Yüce Allah aşağıdaki ayetlerde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3792|37|6|إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ İnna zeyyenne s-semae d-dunya bi ziynetini l-kevakib. Doğrusu biz süsleyip donattık en yakın-en alçak göğü (Dünya göğünü) bir ziynetle; parlayanlar/ışıldayanlar. |
3793|37|7|وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَٰنٍ مَّارِدٍ Ve hıfzan min kulli şeytanin marid. Ve bir koruma; dirençli olan her türlü şeytandan (bozguncu kozmik zararlıdan). |
3794|37|8|لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune minkulli canib. Kulak verip dinlemezler yüce dolu depoyu 'Mele-i A'la'yı' ve fırlatılırlar-savrulurlar her yandan. |
3795|37|9|دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ Duhuran ve lehum azabun vasib. Kovulma-dışlanma; ve onlar içindir sürekli bir azap. |
3796|37|10|إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ ثَاقِبٌ İlla men hatıfe l-hatfete fe etbeahu şihabun sakib. Bir kapış kapan kimse haricinde; o durumda onu takip eder delici bir alev. |
(زَيَّنَّا) (zeyyenna) kelimesi kökü (زين) anlamı donatmak-süslemek (adornment) anlamındadır. (Lane's Lexicon, page 1285 (of 3039))
Kuran’da (ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا) (‘s-semae d-dunya’) (Dünya seması-Dünya göğü)-(yakın gök, alçak gök) tamlaması 3 ayette geçer (37:6, 41:12, 67:5). Dünya göğü en bize en yakın gök olup Dünya’mızın atmosferidir.
(ٱلْكَوَاكِبِ) l-kevakibi kelimesi kökü (كوكب) anlamı parıldamak-parlaklık-ışıldamak-ışımak (shine), pırıltılı-parıltı (glitter, glisten), ışık saçan (lustrous) anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 2681 (of 3039))
(ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi gökte parlayan, parıldayan, ışık saçan cisimlere denir. Bir kuyruklu yıldız da olabilir. Gökte parlayan kutup ışıkları da olabilir. Fakat gerçek yıldızlar için kullanılmaz. Gerçek yıldızlara Yüce Allah n-necm demektedir. Göklerde yıldız haricinde parıldayan, ışık saçan cisimler için kullanılabilir.
(شَّيَٰطِينِ) şeytan kelimesi kökü (شطن) anlamı uzaklaştırılmış, doğruluktan uzak tutulmuş, normal yoldan saptırmak, normal işleyişten saptırmak, bozguncu, uzun-kıvrımlı halat-iplik anlamındadır. Kuran’da doğru yoldan uzaklaştırıcı, bozguncu şeylere Yüce Allah şeytan demektedir. Bu ayette de Yüce Allah kozmik zararlılar için şeytan kelimesini kullanmıştır.
(مَّارِدٍ) maridin kelimesi kökü (مرد) anlamı dirençli-inatçı (refractory) anlamındadır.
(يَسَّمَّعُونَ) yessemmeune kelimesi kökü (سمع) kulak vermek (to give ear), duymak (hear), dinlemek (listen), dikkat kesilen (pay attention) anlamlarındadır.
(يُقْذَفُونَ) yukzefune kelimesi kökü (قذف) fırlatmak (to throw), savrulmak (cast), tekmelemek (kick), ıskartaya çıkarmak-atmak-kurtulmak (discard) anlamındadır.
(دُحُورًا) duhuran kelimesi kökü (دحر) kovmak (drive away), uzaklaştırmak (remove), yenmek-etkisiz hale getirmek (defeat) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 314 (of 1303))
(عَذَابَ) azabe kelimesi kökü (عذب) terbiye etme-cezalandırma (punishment), suçluyu dizginlemek-engellemek-zapt etmek-tekrar yapamaz hale getirmek için yapılan uygulamalar anlamındadır. (Lane's Lexicon, page 2033 (of 3039))
(وَاصِبٌ) vasibun kelimesi kökü (وصب) sürekli-sonuna kadar (lasting), daimi-kalıcı (permanent) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 1256 (of 1303))
(الْخَطْفَةَ) hatife kelimesi kökü (خطف) kapmak-kavramak (snatch) anlamındadır. ( Hans Wehr 4th ed., page 287 (of 1303))
(فَأَتْبَعَهُ) feetbeahu kelimesi kökü (تبع) takip etmek (follow), arkasından gelmek (come after), yapışık halde olma (adhere, stick) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 108 (of 1303))
(شِهَابٌ) şihabun kelimesi kökü (شهب) alev (fire), alev parlaması (blaze), ışın yayan bir alev (fire of gleaming or radiating), göktaşı düşmesi sonucu yanan göktaşının arkasından çıkan alev parlaması (yıldız kayması olarak bilinir) (luminous meteor) anlamlarındadır. ( Lane's Lexicon, page 1618 (of 3039) ve Hans Wehr 4th ed., page 570 (of 1303))
(ثَاقِبٌ) sakibun kelimesi kökü (ثقب) delici (penetrating), delik açma (piercing), keskin (sharp) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 124 (of 1303))
Ayetleri incelemeden önce belirtelim;
Bu makalede sadece yakın-alçak göğün akıllı varlıklar olan insanlar tarafından nasıl geçildiği üzerinde durulacaktır. Yukarıdaki ayet grubunda yakın-alçak göğün süslenip donatıldığı ve şeytanlara karşı korunduğu bildirilmiştir. Bu şeytanlara sürekli bir azap olduğu ve kovuldukları-dışlandıkları bildirilmiştir. Bu konu ile ilgili başka bir makale yazılmıştır. Lütfen aşağıdaki linkten okuyunuz.
Ayrıca Kuran'da burçların neyi ifade ettiği çok önemlidir. Burçların ne olduğu anlaşılamazsa bu makaleler tam olarak anlaşılamaz.
Burçlar sahibi gök, göğün süslenip donatılması, göğün her türlü şeytandan korunması
Yüce Allah'ın izni ile ayetleri analiz edelim;
Bu ayetler bir bütün olarak düşünüldüğünde Yüce Allah’ın bir mucizesi ortaya çıkar. Yüce Allah bu ayet gurubunda Güneş’ten fırlayan zararlı kozmik parçacıklardan korunmuş olan atmosfer göğünün bir gün aşılacağını bildirmektedir. Atmosfer göğünü aşanları delici bir alev takip etmektedir.
Açıkça görülür ki Dünya atmosferini geçmek ancak roketler yardımı ile olmaktadır. Ayette roketlere işaret vardır. İnsanlı ve insansız tüm uzay roketleri.
Roket ile Dünya göğünü aşanların bir özelliği;
'Bir kapış kapan kimse haricinde; o durumda onu takip eder delici bir alev.' buyurulmuştur. Atmosfer göğünü roket ile geçerek uzaya çıkanların bir özelliğinden bahsedilmektedir. Meleil a'la'dan çok az bir kapış, çok az bir şey, çok az bir bilgi kapan insanlar, geliştirdikleri teknoloji ile roket yapmışlardır. Bu roket göğe fırlatıldığında arkasında ona yapışık olarak delici-keskin bir alev onu takip eder.
37:10 ayetinin içeriğine benzer başka bir ayette;
Yüce Allah 15:18 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1818|15|18|إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ İlla meni steraka s-sem'a fe etbeahu şihabun mubin. Gizlice-marifetle kulak verip alan kimse haricinde; takip eder onu görünen bir alev. |
(اسْتَرَقَ) steraka kelimesi kökü (سرق) gizlice çalmak (stole), gizlice-marifet-hüner ile bir şeyi almak (he took it from him ), avantaj sağlamak için bir şey için gizlice bakınmak-dinlemek ve bir şey öğrenmek anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 1362 (of 3039))
(السَّمْعَ) s-sem'a kelimesi kökü (سمع) kulak vermek (to give ear), duymak (hear), dinlemek (listen), dikkat kesilen (pay attention) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 501 (of 1303))
Bu kişiler kulak vererek, dikkat kesilerek, marifet ve hünerle, gizlice bir şey alarak kendilerine avantaj sağlamışlardır. Bu öğrendikleri teknoloji ile uzaya gidebilmişler veya araç gönderebilmişlerdir.
37:10 ayetinde yakın-alçak göğe (Dünya atmosferine) işaret varken 15:18 ayetinde Güneş sistemine işaret vardır. 15:18 ayetinde işaret edilenler Güneş sistemini koruyan heliyosfer tabakasının dışına araç göndermeyi başaran kimselerdir. İnsan yapımı, arkasından görünen delici bir alev takip eden roketler ile fırlatılan 2 uzay aracı Güneş sisteminin korumasını geçtiler. Bunlar Voyager 1 ve Voyager 2 araçlarıdır.
Yine detaylı bilgi için;
Burçlar sahibi gök, göğün süslenip donatılması, göğün her türlü şeytandan korunması
Bu ilim ve bilimi aldıkları yer neresidir?
Bu ayetlerdeki önemli bir tümleç (ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ) meleil a'la tümlecidir. (الْمَلَإِ) kelimesi kökü (ملا) doldurmak (fill), ağzına kadar doldurmak (fill up) anlamındadır. Dolu olan şeylere denir. Önderlere, liderlere ve çok bilgili kişilere de dolu oldukları için mele denir. İçine çok kıymetli şeylerin koyulduğu ve doldurulan depo anlamında kullanılır. (ٱلْأَعْلَى) l-ea'la kelimesi yüce demektir. Klasik meallerde meleil a'la tamlaması meleklerin katıldığı yüce konsey olarak anlaşılmıştır. Ancak bu anlayış mantıklı değildir. Meleil a'la tamlaması Yüce Dolu Depo anlamındadır. Çok kıymetli bilgiler içeren bir depo. Hakkı Yılmaz bu deponun Kuran olduğunu düşünmekte ve çok güzel açıklamalar ile desteklemektedir. Fakat bu çok kıymetli dolu deponun Allah’ın evren üzerindeki ilmi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
'yessemmeune ' kelimesi hemen hemen her türlü çeviride 'dinleyemezler' olarak çevrilmektedir. Ancak çeviri aslında 'dinlemezler' olmalıdır. Kelimenin bu şekilde çevrilmesi ayetin anlamında büyük fark yaratır.
Bu dolu depodan bilgi almayanlar veya evrenin işleyiş kurallarını anlamayanlar bu göğe girip geçmek istediklerinde başarılı olamazlar, fırlatılırlar, kovulurlar, etkisiz hale getirilirler.
Güneş'ten gelen zararlı kozmik parçacıklar (şeytanlar) Dünya atmosferine sürekli olarak çarparlar. Ancak akıllı varlıklar olmadıkları için 'meleil a'la' dan yani yüce bilgi deposundan yani evrenin işleyişi bilgilerindan bilgi almazlar. Alamazlar. Akılları yoktur. Bu nedenle her yönden yakın göğün (Dünya atmosferi) koruma mekanizmaları ile yok edilirler.
Açıkça görüldüğü gibi akılları olmayan ve bu nedenle yüce bilgi deposu olan evrenini işleyiş bilminden bilgi alamayan bu zararlı kozmik parçacıklar sürekli olarak Dünya atmosferi tarafından etkisiz hale getirilir.
Yüce Dolu Depo’dan (meleil a'la'dan) az bir bilgi koparanlar roket teknolojisini geliştirmiştir. Ayrıca fizik, matematik gibi karmaşık hesapları da yaparak yanmadan göğün korumasını geçmişlerdir.