Not: Ayetler gösterilirken öncelikle meallerdeki yaygın olan anlamlandırmalar verilmiştir. Bunun amacı ayetin günümüzdeki bilimsel veriler ile anlamlandırılması ile karşılaştıma yapılabilmesi içindir. Kökler için kullanılan Arapça-İngilizce sözlükler: Hans Wehr 4th ed., ve Lane's Lexicon.
Bu makale Hakkı Yılmaz'ın kulak hırsızlığı yapan şeytanlar yaklaşımı üzerine kurulmuş olsa da farklı yaklaşımlar da içermektedir.
Yüce Allah 15:16 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1816|15|16|وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ Ve le kad cealna fis semai burucen ve zeyyennaha lin nazırin. Yaygın çeviri: Ant olsun, Biz, semada burçlar yaptık ve bakanlar için onu donattık. |
Bu ayet incelendiğinde;
(بُرُوجًا) burucen kelimesi kökü (برج) anlamı yüksek olması nedeni ile aşikâr-belirgin (apparent), açıkça görülen (manifest), çarpıcı (conspicuous) yapılara denir. Bu nedenle çok yüksek kule veya kaleler için kullanılır. Savunma amaçlı kalelerin köşelerine yapılan oda benzeri yapılar anlamında da kullanır. (Lane's Lexicon, page 180 (of 3039))
Aşağıda gösterilen 4:78 ayetinde yüksek kuleler anlamında kullanılmıştır.
Yüce Allah 4:78 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
571|4|78|أَيْنَمَا تَكُونُوا۟ يُدْرِككُّمُ ٱلْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِى بُرُوجٍ مُّشَيَّدَةٍ وَإِن تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا۟ هَٰذِهِۦ مِنْ عِندِ ٱللَّهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا۟ هَٰذِهِۦ مِنْ عِندِكَ قُلْ كُلٌّ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ فَمَالِ هَٰٓؤُلَآءِ ٱلْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا Eyne ma tekunu yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fi burucin muşeyyedeh. Ve in tusıbhum hasenetun yekulu hazihi min indillah, ve in tusıbhum seyyietun yekulu hazihi min indike. Kul kullun min indillah. Fe mali haulail kavmi la yekadune yefkahune hadisa. Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde-kulelerde de olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara, bir iyilik isabet etse, "Bu Allah'tandır." derler. Onlara, bir kötülük isabet etse, bu "sendendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır."* Bunlara ne oluyor ki söylenen sözü anlamaya yanaşmıyorlar! |
Bu kelime 15:16, 25:61 ve 85:1 ayetinde çoğu mealde yıldızlar veya yıldızlar topluluğu, galaksiler olarak anlamlandırılmıştır. Bu yaklaşım da doğru olabilir. Fakat bu kelimenin 15:16 ayetinde yüksek-açıkça görülebilen kule (tower) gibi yapılar anlamında ve atmosferde olan dev kutup ışıklarını işaret ediyor olması da muhtemeldir. İlerleyen ayetlerde bunu destekleyen bulgular vardır.
15:16 ayetinin incelenmesi;
(لِلنَّاظِرِينَ) linnazirine kelimesi kökü (نظر) anlamı gözleriyle bakarak algılamak (perceive with eyes), görmek (see), bakmak (look), gözlemlemek (observe) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 1144 (of 1303))
Kelime anlamları düşünüldüğünde 15:16 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
velekad: |
ve andolsun |
|
2 |
cealna: |
biz yaptık |
جعل |
3 |
fi: |
içinde | |
4 |
s-semai: |
gök |
سمو |
5 |
burucen: |
yüksek-görünür-kule-gibi-açıkça görünür-aşikar yapılar (kutup ışıkları) |
برج |
6 |
ve zeyyennaha: |
ve onu süsledik |
زين |
7 |
linnazirine: |
gözlemleyen ve bakıp idrak edenler için |
نظر |
Aşağıdaki resimde gökte çok yüksek kuleler (burçlar, hisarlar) gibi görünen ve görenlerin hemen dikkatini çeken, parlayan-ışıklı yapılar olan kutup ışıkları görülmektedir. Süslü olmaları nedeniyle ayrıca dikkat çekerler. Yerden yüksekte oluşurlar ve yükseklikleri çok fazladır.
Yüce Allah 15:17 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1817|15|17|وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ Ve hafıznaha min kulli şeytanin recim. Yaygın çeviri: Onu taşlanmış her şeytandan koruduk. |
(شَّيَٰطِينِ) şeytan kelimesi kökü (شطن) anlamı uzaklaştırılmış, doğruluktan uzak tutulmuş, normal yoldan saptırmak, normal işleyişten saptırmak, bozguncu, uzun-kıvrımlı halat-iplik anlamındadır. (Lane's Lexicon, page 1561 (of 3039).). Kuran’da doğru yoldan uzaklaştırıcı, bozguncu şeylere Yüce Allah şeytan demektedir. Bu ayette Yüce Allah kozmik zararlılar için şeytan kelimesini kullanmıştır.
(رُجُومًا) rucumen kelimesi kökü (رجم) fırlatılan parçacık (flung projectile), atılan (thrown) anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 1053 (of 3039))
Taşlanmış şeytanlardan göğün korunması ile ilgili daha detaylı makale için lütfen tıklayınız. Kelime anlamları düşünüldüğünde 15:17 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
ve hafiznaha: |
ve onu koruduk |
حفظ |
2 |
min: |
-dan | |
3 |
kulli: |
her |
كلل |
4 |
şeytanin: |
bozguncu kozmik zararlılar-partiküller-dalgalar |
شطن |
5 |
racimin: |
fırlatılan |
رجم |
Bu şeytanların (bozguncu kozmik zararlılar-partiküller-dalgalar) çoğu Güneş'ten fırlatılmaktadır. Çok zararlıdırlar. Atmosferin koruma sistemi olmasa atmosferin kendisi dahil olarak Dünya üzerinde hiç bir canlı sağ kalamazdı.
Yüce Allah 15:18 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1818|15|18|إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ İlla menisterakas sem'a fe etbeahu şihabun mubin. Yaygın çeviri: Ancak, kulak hırsızlığı yapan olursa, onu açıkça görünen bir alev kovalar. |
Bu ayet yıllarca net olarak anlaşılamamıştır. Bir çok mantıksız yaklaşımlar yapılmıştır. Bu mantıksızlıklar ayetin çevirisine de yansımıştır. Fakat günümüz bilimi göz önünde bulundurulduğunda ayet aslında bize çok net bir mucize sunar.
(شِهَابٌ) şihabun kelimesi kökü (شهب) alev (fire), alev parlaması (blaze), ışın yayan bir alev (fire of gleaming or radiating), göktaşı düşmesi sonucu yanan göktaşının arkasından çıkan alev parlaması (yıldız kayması olarak bilinir) (luminous meteor) anlamlarındadır. ( Lane's Lexicon, page 1618 (of 3039) ve Hans Wehr 4th ed., page 570 (of 1303))
(مُّبِينٌ) mubinun kelimesi kökü (بين) görünür hale gelme, ayrılma anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 285 (of 3039))
(اسْتَرَقَ) steraka kelimesi kökü (سرق) gizlice çalmak (stole), gizlice-marifet-hüner ile bir şeyi almak (he took it from him ), avantaj sağlamak için bir şey için gizlice bakınmak-dinlemek ve bir şey öğrenmek anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 1362 (of 3039))
(السَّمْعَ) s-sem'a kelimesi kökü (سمع) kulak vermek (to give ear), duymak (hear), dinlemek (listen), dikkat kesilen (pay attention) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 501 (of 1303))
(فَأَتْبَعَهُ) feetbeahu kelimesi kökü (تبع) takip etmek (follow), arkasından gelmek (come after), yapışık halde olma (adhere, stick) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 108 (of 1303))
Kelime anlamları düşünüldüğünde 15:18 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
illa: |
ancak hariçtir |
|
2 |
meni: |
kimse |
|
3 |
steraka: |
gizlice-marifet ve hüner ile bir şey öğrenme amacıyla |
سرق |
4 |
s-sem'a: |
kulak verip (dikkat kesilen)-dinleyen |
سمع |
5 |
feetbeahu: |
onun arkasından yapışık gibi takip eden |
تبع |
6 |
şihabun: |
bir alev |
شهب |
7 |
mubinun: |
görünür hale gelir |
بين |
15:16-18 ayetler bir bütün olarak düşünüldüğünde;
Yüce Allah’ın bir mucizesi ortaya çıkar. Yüce Allah bu ayet gurubunda Güneş’ten, yıldızlar ve galaksilerden fırlatılan zararlı kozmik parçacıklar ve dalgalardan korunmuş olan atmosfer göğünün bir gün aşılacağını bildirmektedir. Atmosfer göğünün arkası olan uzay göğüne kendisine yapışık şekilde takip eden bir alevin görünür olduğu roket yardımı ile geçileceğini bize bildirmiştir.
15:18’de atmosfer göğünü roket ile geçerek uzaya çıkanların bir özelliğinden bahsedilmektedir. Bu insanlar bir yerden kulak vererek, dikkat kesilerek, marifet ve hünerle, gizlice bilgi alarak bir şey öğrenmişlerdir ki bu öğrendikleri kendilerine avantaj sağlamıştır. Bu öğrendikleri ile göğün korumasından kurtulmuşlar ve uzaya gidip gelmişlerdir. Öğrendikleri şey fiziktir, uzay bilimdir, makine mühendisliğidir, kısacası pozitif ilim ve bilimlerdir.
Bu ilim ve bilimi aldıkları yer neresidir?
Bunun cevabı 15:16-18 ayet gurubunun kardeş ayet gurubu olan 37:6-10 ayet gurubundadır. Şimdi Allah’ın izni ile gurubunu inceleyelim.
Yüce Allah 37:6 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3792|37|6|إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ İnna zeyyennes semaed dunya bi ziynetinil kevakib. Yaygın çeviri: Biz o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık. |
(زَيَّنَّا) (zeyyenna) kelimesi kökü (زين) anlamı donatmak-süslemek (adornment) anlamındadır. (Lane's Lexicon, page 1285 (of 3039))
Kuran’da (ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا) (‘semaed dunya’) (Dünya seması-göğü)-(yakın gök) tamlaması 3 ayette geçer (37:6, 41:12, 67:5). Dünya göğü en bize en yakın gök olup Dünya’mızın atmosferidir.
(ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi kökü (كوكب) anlamı parıldamak-parlaklık-ışıldamak-ışımak (shine), pırıltılı-parıltı (glitter, glisten), ışık saçan (lustrous) anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 2681 (of 3039))
(ٱلْكَوَاكِبِ) (l-kevakibi) kelimesi gökte parlayan, parıldayan, ışık saçan cisimlere denir. Bir kuyruklu yıldız da olabilir. Gökte parlayan kutup ışıkları da olabilir. Fakat gerçek yıldızlar için kullanılmaz. Gerçek yıldızlara Yüce Allah n-necm demektedir. Göklerde yıldız haricinde parıldayan, ışık saçan cisimler için kullanılabilir.
Kelime anlamları düşünüldüğünde 37:6 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
inna: |
elbette biz |
|
2 |
zeyyenna: |
süsledik-donattık |
زين |
3 |
s-semae: |
göğü |
سمو |
4 |
d-dunya: |
en yakın |
دنو |
5 |
bizinetin: |
bir zinetle (süsle) |
زين |
6 |
l-kevakibi: |
parıltılı-ışıltılı (kutup ışıkları) |
كوكب |
Yüce Allah 37:7 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3793|37|7|وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَٰنٍ مَّارِدٍ Ve hıfzan min kulli şeytanin marid. Marid* şeytanlardan koruduk. |
(شَّيَٰطِينِ) şeytan kelimesi kökü (شطن) anlamı uzaklaştırılmış, doğruluktan uzak tutulmuş, normal yoldan saptırmak, normal işleyişten saptırmak, bozguncu, uzun-kıvrımlı halat-iplik anlamındadır. Kuran’da doğru yoldan uzaklaştırıcı, bozguncu şeylere Yüce Allah şeytan demektedir. Bu ayette de Yüce Allah kozmik zararlılar için şeytan kelimesini kullanmıştır.
(مَّارِدٍ) maridin kelimesi kökü (مرد) anlamı dirençli-inatçı (refractory) anlamındadır.
Kelime anlamları düşünüldüğünde 37:7 ayeti şu şekilde olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
ve hifzen: |
ve (onu-göğü) koruduk |
حفظ |
2 |
min: |
karşı |
|
3 |
kulli: |
her türlü |
كلل |
4 |
şeytanin: |
bozguncu kozmik zararlılara |
شطن |
5 |
maridin: |
dirençli olan |
مرد |
Yüce Allah 37:8 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3794|37|8|لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune minkulli canib. Yaygın çeviri: Mele-i A'la'ya* kulak verip dinleyemezler; her taraftan kovulurlar. |
(السَّمْعَ) s-sem'a kelimesi kökü (سمع) kulak vermek (to give ear), duymak (hear), dinlemek (listen), dikkat kesilen (pay attention) anlamlarındadır.
(يُقْذَفُونَ) veyukzefune kelimesi kökü (قذف) fırlatmak (to throw), savrulmak (cast), tekmelemek (kick), ıskartaya çıkarmak-atmak-kurtulmak (discard) anlamındadır.
Bu ayetteki önemli bir tamlama (ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ) meleil a'la tamlamasıdır. (الْمَلَإِ) kelimesi kökü (ملا) doldurmak (fill), ağzına kadar doldurmak (fill up) anlamındadır. Dolu olan şeylere denir. Önderlere, liderlere ve çok bilgili kişilere de dolu oldukları için mele denir. İçine çok kıymetli şeylerin koyulduğu ve doldurulan depo anlamında kullanılır. (ٱلْأَعْلَى) l-ea'la kelimesi yüce demektir. Klasik meallerde meleil a'la tamlaması meleklerin katıldığı yüce konsey olarak anlaşılmıştır. Ancak bu anlayış mantıklı değildir. Meleil a'la tamlaması Yüce Dolu Depo anlamındadır. Çok kıymetli bilgiler içeren bir depo. Hakkı Yılmaz bu deponun Kuran olduğunu düşünmekte ve çok güzel açıklamalar ile desteklemektedir. Fakat bu çok kıymetli dolu deponun Allah’ın evren üzerindeki ilmi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bu dolu depodan bilgi alamayanlar veya evrenin işleyiş kurallarını anlayamayanlar bu göğe girip geçmek istediklerinde başarılı olamazlar, fırlatılırlar, kovulurlar, etkisiz hale getirilirler.
Kelime anlamları düşünüldüğünde 37;8 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
la: |
||
2 |
yessemmeune: |
kulak vermeyen-dikkat kesilip dinlemeyen (dolayısı ile bilgisi olmayan) |
سمع |
3 |
ila: |
||
4 |
l-melei: |
dolu depoyu (Allah’ın evren üstündeki ilmi-evrenin kuralları) |
ملا |
5 |
l-ea'la: |
yüce |
علو |
6 |
veyukzefune: |
ve fırlatılırlar-savrulurlar-kovulurlar-bombardımana tutulurlar |
قذف |
7 |
min: |
||
8 |
kulli: |
her |
كلل |
9 |
canibin: |
yandan |
جنب |
Yüce Allah 37:9 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3795|37|9|دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ Duhuran ve lehum azabun vasib. Yaygın çeviri: Kovulurlar. Ve onlar için, yakalarını bırakmayan bir azap vardır. |
(دُحُورًا) duhuran kelimesi kökü (دحر) kovmak (drive away), uzaklaştırmak (remove), yenmek-etkisiz hale getirmek (defeat) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 314 (of 1303))
(عَذَابَ) azabe kelimesi kökü (عذب) terbiye etme-cezalandırma (punishment), suçluyu dizginlemek-engellemek-zapt etmek-tekrar yapamaz hale getirmek için yapılan uygulamalar anlamındadır. (Lane's Lexicon, page 2033 (of 3039))
(وَاصِبٌ) vasibun kelimesi kökü (وصب) sürekli-sonuna kadar (lasting), daimi-kalıcı (permanent) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 1256 (of 1303))
Kelime anlamları düşünüldüğünde 37:9 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
duhuran: |
kovulurlar-dışlanırlar |
دحر |
2 |
velehum: |
ve onlar için vardır |
|
3 |
azabun: |
etkisiz hale getirilmek, terbiye edilmek |
عذب |
4 |
vasibun: |
sonuna kadar-sürekli |
وصب |
Bu dolu depodan bilgi kırıntısı alanların durumu nedir?
Cevap 37:10 ayetinde verilmiştir.
Yüce Allah 37:10 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
İlla men hatıfel hatfete fe etbeahu şihabun sakib. Yaygın çeviri: Ancak bir çalıp çarpan (olursa), onunda peşine delip geçen bir ateş takılır. |
(الْخَطْفَةَ) hatife kelimesi kökü (خطف) kapmak-kavramak (snatch) anlamındadır. ( Hans Wehr 4th ed., page 287 (of 1303))
(فَأَتْبَعَهُ) feetbeahu kelimesi kökü (تبع) takip etmek (follow), arkasından gelmek (come after), yapışık halde olma (adhere, stick) anlamlarındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 108 (of 1303))
(شِهَابٌ) şihabun kelimesi kökü (شهب) alev (fire), alev parlaması (blaze), ışın yayan bir alev (fire of gleaming or radiating), göktaşı düşmesi sonucu yanan göktaşının arkasından çıkan alev parlaması (yıldız kayması olarak bilinir) (luminous meteor) anlamlarındadır. ( Lane's Lexicon, page 1618 (of 3039) ve Hans Wehr 4th ed., page 570 (of 1303))
(ثَاقِبٌ) sakibun kelimesi kökü (ثقب) delici (penetrating), delik açma (piercing), keskin (sharp) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 124 (of 1303))
Meleil a'la (Yüce Dolu Depo-Allah’ın evren üstündeki ilmi)’den çok az bir bilgi kapan kişiler, geliştirdikleri teknoloji ile roket yapmışlardır. Bu roket göğe fırlatıldığında arkasında ona yapışık olarak delici-keskin bir alev onu takip eder.
Ayrıca atmosfer göğünü geçerek uzay göğüne çıkanların tekrar Dünya’ya dönmeleri için de Yüce Dolu Depo’dan bilgi almış olmaları gereklidir. Bilgi almadıklarında Dünya’ya girmek için atmosfere girdiklerinde atmosferin koruma mekanizması devreye girer ve göktaşlarını yakarak yok ettiği gibi uzay aracını da yakarak yok eder. Fakat Yüce Dolu Depo’dan (meleil a'la'dan) bilgi almış olanlar bundan kurtulurlar. Atmosfere çok özel bir açı ile girerler ve uzay aracını atmosferin yakıcı etkisinden koruyan özel yanmaz maddeler ile kaplarlar.
Kelime anlamları düşünüldüğünde 37:10 ayeti aşağıdaki gibi olur;
Kelimeler
# |
Kelime |
Anlam |
Kök |
1 |
illa: |
ancak hariçtir |
|
2 |
men: |
kimse |
|
3 |
hatife: |
kapan-kavrayan |
خطف |
4 |
l-hatfete: |
bir bilgi |
خطف |
5 |
feetbeahu: |
onun arkasından yapışık gibi takip eder |
تبع |
6 |
şihabun: |
bir alev |
شهب |
7 |
sakibun: |
delici-keskin |
ثقب |
Yüce Dolu Depo’dan (meleil a'la'dan) bilgi almış olanlar roket teknolojisini geliştirmiştir. Ayrıca fizik, matematik gibi karmaşık hesapları da yaparak yanmadan göğün korumasını geçmişlerdir.
Gelecek ile ilgili;
Yakın gök anlamlandırması günümüzdeki bilgiler ile Dünya’mızın atmosferi için uygun gözükmektedir.
Burçları yıldız kümeleri-galaksiler olarak anlamlandırdığımızda, yakın göğü evrenimiz olarak anlamlandırdığımızda şu yaklaşım ortaya çıkar;
Evrenimiz hiperuzay dediğimiz ve 5. boyutta olan bir yapının içinde ve birçok başka evrenler ile birliktedir. Hiperuzaydan bizim evrenimize kozmik zararlı parçacıklar ve dalgalar (şeytanlar) hücum etmektedir (Belki de yeni keşfedilecek zararlı yapılar). Hiperuzay ile evrenimiz arasındaki bir alanda bu zararlıları yok eden ve yakan-terbiye eden bir sistem vardır. Bu sistemi geçecek olanlar yine Yüce Depo’dan bilgi alanlar olacaktır. İnsanlık Allah’ın evren üstündeki ilminden kırıntılar kaptığında yapacakları uzaya araçları ile evrenden hiperuzaya geçebileceklerdir. Başka evrenlere yolculuk yapabileceklerdir.
Yüce Allah Kuran’ı o şekilde indirmiştir ki her çağda farklı anlamlara gelen ve çağın getirmiş olduğu bilimsel gerçekler ile çelişmeyen bir yapıdadır. Belki de uzun dönemde insanlar evrenler arası yolculuk yapacaklardır. Bu ayetler bu olaydan bahsediyor olabilir.
O vakit geldiğinde yukarıdaki ayetler farklı anlamlar ile yine gerçek zemine oturacaktır. Çünkü evrenlerin yaratıcısı olan Allah'tan gelmektedir. O vakit geldiğinde bu satırları yazan bendeniz çok büyük ihtimalle Yüce Rabbine kavuşmuş olacaktır. Bu ayetleri gelecek bilimi ile yorumlayan, gelecekte yaşayacak olan hanif kardeşlerime benden selam olsun.