Bu çalışmanın amacı Kur'an’da 19 mucizesi işaret edilmiş mi sorusuna yanıt aramaktır. Kur'an’da 19 mucizesinin işaret edildiğine delil olabilecek Müddesir suresinin 74:16-74:37 ayetleri aşağıda verilmiştir.

Bu ayetleri Allah’ın izni ile detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Önem arz eden kelimelerin anlamları takip edebilmeniz için makalenin en sonunda verilmiştir. Ayrıca ayetlerin kelime kelime detaylandırılmış halleri makalenin sonunda verilmiştir. Lütfen inceleyiniz.

Bu çalışmanın amacı ayetleri akıl ve Arapça gramer kurallarına uygun şekilde anlamaya çalışmaktır.

Ayetlerin çevirisini yapan=Kuran_Mucizeler (Rabbimiz ne buyurmuş ise sadece ve sadece onu yansıtmayı amaçladım.)

Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

5494|74|1|يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ

Yâ eyyuhel muddessir.

Ey örtünen/gizlenen/saklanan!

5495|74|2|قُمْ فَأَنذِرْ

Kum fe enzir.

Kalk; öyle ki, ilan et/uyar.

5496|74|3|وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ

Ve rabbeke fe kebbir.

Ve Rabbini; öyle ki yücelt.

5497|74|4|وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ

Ve siyâbeke fe tahhir.

Ve örtülerini; öyle ki, temizle/arındır.

5498|74|5|وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ

Verrucze fehcur.

Ve pislik; öyle ki, uzak dur/kaçın.

5499|74|6|وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ

Ve lâ temnun testeksir.

Ve iyilik yapma/bahşetme; çoğaltarak/abartarak/artırarak.

5500|74|7|وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ

Ve li rabbike fasbir.

Ve Rabbin için; öyle ki, sabret/metanetli olarak diren-mücadele et.

5501|74|8|فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ

Fe izâ nukıre fîn nâkû(ri).

Öyle ki, üflendiği vakit borazan içine.

5502|74|9|فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ

Fe zâlike yevme izin yevmun asî(run).

İşte bu böyledir; o gün çetin/zorlu bir gündür.

5503|74|10|عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ

Alel kâfirîne gayru yesîr(in).

Kâfirler (gerçeği örtenler/gizleyenler) üzerine değildir kolay.

5504|74|11|ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا

Zernî ve men halaktu vahîdâ(vahîden).

Yalnız bırak beni ve kimseyi; yarattım tek.

5505|74|12|وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًا مَّمْدُودًا

Ve ce’altu lehu mâlen memdûdâ(memdûden).

Ve yaptım ona bir mal; yayılmış/genişlemiş.

5506|74|13|وَبَنِينَ شُهُودًا

Ve benîne şuhûdâ(şuhûden).

Ve oğullar/çocuklar; göz önünde/tanıklı.

5507|74|14|وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًا

Ve mehhedtu lehu temhîdâ(temhîden).

Ve genişletip yaydım/hazırladım ona, bir genişlik/bir hazırlama.

5508|74|15|ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ

Summe yatmau en ezîd(e).

Sonra arzular/ister ki ziyade edeyim/artırayım.

5509|74|16|كَلَّآ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًا

Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ.

Hayır! Doğrusu o oldu ayetlerimize dik başlı bir inatçı.

5510|74|17|سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا

Se urhikuhu saûdâ.

Ulaştırıp-sardıracağım onu bir yokuşa.

5511|74|18|إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ

İnnehu fekkere ve kadder.

Zira o düşündü; ve karar verdi.

5512|74|19|فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Fe kutile keyfe kadder.

Öyle ki; katledilesi! Nasıl karar verdi.

5513|74|20|ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Summe kutile keyfe kadder.

Sonra katledilesi! Nasıl karar verdi.

5514|74|21|ثُمَّ نَظَرَ

Summe nazar.

Sonra baktı.

5515|74|22|ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ

Summe abese ve beser.

Sonra surat astı; ve kaşlarını çattı.

5516|74|23|ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ

Summe edbere vestekber.

Sonra arkasını döndü; ve büyüklendi.

5517|74|24|فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ

Fe kâle in hâzâ illâ sihrun yu’ser.

Öyle ki, dedi: ‘Değildir bu aktarılmış-nakledilmiş, aklı başından alan bir büyüden başkası” 

5518|74|25|إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ

İn hâzâ illâ kavlul beşer.

“Değildir bu bir insanoğlu söyleminden başkası.”

5519|74|26|سَأُصْلِيهِ سَقَرَ

Se uslîhi sekar.

Atacağım onu Sekar'a.

5520|74|27|وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ

Ve mâ edrâke mâ sekar.

Ve ne bildirir sana Sekar ne! 

5521|74|28|لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ

Lâ tubkî ve lâ tezer.

Geride artık bırakmaz; ve terk etmez.

5522|74|29|لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ

Levvâhatun lil beşer.

Bilgi sunan bir levha; insanoğluna.

5523|74|30|عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

Aleyhâ tis'ate aşer.

Üzerinde on dokuz.

5524|74|31|وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِيمَٰنًا وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ

Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ, kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ, ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû, ve mâ hiye illâ zikrâ lil beşer.

Ve yapmış değiliz ateş ashabını/yoldaşlarını melekler dışında; ve yapmış değiliz sayısını onların bir sınav/bir test dışında; gerçeği örtüp gizlemiş kimseler için; kitap verilmiş kimselerin kesin olarak bilmesi için; ve artar inanmış kimselerin imanı; ve kuşkulanmazlar kitap verilmiş kimseler ve inananlar; ve demesi için kalplerinde bir hastalık bulunan kimselerin ve gerçeği örtenlerin-gizleyenlerin; “Ne arzuladı/amaçladı Allah bu misalle?”; işte böyledir; saptırır Allah dilediği kimseyi; ve doğru yola kılavuzlar dilediği kimseyi; ve bilir değillerdir Rabbinin ordularını, ancak O’dur; ve değildir o insanlara bir öğüt/bir hatırlatma dışında.

5525|74|32|كَلَّا وَٱلْقَمَرِ

Kellâ vel kamer.

Hayır! Ant olsun Ay’a

5526|74|33|وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ

Vel leyli iz edber.

Ve geceye, arkasını döndüğü zaman.

5527|74|34|وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ

Ves subhı izâ esfer.

Ve sabaha, örtüsünü kaldırıp ağardığı zaman.

5528|74|35|إِنَّهَا لَإِحْدَى ٱلْكُبَرِ

İnnehâ le ıhdel kuber.

Doğrusu o, mutlak biridir büyüklerden.

5529|74|36|نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ

Nezîren lil beşer.

Bir uyarıcıdır insanoğluna.

5530|74|37|لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ

Li men şâe minkum en yetekaddeme ev yeteahhar.

Sizden kimse için; arzuladı/diledi ki kademe alır veya tereddüt edip geride kalır.

 

Yüce Allah’ın izni ile ayetleri gramer açısından ve akıl yolu ile incelemeye başlayalım;

74:16-25 ayetlerinde Yüce Allah’ın ayetlerine yani Kur'an’a karşı dik başlı, inatçı bir insan profilinin işlendiğini görüyoruz. Bu kimse Kur'an ayetlerine bakıyor, inceliyor, düşünüyor ve sonunda bir karar veriyor. Kaşlarını çatıp surat asarak arkasını dönüyor ve büyüklük taslayarak “: ‘Değildir bu aktarılmış-nakledilmiş, aklı başından alan bir büyüden başkası; değildir bu bir insanoğlu söyleminden başkası.” diyor. Kur'an ayetlerinin bir insan sözü-söylemi olduğu sonucuna varıyor. Yüce Allah katından olmadığı, ilahi olmadığı kararına ulaşıyor. Bu kişinin başta direkt olarak Kur'an’ı reddetmediğini anlıyoruz. Öncelikle bakıp inceliyor. İnceleme sonucunda Kur'an’ın ilahi olmadığına, aksine eskilerden aktarılan, nakledilen etkileyici insan sözleri olduğu kararına ulaşıyor.   

Yüce Allah bu kişiyi çok zorlu bir yokuşa süreceğini (74:17) ve daha sonra Sekar’a atacağını (74:26) buyuruyor.

Sekar nedir?

Sekar’ın cehennem veya cehennemin bir bölümü olduğu âşikardır. 74:26 ayetindeki ‘uslihi’ kelimesi bir şeyi yanması için atmak, yakmak, kavurmak, kızartmak anlamındadır.  Bu anlamlar düşünüldüğünde Sekar’a atılma yanma ve azap amaçlıdır. Tüm Kur'an’da ‘سَقَرَ’ ‘sekar’ kelimesi 4 yerde geçer. 3 tanesi 74. surede (74:26, 74:27 ve 74:42), 1 tanesi 54:48 ayetinde geçer.

Suçlulara (‘l-mucrimine’) verilen ceza; 

Yüce Allah 74:42 ve 54:48 âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kur'an Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet

Arapça okunuş

Meal

5535|74|42|مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ

Mâ selekekum fî sekar.

Nedir sokan sizleri Sekar içine?

4892|54|48|يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ

Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar.

O gün sürüklenirler ateş içine, yüzleri üzerine; tadın Sekar dokunuşunu!

 

74:42 ayeti öncesi ve sonrası ayetlerde ahirette oluşmuş olan cennetler ve cehennem evrenlerinde bulunan insanların haberleşmeleri konu edilmektedir. ‘fi’ ‘فِى’ ‘içine’ edatı her iki ayette fiziksel bir mekanı işaret etmektedir. Yine 54:48 ayetindeki ateş içine girme ve Sekar birlikteliği bize kesin olarak bildirir ki Sekar cehennemdir. Ya da onun bir bölümüdür. Cehennemin özelliklerinden/sıfatlarından birisi olabilir.

Sekar kelimesi dişil ve tekil bir kelimedir. Nereden anlıyoruz?

74:28 ayetinde ‘La tubki’ ‘لَا تُبْقِى’ ve ‘la tezer’وَلَا تَذَرُfiilleri 3. şahıs, tekil ve dişil olarak geliyor. ‘o (dişil, tekil) geride artık bırakmaz’ ‘o (dişil, tekil) terk etmez’ 

Not: Arapçada eşyalar ve kelimeler dişil (müennes) veya eril (müzekker) olur. İngilizcedeki ‘she’ ve ‘he’ gibi. Zamirler de işaret ettiği şeye göre dişil ve eril olur (‘her’, ‘his’ gibi).

Sekar’ın geride artık bırakmadığını ve hiçbir zaman terk etmediğini görüyoruz. 

Sekar’ın geride artık bırakmaması

Çoğu kimse Sekar'ın derileri artık bırakmadan, tamamımı yaktığının işaret edildiği düşünür. Bu düşünce isabetli değildir. Çünkü 4:56 ayetinden anlarız ki Sekar derileri yok edememektedir. 

4:56 Doğrusu ayetlerimize kâfirlik etmiş (gizlemiş/örtmüş) kimseleri yakında yakarız bir ateşte; her piştikçe derileri değiştirdik derileri başkasıyla onun; tatmaları için azabı; doğrusu Allah oldu güç yetiren, hüküm ve hikmet sahibi.

Anlarız ki; 

  • Sekar tarafından yakılan deriler sürekli yenilenmektedir.
  • Sekar’ın yakışı derileri tümden yok etmemektedir.
  • Deriler acının aralıksız olması için, yanma işlemi için sürekli oluşmaktadır.

Demek ki deriler için Sekar’ın ‘geride artık rakmaz’ tanımı uymuyor.

Anlarız ki 'Sekar’ın geride artık bırakmaması'

  • Sekar’ın yakmadığı, geride kalan, artık kalan hiç kimse kalmaz demektir.
  • Sekar geride artık/kalan asla bırakmaz; yani etkilenmeyen bir kimse asla olamaz.
  • Geride yakmadığı hiç kimse bırakmaz.

İncelememize devam edelim;

Yüce Rabbimiz 74:29 ayetinde muhteşem bir işaret veriyor. Sekar ile ilgili bir şeyin insanoğluna bir bilgi sunan levha olacağını bildiriyor. ‘Levvahatun’ ‘لَوَّاحَةٌ’ kelimesinin çoğulunun Musa peygambere verilen öğüt sunan levhalar (7:145, 7:150 ve 7:154)) için kullanıldığı görülür. Musa peygambere verilen öğüt sunan levhalar ona verilen yazılı yazıtlardı. Ayetleri içeren, öğüt içeren, bilgiler sunan yazıtlardı.

Büyük bir tartışmayı Yüce Allah'ın izniyle sona erdiriyoruz;

Levvahatun kelimesinin anlamı hakkında gerçekten büyük tartışmalar var. Neredeyse yerli yabancı tüm meal yazarları bu kelimeye 'kavuran-yakan-kavurucu-yakıcı-bronzlaştırıcı-buruşturucu-bozucu' anlamı vermiştir. Çok çok azınlık bir grup, 19 mucizesine tanık olmuş kimselerse bu kelimeye daha farklı bir anlam vermektedir. Tartışma sürekli devam etmektedir. Yüce Allah'ın izniyle bu tartışmalara bir son vereceğiz inşAllah bu makalede. 

Kelimenin anlamı; 

Fiil olarak;

Görünmek-belli olmak (appear), göstermek-dışa vurmak (show), belirmek (loom); ortaya çıkmak (emerge), görüşe girmek (come into sight), kırmak (break), şafağın görünmeye başlaması (begin tos how (dawn)), gözükmek (seem), parlamak (to shine), ışıldamak (gleam-glimmer), parıldamak (glint-shimmer), ani parlama (flash), kıvılcım parlaması (sparkle), solmak (wither), hafifçe yakıp sarartma (singe), kurutma-kavurma (parch), yakıp kavurmak (scorch), bronzlaşma (tan), açıkça görülmek (seem apperantly), işaret-bulgu yapmak (make a sign), tahta döşemek (to plank), el dalgalandırarak el hareketi yapmak (wave hands to gesticulate), sinyal vermek (to signal), ima etmek-kastetmek (allude), ima etmek-ipucu vermek (hint), üstü kapalı anlatmak (intimate- insinuate), yakmak (burn) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303)

İsim olarak;

(لوح) (lwḥ); pano-ince tahta (board), kara tahta-pano (black board), yazı tahtası (slate), arduvaz- kayağan taşı (tabakalar halinde bulunması ve 5-7 mm gibi kalınlıklarda işlenmesinin mümkün) (slap), tablet (tablet), levha-plaka (plate), levha-yaprak (sheet), düz yüzey (surface), ekran (screen), panel (panel), poster-afiş (placard), resim boyama (picture painting), tablo (tableau), perde-sahne (scene), kapı numarası levhası (doorplate), isim levhası (name plate), anahtar tablosu (swichboard), santranç levhası/tablası (chessborad), yazı tableti (writing tablet) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303)

(لواح) (lwʾḥ); solduran (withering), yüzeyel olarak hafifce yakan (singeing), kavurucu-yakıcı-aşırı susuz bırakıcı (parching), yakıp kavuran (scorching) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303)

Ayette isim kelimesi olarak geçtiği için çok saygın bir sözlükten anlamı orjinalden verelim.

levha kelimesi 

Levvahatun (لَوَّاحَةٌ) kelimesi mushaflarda elif harfi ile yazıldığı için bu kelimeyi 'kavuran-yakan-bronzlaştıran-solduran-aşırı susuz bırakan' olarak çevirenler doğru bir çeviri yapmaktadırlar. Kelimenin anlamı bu olunca ayetteki (لِّلْبَشَرِ) 'lil beşer' kelimesini 'deriye (için)' olarak çevirmek durumunda kalmışlardır. Kelimenin genel olarak ilk anlamı olmasa da bu çeviri de doğrudur. 

(ٱلْبَشَرِ) l-beşeri kelimesi kökü (بشر) insan (human), insanoğlu (human being), insanlık (mankind), derinin dış tabakası (epidermis), cilt (skin) anlamıdandır. Hans Wehr 4th ed., page 74 (of 1303) 

Ancak bu çeviri Kur'an'ın bütününe uygun değildir. Aynı surenin 36. ayetinde bu kelime tıptıp aynı geçmektedir. 36. ayette 'l-beşer' kelimesini 'insanoğlu' olarak çevirenler 29. ayete gelince yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı bu kelimeye 'insanoğlu' anlamı verememişlerdir. Oysa bu kelimenin ilk ve genel anlamı insanoğludur.

5529|74|36|نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ

Nezîren lil beşer.

Bir uyarıcıdır insanoğluna.

74:36 ayetinde 'deriye bir uyarıcıdır' diye çevirememişlerdir.

Böylece anlarız ki odaklanmamız gereken kelime levvahatun (لَوَّاحَةٌ) kelimesidir.

Önemli Not: Ben; Dr. İbrahim Esinler olarak gerçeği arıyorum. Yüce Allah'ım bana ne emretmiş, bana ne mesaj vermiş bunu öğrenmek için uğraşıyorum. Bu nedenle levvahatun (لَوَّاحَةٌ) kelimesinin ilk Kur'an mushaflarında nasıl yazılmış olduğunu araştırmaya giriştim. En eski Kur'an mushaflarından 2 tanesini gördüğümde gerçekten Yüce Allah'ıma beni doğru yola kılavuzladığı için sonsuz şükrettim.

Çok eski bir Kur'an mushafı;

topkapi muzesi eski Kuran mushafi 19 mucizesi

Aşağıda 74:29 ayetinde geçen 'levvehatun' kelimesinin elif harfi olmadan yazıldığını görmekteyiz.    

74 29 levvatun kelimesi 19 mucizesi topkapi muzesi Kuran    

Daha yakından görünüm;

74 29 levvatun 19 mucizesi Kuran da varmi

 Cambridge Üniversitesinde bulunan bir başka mushafta da 'levvehatun' kelimesinin elif harfi olmadan yazıldığını görmekteyiz.     

Cambrige universitesi eski Kuran mushafi 19 mucizesi

Elif harfi olmadan yazım;

levvahatun elifsiz yazim eski Kuran mushafi

Elif harfiyle yazılmış bir mushafı da örnek olarak gösterelim. MS 750-1000 yılları arasına tarihlenen Staatsbibliothek zu Berlin: Petermann I 38 (Ahlwardt 339) mushafı.

74 29 levvahatun elifli yazim

74:29 ayetini içeren eski Kur'an Mushaflarının linkini aşağıda verdim.

https://corpuscoranicum.de/en/verse-navigator/sura/74/verse/29/manuscripts

Bu mushafların içinde en eski mushafın ilk gösterdiğimiz Topkapı Müzesinde bulunan Emanet 13 olarak isimlendirilen mushaf olduğu rahatlıkla görülür. 

Bütün olarak düşünüldüğünde;

En eski bir Kur'an mushafta 'levvehatun' kelimesinin elif harfi olmadan yazılması, sonraki mushaflarda elif eklenmesi bu kelimenin anlamını değiştirmiştir. Elif harfi olmayan en eski mushaf okunduğunda ayette ''kavuran-yakan-bronzlaştıran-solduran-aşırı susuz bırakan' anlamının değil 'levha' anlamının işaret edildiği net bir şekilde görülür. Daha öncede bildirdiğim gibi bize düşen görev doğruyu bulmaktır. Doğru neyse yönümüzü oraya döneriz. Çünkü Yüce Allah'ın dosdoğru yolu bilimle çelişemez, hakla/gerçekle çelişemez. Anlaşılır ki mushafları kopyalayanlar ayetteki 'levvehatun' kelimesine 'levha' anlamı verdiklerinde ayeti anlayamamışlardır. Anlayamayınca kelimeye elif harfi ekleyerek kelimenin anlamını bilerek veya bilmeyerek değiştirmişlerdir. Kelime anlamından sapınca beşer kelimesine de 'insanoğlu' yerine 'deri' anlamı vermek zorunda kalmışlardır. Oysa Yüce Allah bu ayette büyük bir mucizenin tecelli etmesini zamanı geldiğinde sağlayacaktır. Yüce Allah'ın izniyle artık Kur'an'ın haberlerini anlayabiliyoruz. Tecelli eden mucizelerine Yüce Allah'ın izni ve dilemesiyle tanık oluyoruz.    

Devam edelim;

Anlaşılır ki 74:29 ayetindeki 'levvehatun' kelimesinin anlamı elifsiz olarak yazılan anlamı olmalıdır. Bunlar;

(لوح) (lwḥ); pano-ince tahta (board), kara tahta-pano (black board), yazı tahtası (slate), arduvaz- kayağan taşı (tabakalar halinde bulunması ve 5-7 mm gibi kalınlıklarda işlenmesinin mümkün) (slap), tablet (tablet), levha-plaka (plate), levha-yaprak (sheet), düz yüzey (surface), ekran (screen), panel (panel), poster-afiş (placard), resim boyama (picture painting), tablo (tableau), perde-sahne (scene), kapı numarası levhası (doorplate), isim levhası (name plate), anahtar tablosu (swichboard), santranç levhası/tablası (chessborad), yazı tableti (writing tablet) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303) 

Taşlar yerine otutur. Artık beşer kelimesine zorlama bir anlam vermeye gerek yoktur. Direkt olarak 26. ayette verilen anlam 29. ayette de verilebilir. Yani ''insanoğlu'

Böylece 74:29 ayetinin aşağıdaki gibi bir anlamı olur. 

Levvâhatun lil beşer.

Bilgi sunan bir levha; insanoğluna.

74:29 ayetinden gösterme ve bilgilendirme amaçlı üzerinde bilgiler olan levha şeklinde, yassı şeyin insanoğlu için ortaya çıkacağı rahatlıkla anlaşılır. 

Bilgi sunan bu levha ne olabilir?

Üzerinden bilgiler olan, yassılaşmış levha şeklindeki her şey olabilir. Benim görüşüme göre bu ekrandır. Televizyon, bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi elektronik aletlerin ekranlarıdır. Ekranın levha şeklinde olması, üzerinde bilgilerin yer alması, insanoğlunun neredeyse tamamımın ekranlara muhatap olması bu görüşü sağlamlaştırır. 

Bu bilgi sunan levha tüm insanoğlunadır;

Modern teknolojinin gelişimiyle ekranların insanoğlunun vazgeçilmez bir parçası olduğu ortadadır. Açıktır ki insanoğlu hayatının her anında ekrana bakmaktadır. Ayetten anlaşılır ki ekran üzerinden verilen bir bilgi insanoğlu için bir uyarıcı olacaktır. Bu satırları da mutlak ki bir ekran üzerinden okuyorsunuz. Bu ekran üzerinden aldığınız bilgiler sizler için olduğu gibi tüm insanlık için de bir sınav olacaktır.  

Bu levha Sekar'la ilgili bir şey sunacaktır; ayrıca bir testin, bir sınavının parçası olarak görev yapacaktı;

74:30 ayetinin büyük işareti;

74:30 ayetinde 'Üzerinde on dokuz' buyrulmuştur. Neyin üzerinde 19 vardır?  Arapça gramerine uygun olarak ve akıl yoluyla ilerlendiğinde;

74:30 ‘Aley tis'ate aşer.’, ‘Üzerinde on dokuz.’ ‘عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ’

‘Aley’ ‘onun (dişil, tekil) üzerinde…’ kelimesindeki ‘’ zamiri dişil ve tekil 3. şahıs olarak geldiği için Sekar’ı işaret etmelidir. Zaten akıl da bunu gerektirir.

Demek ki Sekar cehenneminin üzerinde 19 vardır. 

Ayet burada kesiliyor ancak Sekar’ın üzerinde olan 19’un neyin sayısı olduğu bir sonraki ayette bildiriliyor.

Sekar’ın üzerinde olan, sayısı 19 olan şeyler nedir?  

74:31’de ‘Ve yapmış değiliz ateş ashabını/yoldaşlarını melekler dışında’ buyrulmuştur. Sekar ashabının, yoldaşlarının, sürekli Sekar'da bulunanların yani Sekar görevlilerinin melekler olduğunu görüyoruz. 19 sayısının da meleklerin sayısının işaret ettiğini anlıyoruz. Çünkü;

Arapça sayılar işaret ettiği nesnelerin dişil veya eril olmalarına göre farklı kalıplarda olabilirler. 11-19 arası sayılarda kural şudur;

Arapçada iki basamaklı sayılar kelime ile yazılırken önce birler basamağı, sonra onlar basamağı yazılır. Aşağıda 19 yazılmıştır. Ayetteki gibi.  

‘tis'ate (dokuz) aşer (on).’ ‘عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

‘tis'ate’ kelimesi dişil, ‘aşer’ kelimesi eril olarak gelmiştir. Bu da Arapça gramer gereği ayetteki 19 sayısı bir şeylerin sayısını işaret ediyorsa işaret edilenler eril ve çoğul nesneler olmalıdır. 19 sayısının işaret ettiği şeyler dişil olmuş olsaydı ‘تِسْعَ عَشْرَةَ’ olarak gelmesi gerekirdi. Ancak bu şekilde gelmemiştir. Demek ki sayıları 19 olan şeyler 74:31 ayetindeki eril ve çoğul olan meleklerdir ‘melaiketen’ ‘مَلَٰٓئِكَةً’.

Tekrarlamak gerekirse;

74:30 ve 74:31 ayetleri bütün olarak okunduğunda; Sekar’ın (dişil, tekil) üzerinde 19 adet melekler (eril, çoğul) vardır. 

Melek kelimesi Kur'an’da güçler olarak kullanılmıştır. Ahirette oluşacak olan cehennem evreninin (Sekar) 19 adet güçle-kuvvetle işleyeceği düşünülebilir.

Şimdi Allah’ın izni ile çok önemli bir noktayı açalım;

74:31 ayetinde Yüce Allah bir sınavı, bir testi, bir denemeyi, bir imtihanı işaret etmektedir. Bu sınav nedir?

ıddetehum’ ‘عِدَّتَهُمْ ’ ‘sayısını onların ’ kelimesindeki ‘hum’ ‘هُمْ’ zamiri çoğul ve eril gelmiş olup çoğul ve eril olan melekleri işaret etmektedir. Bu noktada ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayısı’ kelimesi bir isim olup dişil bir kelimedir. Bu nokta çok önemlidir. Dikkat edin! Melekler bir sınavdır-bir testtir-bir denemedir buyrulmuyor. Yüce Allah açıkça belirtmektedir ki Sekar üstündeki meleklerin sayısı olan 19 sayısı Yüce Allah tarafından bir sınavdır, bir imtihandır, bir testtir, bir denemedir.

19 sayısı bir sınav, bir test, bir deneme, bir imtihan olacaktır.  

19 sayısının kendisi bir sınavdır, bir imtihandır, bir testtir, bir denemedir. Bazı kimseler bu ayeti çarptırarak Sekar üstündeki meleklerin sayısı hakkında tartışma konusu olacağını iddia etmektedirler. Bunun bir sınav olduğunu iddia etmektedirler. Ancak bu iddia tamamen temelsizdir. Yüce Allah ayette zaten açıkça Sekar üstünde 19 meleğin olduğunu bildiriyor. Meleklerin sayısının 19 olması konusunda en ufak bir tartışmaya yer bırakmıyor Yüce Allah. Sınav konusu meleklerin sayısı 19 mu? 21 mi? 17 mi? değildir. Sınavın konusu 19 sayının kendisidir. Zaten ilerleyen ayetlerde Yüce Allah daha fazla işaret vermektedir. İnşallah bunları göreceğiz.

 

19 sayısının bir test aracı olduğunu bildiriyor.

Bu testin özellikleri;

  • Gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr eden kimseler için.
  • Kendilerine kitap verilmiş kimselerin mutlak kesin olarak bilmesi için.
  • İnanan kimselerin imanının daha da artması-daha da büyümesi-daha da gelişmesi için.
  • Kendilerine kitap verilmiş ve inanmış kimselerin kuşkulanıp-şüphelenmemesi için.

Bu test en başta Kur'an ayetlerine kâfirlik eden, 74:16 ayetinden başlayarak anlatılan kişilik yapısındaki insanlar içindir. Bu insanlar Kur'an’ı incelemelerine rağmen onun bir insanoğlu söylemi olduğunu, ilahi olmadığını, Yüce Allah katından olmadığını düşünmektedirler. Bu insanlara sunulan test öyle bir test olmalıdır ki Kur'an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir kanıt olsun. Bu kimseler Yüce Allah’ın bu testini gördüklerinde Kur'an’ın ilahi olduğunu anlama fırsatları olacaktır. Tabii ki bazıları ikna olacak, bazıları ise ikna olmayacaktır.

Kur'an’ın Yüce Allah katından gelmiş olduğuna zaten inanan kimselerin ise mevcut imanları daha da artacak, daha da büyüyecek ve daha da gelişecektir.

Ayrıca bu 19 sayısı testinin bir amacı da kendilerine kitap verilmiş kimselerin yani Yahudi ve Hristiyanların Kur'an’ın Allah katından geldiğini kesin olarak bilmeleri ve bu kimselerden zaten inanmış olanlarının ancak bazı şüpheler besleyenlerin akıllarındaki şüpheleri gidermeleridir.     

Bu da bizi şu noktaya götürür ki; 19 sayısı hakkındaki test-sınav her ne ise mucize düzeyinde olmalı, tüm insanları etkileyebilecek kalitede olmalı.

74:16 ayetinden başlayarak anlatılan kişilik yapısındaki insanlara Kur'an’ın Allah katından geldiğinin bir delili, bir ispatı olması için Kur'an’ın içinde olmalı. Bu kimseler bu işareti görünce: ‘İnanılmaz! Gerçekten bu Kur'an Allah katındanmış, hiçbir insan böyle sözler söyleyemez. Biz tanık olduk ve iman ettik demelidir.’  

Bu da bize 19 sayısı testinin Kur'an’da aranması gerektiği noktasına götürür.

İşte 74:29 ayetinde bildirilen, Sekar ile ilgili olan, insanoğlu için bir işaret, bir gösterge, bir bulgu, bir sınav, bir imtihan, bir deneme olan şey Kur'an’daki 19 sayısı mucizesinin ta kendisidir.

Gerçekten de Kur'an 19 sayısı ile örülmüştür. Kur'an’daki 19 sayısının oluşturduğu sistem o kadar mucizevidir ki Kur'an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir delildir. Bir insan sözü olamayacağına kesin bir delildir. Ayıca Yüce Allah Kur'an’ı koruyacağını buyurmuştur. Kur'an’ı korumak mushafları korumak demek değildir. Kur'an’ı Yüce Allah işte bu 19 sayısı mucizesi ile korumaktadır.

74:31 ayeti detaylı incelenmeye devam edildiğinde Kur'an’daki bu 19 sayısı testinden bazı kimselerin geçemeyeceği anlaşılıyor.

19 testinden geçemeyecek olanlar;

  • Kalplerinde bir hastalık bulunan kimseler.
  • Gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr edenler.

Görüldüğü gibi gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr eden kâfirler ile kalplerinde bir hastalık olan münafıklar ve müşrikler Kur'an’da 19 sayısı mucizesini görecekler ancak anlayamayacaklar ve içselleştiremeyeceklerdir. Çeşitli bahaneler üreterek Allah’ın arzuladığı, istediği, amaçladığı şeyi anlayamayacaklar ve “Ne arzu edip amaçlar Allah bu misal yoluyla?” diyeceklerdir. Bu şekilde dedikleri içinde kâfir olanlar kâfir olmaya devam edecek, müşrik ve münafık olanlar da müşrik ve münafık olmaya devam edeceklerdir. Yüce Allah’ın bu 19 sayısı testini fark edip, Kur'an’daki 19 sayısı mucizesine tanık olanlar zaten Kur'an’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin olarak iman edecekler ve hayatlarını sadece Kur'an’a göre yaşamaya başlayacaklardır. Kâfirlikten, münafıklıktan ve müşriklikten kurtulacaklardır.

Evet;

Kur'an’daki 19 sayısı mucizesinin bir etkisi de dini sadece Allah’a özgülemeye neden olmasıdır. Kur'an’da ki 19 sayısı mucizesini gören bir kimse Kur'an’dan başka dinde kaynak aramaya ihtiyaç da duymayacaktır. Sadece Yüce Allah’ın ayetlerine teslim olacaktır.

 

74:31’de bildiriliyor ki;
Kur'an’daki 19 sayısı testini sadece Allah’ın doğru yola iletmek istediği kimseler geçebilecektir.

74:31 "...işte böyledir; saptırır Allah dilediği kimseyi; ve doğru yola kılavuzlar dilediği kimseyi; ve bilir değillerdir Rabbinin ordularını, ancak O’dur; ve değildir o insanlara bir öğüt/bir hatırlatma dışında."

Yüce Allah’ın saptırmak istediği kişiler bu testi asla geçemeyecektir. Kur'an’daki 19 mucizesine ancak Yüce Allah’ın doğru yola iletmek istediği insanlar tanık olabilir. Bu nedenle Yüce Allah’tan 19 mucizesine tanık olabilmek için samimiyetle yardım ve destek istemeliyiz.

 

74:31 ayetini incelemeye devam ediyoruz;

Kur'an’daki 19 sayısı mucizesinin Yüce Allah’ın ordularından bir tanesi olduğunu görüyoruz. Evrenimiz içindeki her şey ama her şey Yüce Allah’ın bir ordusudur. Atomlar, atom altı parçacıklar, evrenimizin en temel yapısı olan sicimler (‘strings’), evrenimizdeki 4 temel kuvvet, yağmur, rüzgâr, fırtına, göktaşları, hava olayları, denizler, dalgalar, radyasyon, kimya, fizik, matematik gibi aklınıza gelen her şey Yüce Allah’ın ordularının bir üyesidir. Kur'an’daki 19 sayısı mucizesinin de Yüce Allah’ın ordularının bir üyesi olduğunu anlıyoruz. Bu ordunun görevi Kur'an’ın Yüce Allah katından geldiğini matematik ile kesin olarak ispat etmesi ve Kur'an’ı korumasıdır.

İnsanoğluna bir öğütten başka bir şey olmayan şey nedir?

74:31 ayetinde Yüce Allah ‘ve değildir o insanlara bir öğüt/bir hatırlatma dışında.’ ‘hiye illa zikra lil beşer’ ‘هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ’ buyurmaktadır.’ ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri dişil ve tekil bir nesneyi işaret eder. Yani cümle şu şekilde olur ‘ve değildir o (dişil, tekil, nesne) insanoğluna bir öğüt dışında.’     

Soru şudur?

Tekil ve dişil olan ve aynı zamandan bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ olan şey nedir? 

Sorunun cevabı için bu cümle öncesi geçen dişil kelimeler incelenmelidir. Bu kelimeler aşağıda ‘hiye’ ’ هِىَzamirine en yakın olandan uzağa doğru listelenmiştir.

  • ‘fitneten’ ‘فِتْنَةً ’ ‘fitne’; fitne-sınav-test-deneme-imtihan
  • ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayı’; bu sayının 19 olduğunu biliyoruz.
  • ‘n-nari’ ‘ٱلنَّارِ’ ‘ateş’

Bu 3 kelime ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri ile aynı ayettedir (74:31). 

  • ‘Sekar’ ‘سَقَرُ’ ‘cehennem’ kelimesinin kendisi 4 ayet üstte olan 74:27 ayetinde yer almakla birlikte 74:31’in 1 ayet öncesi olan 74:30 ayetinde ‘aleyha’ kelimesindeki ‘ha’ zamiri ile işaret edilmiştir.

Kur'an’daki 19 mucizesine tanık olamayanlar ya da henüz olamayanlar yukarıdaki sorunun cevabını zorlama olarak Sekar ya da ateş olarak verirler. Ancak gerçek durum daha farklıdır. Yukarıdaki listeden de görülebileceği gibi hiye’ ’ هِىَzamirine en yakın olan nesne 'fitneten' 'sınav' ve 'ıddete' 'sayı' kelimeleridir.

Daha da açmak gerekirse;   

Sekar’ı işaret etmesi çok çok düşük bir olasılıktır. ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamiri ile bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ olduğu bildirilen nesneyi işaret ederken ‘hiye’ ’ هِىَzamirine daha yakın olan ‘fitneten’ ‘فِتْنَةً ’ ‘fitne’ ve ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayı’ kelimeleri tercih edilmeyip gidip daha uzak olan ‘Sekar’ ‘سَقَرُ’ ‘cehennem’ veya ‘ٱلنَّارِ’ ‘n-nari’ ‘ateş’ kelimelerinin tercih edilmesi akla ters ve zorlama bir yorum olur. Ayetlerdeki işaretleri akıl ile okumamak olur.

Ek delillerimizi sunalım;

Cehennem (جَهَنَّمَ) kelimesi Kur'an’da toplam 77 kez geçer. Cehennemin toplam 7 kapısı vardır. Kur'an’dan anladığımıza göre tek bir cehennem vardır. Ancak Yüce Allah cehennemi farklı isimlerle de işaret edebilmektedir. ‘Sekar’, ‘Cahîm’, ‘Hâviye’, ‘Hutame’, ‘Lezâ’ ve ‘Saîr’. Bunlar cehennemin farklı özelliklerde bölümleri olabilir.

‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’  kelimesi Kur'an’da 27 yerde geçer (6:68, 6:69, 6:90; 7:2, 11:114, 11:120, 18:101, 20:14, 20:42, 20:124, 21:84, 23:110, 26:209, 29:51, 38:8, 38:43, 38:46, 39:21, 40:54, 44:13, 50:8, 50:37, 51:55, 74:31, 80:4, 87:9, 89:23). Bu geçişler incelendiğinde öğüt almanın-aklını başına almanın-düşünmenin çoğunlukla Yüce Allah’ın ayetleri ile olduğu görülür

İlginç bir işaret: Peygamberler de öğüt verenlerdir ve Kur'an'da 27 adeti bildirilmiştir.

27 peygamberin 19'un 27 katı olan 513 kez geçişi: 513=27x19. Uzeyr ve Zulkarneyn’in peygamber olduklarına büyük kanıt. Zulkifl ve Lokman: Hangisi peygamber?

Bir öğüt olan Yüce Allah'ın ayetlerine Kur'an ayetlerinin yanı sıra evrendeki ayetleri-göstergeleri de dahildir. 

Örnek;

Yüce Allah 39:21 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kur'an Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet

Arapça okunuş

Meal

4077|39|21|أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ حُطَٰمًا إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ

E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen fe selekehu yenâbîa fîl ardı summe yuhricu bihî zer’an muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yec’aluhu hutâmâ, inne fî zâlike le zikrâ li ulîl elbâb.

Görmez misin ki Allah indirir gökten bir su ve girdirir onu izleyeceği yollarla yerin içindeki kaynaklara, sonra çıkarır onunla farklı renklerde ekin, sonra solar o ve görürsün onu sararmış, sonra yapar onu bir çöp; doğrusu vardır bunda mutlak bir öğüt anlayış-akıl sahipleri için.

            

Örnek olarak verilen bu ayetten de rahatlıkla anlaşılır ki öğüt-zikir akıl sahibi kimselerin görebileceği, üzerinde düşünerek Yüce Allah’ın varlığına kanaat getirebilecekleri şeyler olmalıdır.  Bu nedenle 71:31 ayetindeki ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamirinin Arapça gramer gereği ve mantık gereği dişil olan ya fitne-sınav-test kelimesini işaret etmesi ya da yine dişil olan sayı kelimesine gitmesi daha mantıklıdır. ‘Sekar’ cehenneminin Kur'an ayetlerine zaten inanmayan kimselere delil olarak sunulması mantıklı değildir. Kur'an’da da bir örneği yoktur.

İnsanın aklını başına getiren bu öğüt, tüm insanoğlu için olan bu öğüt 19 sayısı veya 19 sayısı mucizesi ile yapılan imtihan olmalıdır

Yüce Allah Ay’a, gecenin kaybolup sabahın aydınlanması zamanına kasem ediyor.

74:32-33-34 Hayır! Ant olsun Ay’a. Ve geceye arkasını döndüğü zaman. Ve sabaha örtüsünü kaldırıp ağardığı zaman.

Bu 3 ayetin neyi işaret edebileceğini inşAllah aşağıda bildireceğiz.

Şimdi devam edelim; ve hemen sonraki ayette;

74:35 Doğrusu o, mutlak biridir büyüklerden.

Evet;

Kur'an’ın içinde olan 19 sayısı mucizesinin ve bu 19 sayısı sınavının büyüklerden birisi olduğunu direkt olarak Rabbimiz bize bildiriyor. 74:35 ayetinde geçen ‘inneha’ ‘إِنَّهَا ’ ‘doğrusu o’ kelimesindeki ‘ha’ zamiri dişil ve tekil bir zamirdir. ‘o’ işareti tekil ve dişildir.  ‘leihda’ ‘لَإِحْدَى ’ kelimesindeki ‘lam’ takısı vurgulama amaçlıdır ve işaret edilenin gerçekten büyüklerden biri olduğunu işaret eder. 

Bu gerçekten büyüklerden birisi olan dişil ve tekil olan şey yukarıda ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri ile işaret edilen, bir öğüt olan şey ile aynıdır. Kur'an’daki 19 mucizesi ve onun sınavıdır-testidir-imtihanıdır-denemesidir.

Yüce Allah anlamamız için işaretler vermeye devam ediyor;

Bir öğüt olan, kanıtları ve kesin delilleri ile insanları doğru yola ileten, büyüklerden birisi olan bu gösterge, bu bulgu insanlara bir uyarıcıdır.

 

Kur'an’daki 19 mucizesine tanık olan insanlar tanık olmayanlara göre Allah katında daha üst kademede oluyor, daha üstün oluyor.

74:37 Sizden kimse için; arzuladı/diledi ki kademe alır veya tereddüt edip geride kalır.

Ayette geçen ‘yeteahhar’ ‘يَتَأَخَّرَ’ kelimesinin geride kalmak, gecikmek anlamlarının yanında tereddüt etmek, duraksamak anlamları da mevcuttur. Bu nedenle 19 mucizesine tanık olan insanlar öne geçip üstün olurken, 19 mucizesine tereddütlü yaklaşan, 19 mucizesini korkularından incelemeye bile çekinen insanlar, mevcut konumlarını kaybetmekten korktukları için değiştirmek istemeyen ve duraksayan insanlar geride kalacaklardır. Bu öne geçme-üstünlük veya geri kalma takvadadır.

19 mucizesine tanık olanlar Kur'an’ın Rableri katından geldiğini matematik ile kesin olarak gördükleri için imanları 74:31’de bildirildiği gibi daha da artar, daha da büyür, daha da gelişir ve Kur'an haricinde hiçbir kaynağa ihtiyaç duymazlar.

 

74:32-33-34 ayetlerindeki kasemin soyut anlamı ne olabilir?

19 mucizesine tanık olan insanlar aydınlanırlar, uyanırlar ve kendi sabah parlamalarını yaşarlar. Gecenin karanlığı sırtını döner gider ve sabahın parıltısı örtüsünden çıkarak tüm gücüyle ortamı aydınlatır. 19 mucizesine tanık olan bir insanın da başına gelen durum aynen budur.

Ancak 74:32 ayetinde Ay'ın direkt olarak zikredilmesi aslında büyük bir işarettir. Lütfen aşağıdaki makaleyi okuyunuz.  

Müddesir suresi 32. ayetteki işaret: “Ant olsun Ay’a”; 19 mucizesi ve Ay

 

74:31 ayetinde bildirilen sınav ne zaman başladı?

Kur'an’ın katmanlı yapısı olduğunu biliyoruz. Müteşâbih dediğimiz çoklu anlamlara gelen ayetler bu katmanlı yapının bel kemiğini oluşturur. Kur'an’ın ayetleri her dönemde farklı bir mesaj verebilir. Müddesir suresinin yukarıda incelenen ayetlerindeki 19 mucizesi ve sınavı Kur'an’ın 19 sayısı ile kodlanmış olduğunun keşfedilmesi ile başlamıştır. 1974 yılında Reşad Halife tarafından keşfedilen 19 mucizesi verilerine daha sonra birçok insan tarafından veriler eklenmiştir. Günümüzde 19 mucizesine tanık olmak teknolojinin gelişmesi ile çok kolay olmaktadır.

Yukarıda anlatılan delillere rağmen 19 sayısını ve 19 mucizesini görmeyip her şeyi Sekar’a bağlayanlar olacaktır mutlaka. Yüce Allah bunun zaten bir sınav olduğunu bildiriyor. Öne geçmek, Allah katında daha üstün olmak isteyen kimseler 19 mucizesini görüp ona tanık olmak isterken, tereddüt edip geride kalmak isteyenler sadece Sekar’ın işaret edildiğini sanacaklardır.

Gözle görülen, apaçık mucizeler, deliller isteyen kimseler;

Yüce Allah 74:52 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kur'an Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet

Arapça okunuş

Meal

5545|74|52|بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً

Bel yurîdu kullumriin minhum en yu’tâ suhufen muneşşereh.

Evet! Arzu eder onlardan her kişi ki verilsin ona sahifeler-sayfalar serilip açılmış.

5546|74|53|كَلَّا بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ

Kellâ, bel lâ yuhâfûnel âhıreh.

Hayır! Bilakis korkmazlar ahiretten.

5547|74|54|كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌ

Kellâ innehu tezkireh.

Hayır! Doğrusu o bir öğüttür.

5548|74|55|فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ

Fe men şâe zekereh.

Öyleyse dileyen kimse öğüt alır onu.

5549|74|56|وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ

Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), huve ehlut takvâ ve ehlul magfireh.

Ve öğüt alır değillerdir dışında ki Allah diler; O’dur takva ehli/tam yetkin ve mağfiret ehli/tam yetkin.

 

74:52 ayetinden; insanların gözle görülen, apaçık mucizeler, deliller istedikleri anlaşılıyor. Yüce Allah bu kişilerin yanlış düşündüğünü bildiriyor. Sınavın gerçek amacı budur. Aksi takdirde sınavın bir anlamı kalmaz. Önemli olan bu dünyada yapılan kötülüklere ve iyiliklere karşı sorumlu olunduğunu bilmek, yani ahirete inanmaktır.

74:54’de çözüm yolu gösteriliyor. Öğüt olan şey üzerinde düşünülecek, akıl çalıştırılacak ve öğüt alınacaktır. 74:54 ayetinde öğüt olan şeyin tekil ve eril olduğu görülüyor. ‘innehu’ kelimesindeki ‘hu‘ zamiri tekil ve eril bir nesneyi işaret eder. Ancak 74:31 ayetinde ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamiri ile bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ işaret edilmiştir. 74:31 ayetindeki öğütün 19 sayısı veya 19 mucizesi sınavı olduğunu görmüştük. 74:54 ayetinde bildirilen öğüdün ise Yüce Allah’ın Kur'an’ı olduğunu ön görmek mümkündür. Kur'an eril bir isimdir.  

İnsanoğlu için bir uyarıcı, bir işaret ve bir öğüt olan 19 sayısının Kur'an yansımaları ve Kur'an ayetleri çok büyük bir öğüttür. Bu ipuçları bulmamız için Yüce Allah’ımız tarafından serpiştirilmiştir. Dileyen bu ipuçlarını takip eder ve sınavı başarır. Başarmak istemeyen, öğüde kulak tıkayan ise Sekar ile baş başa kalır.

 

Allah'ın dilemesi dışında kimse öğüt alamaz;

Yüce Allah'tan bizi öğüde ulaştırması ve tanık olup iman etmemiz için yardım ve destek istemeliyiz.

 

19 mucizesi hemen kendisini gösteriyor;

19 mucizesi ilk olarak bu surenin 31. ayetinde başlıyor ki bu ayet 19'un bir sınav olduğunu bildirmektedir. 31. ayetin bu suredeki diğer ayetlere göre anormal uzun olduğunu fark etmişsinizdir. İşte bu sure tam olarak 57 kelime. Yani 19'un tam 3 katı. Ayrıca surenin başından bu ayetin sonuna kadar 152 kelime var ki 19'un 8 katıdır. Bunun tesadüf olmadığını aşağıdaki makaleden okuyabilirsiniz. 

19 mucizesinin işaret edildiği 74:31 ayetinin 57 kelime (19x3) olmasının önemi nedir?

Tabii ki 19 mucizesi Kur'an'ı bir örgü gibi sarmıştır. 19 mucizesi ile ilgili birçok makaleyi yine bu siteden okuyabilirsiniz. Lütfen analizleri kendiniz deneyiniz. 

 

Aşağıda yukarıda geçen ayetlerin kelime kelime açılımı verilmiştir.

74:16

# Kelime Anlam Kök

1

kella

asla

 

2

innehu

doğrusu o

 

3

kane

oldu

كون

4

liayatina

ayetlerimize karşı

ايي

5

aniden

dik başlı bir inatçı

عند

 

74:17

# Kelime Anlam Kök

1

seurhikuhu

yakında onu ulaştırıp-sardıracağım

رهق

2

sauden

bir yokuşa

صعد

 

74:18

# Kelime Anlam Kök

1

innehu

zira o

 

2

fekkera

düşündü

فكر

3

ve kaddera

ve karar verdi.

قدر

 

74:19

# Kelime Anlam Kök

1

fekutile

öyle ki; katledilesi!

قتل

2

keyfe

nasıl

كيف

3

kaddera

karar verdi

قدر

 

74:20

1

summe

ardından yine

 

2

kutile

katledilesi!

قتل

3

keyfe

nasıl

كيف

4

kaddera

karar verdi

قدر

 

74:21

# Kelime Anlam Kök

1

summe

sonra

 

2

nezera

baktı

نظر

 

74:22

# Kelime Anlam Kök

1

summe

sonra

 

2

abese

surat astı

عبس

3

ve besera

ve kaşlarını çattı

بسر

 

74:23

# Kelime Anlam Kök

1

summe

sonra

 

2

edbera

arkasını döndü

دبر

3

vestekbera

ve büyüklendi

كبر

 

74:24

# Kelime Anlam Kök

1

fekale

sonra dedi

قول

2

in

değildir

 

3

haza

bu

 

4

illa

başka

 

5

sihrun

aklı başından alan bir büyü

سحر

6

yu'seru

aktarılmış-nakledilmiş

اثر

 

74:25

# Kelime Anlam Kök

1

in

değildir

 

2

haza

bu

 

3

illa

başkası

 

4

kavlu

söyleminden

قول

5

l-beşeri

bir insanoğlu

بشر

 

74:26

# Kelime Anlam Kök

1

seuslihi

yakında atacağım onu

صلي

2

sekara

Sekar'a

 

 

74:27

# Kelime Anlam Kök

1

ve ma

ve ne

 

2

edrake

bildirir sana

دري

3

ma

ne

 

4

sekaru

Sekar

 

 

74:28

# Kelime Anlam Kök

1

la

değildir

 

2

tubki

geride artık bırakan

بقي

3

ve la

ve değildir

 

4

tezeru

terk eden

وذر

 

74:29

# Kelime Anlam Kök

1

levvahatun

bir işaret-gösterge-bulgu

لوح

2

lilbeşeri

insanoğlu için

بشر

 

74:30

# Kelime Anlam Kök

1

aleyha

üzerinde

 

2

tis'ate

dokuz (on dokuz)

تسع

3

aşera

on (on dokuz)

عشر

 

74:31

# Kelime Anlam Kök

1

ve ma

ve

 

2

cealna

yapmadık

جعل

3

eshabe

ashabını

صحب

4

n-nari

ateş

نور

5

illa

başka

 

6

melaiketen

meleklerden

ملك

7

ve ma

ve

 

8

cealna

yapmadık

جعل

9

iddetehum

onların sayısını

عدد

10

illa

başka

 

11

fitneten

bir sınav-bir test-bir deneme-bir imtihan

فتن

12

lillezine

kimseler için

 

13

keferu

gerçeği örten-gizleyen-inkâr eden

كفر

14

liyesteykine

mutlak kesin olarak bilsinler

يقن

15

ellezine

kimseler

 

16

utu

kendilerine verilmiş

اتي

17

l-kitabe

Kitap

كتب

18

ve yezdade

ve daha da artsın-daha da büyüsün-daha da gelişsin

زيد

19

ellezine

kimselerin

 

20

amenu

inanan

امن

21

imanen

imanı

امن

22

ve la

ve

 

23

yertabe

kuşkulanıp-şüphelenmesinler

ريب

24

ellezine

kimseler

 

25

utu

kendilerine verilmiş

اتي

26

l-kitabe

Kitap

كتب

27

velmu'minune

ve inanmış

امن

28

veliyekule

ve desin

قول

29

ellezine

kimseler

 

30

fi

bulunan

 

31

kulubihim

kalplerinde

قلب

32

meradun

bir hastalık

مرض

33

velkafirune

ve kâfirler

كفر

34

maza

ne?

 

35

erade

arzu edip amaçlar

رود

36

llahu

Allah

 

37

bihaza

bu yoluyla

 

38

meselen

misal

مثل

39

kezalike

böylelikle

 

40

yudillu

saptırır

ضلل

41

llahu

Allah

 

42

men

kimseyi

 

43

yeşa'u

dilediği

شيا

44

ve yehdi

ve doğru yola iletir

هدي

45

men

kimseyi

 

46

yeşa'u

dilediği

شيا

47

ve ma

ve kimse

 

48

yea'lemu

bilmez

علم

49

cunude

ordularını

جند

50

rabbike

Rabbinin

ربب

51

illa

başkası

 

52

huve

O'ndan

 

53

ve ma

ve değildir

 

54

hiye

o

 

55

illa

dışında

 

56

zikra

bir öğüt

ذكر

57

lilbeşeri

insanoğlu için

بشر

 

7:32

# Kelime Anlam Kök

1

kella

hayır!

 

2

velkameri

ant olsun Ay’a

قمر

 

7:33

# Kelime Anlam Kök

1

velleyli

ve geceye

ليل

2

iz

zaman

 

3

edbera

arkasını döndüğü

دبر

 

74:34

# Kelime Anlam Kök

1

ve ssubhi

ve sabaha

صبح

2

iza

zaman

 

3

esfera

örtüsünü kaldırıp ağardığı

سفر

 

74:35

# Kelime Anlam Kök

1

inneha

doğrusu o

 

2

leihda

mutlaka biridir

احد

3

l-kuberi

büyüklerden

كبر

 

74:36

# Kelime Anlam Kök

1

neziran

bir uyarıcıdır

نذر

2

lilbeşeri

Insanoğlu için

بشر

 

74:37

# Kelime Anlam Kök

1

limen

kimseler için

 

2

şa'e

arzulayan

شيا

3

minkum

sizlerden

 

4

en

için

 

5

yetekaddeme

öne geçmek

قدم

6

ev

yahut

 

7

yeteehhara

tereddüt edip geride kalmak

اخر

 

74:52

# Kelime Anlam Kök

1

bel

hayır!

 

2

yuridu

arzu eder

رود

3

kullu

her

كلل

4

mriin

kişi

مرا

5

minhum

onlardan

 

6

en

ki

 

7

yu'ta

verilsin ona

اتي

8

suhufen

sahifeler-sayfalar

صحف

9

muneşşeraten

serilerek açılmış

نشر

 

74:53

# Kelime Anlam Kök

1

kella

Asla

 

2

bel

bilakis

 

3

la

   

4

yehafune

korkmuyorlar

خوف

5

l-ahirate

ahiretten

اخر

 

74:54

# Kelime Anlam Kök

1

kella

asla

 

2

innehu

doğrusu o

 

3

tezkiratun

bir öğüttür

ذكر

 

74:55

# Kelime Anlam Kök

1

femen

öyleyse kimse

 

2

şa'e

dileyen

شيا

3

zekerahu

öğüt alır onu

ذكر

 

74:56

# Kelime Anlam Kök

1

ve ma

ve

 

2

yezkurune

öğüt almayacaklar

ذكر

3

illa

dışında

 

4

en

ki

 

5

yeşa'e

diler

شيا

6

llahu

Allah

 

7

huve

O'dur

 

8

ehlu

ehli-tam yetkin

اهل

9

t-tekva

takva

وقي

10

ve ehlu

ve ehli-tam yetkin

اهل

11

l-megfirati

mağfiret

غفر

 

Önem arz eden kelimelerin anlamları;

(سَأُرْهِقُهُۥ) seurhikuhu kelimesi kökü (رهق) sarmak (cover), arkadan gelip ulaşmak (reach from behind), karşılaşma (come over), yanaşmak-yaklaşmak (approach) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 420 (of 1303)

(صَعُودًا) sauden kelimesi kökü (صعد) yükselmek (rise-lift-ascend), yukarıya çıkmak (go upside) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 600 (of 1303) 

(فَكَّرَ) fekkera kelimesi kökü (فكر) düşünmek (to think) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 848 (of 1303)

(وَقَدَّرَ) kadder kelimesi kökü (قدر) karar vermek (to decide) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 873 (of 1303)

(فَقُتِلَ) fekutile kelimesi kökü (قتل) öldürmek (to kill), katletmek (slay) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 870 (of 1303)

(عَبَسَ) abese kelimesi kökü (عبس) surat asmak (to frown), kızgınca bakmak (angry look) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 688 (of 1303)

(بَسَر) beser kelimesi kökü (بسر) kaşları çatmak (scowl) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 71 (of 1303)

(أَدْبَرَ) edbera kelimesi kökü (دبر) (sırtını dönmek) (to turn one’s back) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 312 (of 1303) 

(ٱسْتَكْبَرَ) stekbera kelimesi (كبر) büyükmek (grow), büyük olmak (to be great) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 947 (of 1303)

(سِحْرٌ) sihrun kelimesi kökü (سحر) büyülü-aklını almak (bewitch), cazibeli-al benili-büyülü (charm), aklını başından almak (enchant) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 465 (of 1303)

(يُؤْثَرُ) yu'seru kelimesi kökü (اثر) aktarmak-nakletmek-ulaştırmak (transmit), bir bilgiyi aktarmak-vermek (pass along), etkilemek (affect-infulence) anlamındadır.

(ٱلْبَشَرِ) l-beşeri kelimesi kökü (بشر) insan (human), insanoğlu (human being), insanlık (, mankind), derinin dış tabakası (epidermis), cilt (skin) anlamıdandır. Hans Wehr 4th ed., page 74 (of 1303)

(أُصْلِيهِ) uslihi kelimesi kökü (صلي) kızartmak-kavurmak (roast), yakmak (burn-broil), aleve-alaza maruz bırakılmak  (to be exposed to the blaze), ısınmak (warm-heat), yanması için atmak (throw to the fire though intending to burn) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 612 (of 1303), Lane's Lexicon, page 1731 (of 3039)

(أَدْرَىٰكَ) edrake kelimesi kökü (دري) bilmek (to know), farkında olmak (to be aware) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 323 (of 1303)

(تُبْقِى) tubki kelimesi kökü (بقي) geride kalan (to remain), arkada bırakılan olmak (to be left behind), değiştirmeden bırakan (to leave unchanged), remnant (artık) anlamındadır.

(تَذَرُ) tezeru (وذر) izin vermek (to let), terk etmek (leave), olmasına izin vermek (to let be), yanlız bırakmak (to leave alone) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1242 (of 1303)

(لَوَّاحَةٌ) levvahatun kelimesi kökü (لوح) görünmek-belli olmak (appear), göstermek-dışa vurmak (show), belirmek (loom), görüşe girmek (come into sight), işaret-bulgu yapmak (make a sign), tahta döşemek (to plank), el dalgalandırarak el hareketi yapmak (wave hands to gesticulate), pano (board), kara tahta (black board), tablet (tablet), levha (slap), düz yüzey (surface), ekran (screen), panel (panel), poster-afiş (placard) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303)

(فِتْنَةً) fitneten kelimesi kökü (فتن) test etmek (to test), denemek-sınamak (try), kıymetli metalleri ateşte eriterek saflaştırmak (purifiying (gold-silver) by means of fire) Lane's Lexicon, page 2389 (of 3039)

(كَفَرُوا) keferu kelimesi kökü (كفر) örtmek (to cover), gizlemek (hide) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 975 (of 1303). Kâfir olarak Türkçemizde kullanılmaktadır. Yüce Allah’ın ayetlerini inkâr edip gerçeği örten, gerçeği gizleyen kimselere de denir.

(لِيَسْتَيْقِنَ) liyesteykine kelimesi kökü (يقن) emin olmak (certain), (to be sure), kesin olarak bilsinler (to know for certain) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1298 (of 1303)

(يَزْدَادَ) yezdade kelimesi kökü (زيد) daha büyük hale gelmek (to become greater), daha çok hale gelmek (to become more), gelişmek (grow), artmak (increase) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 451 (of 1303)

(يَرْتَابَ) yertabe kelimesi kökü (ريب) kuşkulanmak-şüphelenmek (doubt-question) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 429 (of 1303)

(أَرَادَ) erade kelimesi kökü (رود) arzu etmek-istemek (wish), amaçlamak (seek), temenni etmek-murat etmek (desire) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 425 (of 1303)

(جُنُودَ) cunude kelimesi kökü (جند) ordu (army), askerler (soldiers) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 166 (of 1303)

(نَذِيرًا) neziran kelimesi kökü (نذر) uyarı-ihtar (caution), ikaz-nasihat (warning), müjde-bildiri (herald) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1118 (of 1303) 

(يَتَقَدَّمَ) yetekaddeme kelimesi kökü (قدم) önde olmak-üstün olmak-öne geçmek (to procede), önde olmak için adım atmak (step in front of) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 875 (of 1303), Steingass, page 823 (of 1241)

(يَتَأَخَّرَ) yeteehhara kelimesi kökü (اخر) gecikmek (delay), tehir etmek-sonraya bırakmak (defer), ertelemek-ötelemek (postpone), sonraya bırakmak (adjourn), geriye koymak (put back), geriye almak (saat gibi) (set back), sarkıtmak (suspend), geç kalmak (stay late), geriye düşmek (fall behind), geride kalmak (lag behind), tereddüt etmek (hesitate) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 9 (of 1303)

En doğrusunu Allah bilir.