Bu çalışmanın amacı Kuran’da 19 mucizesi işaret edilmiş mi sorusuna yanıt aramaktır. Kuran’da 19 mucizesinin işaret edildiğine delil olabilecek Müddesir suresinin 74:16-74:37 ayetleri aşağıda verilmiştir.
Bu ayetleri Allah’ın izni ile detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Önem arz eden kelimelerin anlamları takip edebilmeniz için makalenin en sonunda verilmiştir. Ayrıca ayetlerin kelime kelime detaylandırılmış halleri makalenin sonunda verilmiştir. Lütfen inceleyiniz.
Bu çalışmanın amacı ayetleri akıl ve Arapça gramer kurallarına uygun şekilde anlamaya çalışmaktır.
Ayetlerin çevirisini yapan=Kuran_Mucizeler (Rabbimiz ne buyurmuş ise sadece ve sadece onu yansıtmayı amaçladım.)
Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
5494|74|1|يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ Yâ eyyuhel muddessir. Ey örtünen/gizlenen/saklanan! |
5495|74|2|قُمْ فَأَنذِرْ Kum fe enzir. Kalk; öyle ki, ilan et/uyar. |
5496|74|3|وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fe kebbir. Ve Rabbini; öyle ki yücelt. |
5497|74|4|وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyâbeke fe tahhir. Ve örtülerini; öyle ki, temizle/arındır. |
5498|74|5|وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ Verrucze fehcur. Ve pislik; öyle ki, uzak dur/kaçın. |
5499|74|6|وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ Ve lâ temnun testeksir. Ve iyilik yapma/bahşetme; çoğaltarak/abartarak/artırarak. |
5500|74|7|وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ Ve li rabbike fasbir. Ve Rabbin için; öyle ki, sabret/metanetli olarak diren-mücadele et. |
5501|74|8|فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ Fe izâ nukıre fîn nâkû(ri). Öyle ki; o vakit üflendi borazan içine. |
5502|74|9|فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fe zâlike yevme izin yevmun asî(run). İşte böyledir; o gün çetin/zorlu bir gündür. |
5503|74|10|عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ Alel kâfirîne gayru yesîr(in). Kâfirler (gerçeği örtenler/gizleyenler) üzerine değildir kolay. |
5504|74|11|ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernî ve men halaktu vahîdâ(vahîden). Yalnız bırak beni ve kimseyi; yarattım tek. |
5505|74|12|وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًا مَّمْدُودًا Ve ce’altu lehu mâlen memdûdâ(memdûden). Ve yaptım ona bir mal; yayılmış/genişlemiş. |
5506|74|13|وَبَنِينَ شُهُودًا Ve benîne şuhûdâ(şuhûden). Ve oğullar/çocuklar; göz önünde/tanıklı. |
5507|74|14|وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhîdâ(temhîden). Ve genişletip yaydım/hazırladım ona, bir genişlik/bir hazırlama. |
5508|74|15|ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatmau en ezîd(e). Sonra arzular/ister ki ziyade edeyim/artırayım. |
5509|74|16|كَلَّآ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًا Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ. Asla; doğrusu o ayetlerimize karşı dik başlı bir inatçı oldu. |
5510|74|17|سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا Se urhikuhu saûdâ.Yakında onu ulaştırıp-sardıracağım bir yokuşa. |
5511|74|18|إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kadder.Zira o düşündü ve karar verdi. |
5512|74|19|فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fe kutile keyfe kadder.Öyle ki; katledilesi! Nasıl karar verdi. |
5513|74|20|ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kadder.Ardından yine katledilesi! Nasıl karar verdi. |
5514|74|21|ثُمَّ نَظَرَ Summe nazar. Sonra baktı. |
5515|74|22|ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe abese ve beser. Sonra surat astı ve kaşlarını çattı. |
5516|74|23|ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekber. Sonra arkasını döndü ve büyüklendi. |
5517|74|24|فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fe kâle in hâzâ illâ sihrun yu’ser.Öyle ki, dedi: ‘Değildir bu aktarılmış-nakledilmiş, aklı başından alan bir büyüden başkası” |
5518|74|25|إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ İn hâzâ illâ kavlul beşer.“Değildir bu bir insanoğlu söyleminden başkası.” |
5519|74|26|سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Se uslîhi sekar.Yakında atacağım onu Sekar'a. |
5520|74|27|وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ Ve mâ edrâke mâ sekar.Ve ne bildirir sana Sekar ne! |
5521|74|28|لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ Lâ tubkî ve lâ tezer.Değildir geride artık bırakan ve değildir terk eden. |
5522|74|29|لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ Levvâhatun lil beşer.Bir gösterge-işaret-bulgu insanoğlu için. |
5523|74|30|عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ Aleyhâ tis'ate aşer.Üzerinde on dokuz. |
5524|74|31|وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِيمَٰنًا وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ, kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ, ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû, ve mâ hiye illâ zikrâ lil beşer.Ve yapmadık ateş ashabını meleklerden başka ve yapmadık onların sayısını bir sınav-bir test-bir deneme-bir imtihandan başka gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr eden kimseler için; mutlak kesin olarak bilsinler kendilerine kitap verilmiş kimseler; ve daha da artsın-daha da büyüsün-daha da gelişsin inanan kimselerin imanı ve kuşkulanıp-şüphelenmesinler kendilerine kitap verilmiş ve inanmış kimseler; ve desin kalplerinde bir hastalık bulunan kimseler ve gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr edenler “Ne arzu edip amaçlar Allah bu misal yoluyla?” Böylelikle saptırır Allah dilediği kimseyi ve doğru yola iletir dilediği kimseyi; ve kimse bilmez Rabbinin ordularını O'nun dışında; ve değildir o insanoğlu için bir öğüt dışında. |
5525|74|32|كَلَّا وَٱلْقَمَرِ Kellâ vel kamer.Hayır! Ant olsun Ay’a |
5526|74|33|وَٱلَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Vel leyli iz edber. Ve geceye, arkasını döndüğü zaman. |
5527|74|34|وَٱلصُّبْحِ إِذَآ أَسْفَرَ Ves subhı izâ esfer.Ve sabaha, örtüsünü kaldırıp ağardığı zaman. |
5528|74|35|إِنَّهَا لَإِحْدَى ٱلْكُبَرِ İnnehâ le ıhdel kuber.Doğrusu o, mutlaka biridir büyüklerden. |
5529|74|36|نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ Nezîren lil beşer.Bir uyarıcıdır insanoğlu için. |
5530|74|37|لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Li men şâe minkum en yetekaddeme ev yeteahhar.Sizlerden öne geçip üstün olmayı yahut tereddüt edip geride kalmayı arzulayan kimseler için. |
Yüce Allah’ın izni ile ayetleri gramer açısından ve akıl yolu ile incelemeye başlayalım;
74:16-25 ayetlerinde Yüce Allah’ın ayetlerine yani Kuran’a karşı dik başlı, inatçı bir insan profilinin işlendiğini görüyoruz. Bu kimse Kuran ayetlerine bakıyor, inceliyor, düşünüyor ve sonunda bir karar veriyor. Kaşlarını çatıp surat asarak arkasını dönüyor ve büyüklük taslayarak “: ‘Değildir bu aktarılmış-nakledilmiş, aklı başından alan bir büyüden başkası; değildir bu bir insanoğlu söyleminden başkası.” diyor. Kuran ayetlerinin bir insan sözü-söylemi olduğu sonucuna varıyor. Yüce Allah katından olmadığı, ilahi olmadığı kararına ulaşıyor. Bu kişinin başta direkt olarak Kuran’ı reddetmediğini anlıyoruz. Öncelikle bakıp inceliyor. İnceleme sonucunda Kuran’ın ilahi olmadığına, aksine eskilerden aktarılan, nakledilen etkileyici insan sözleri olduğu kararına ulaşıyor.
Yüce Allah bu kişiyi çok zorlu bir yokuşa süreceğini (74:17) ve daha sonra Sekar’a atacağını (74:26) buyuruyor.
Sekar nedir?
Sekar’ın cehennem veya cehennemin bir bölümü olduğu âşikardır. 74:26 ayetindeki ‘uslihi’ kelimesi bir şeyi yanması için atmak, yakmak, kavurmak, kızartmak anlamındadır. Bu anlamlar düşünüldüğünde Sekar’a atılma yanma ve azap amaçlıdır. Tüm Kuran’da ‘سَقَرَ’ ‘sekar’ kelimesi 4 yerde geçer. 3 tanesi 74. surede (74:26, 74:27 ve 74:42), 1 tanesi 54:48 ayetinde geçer.
Suçlulara (‘l-mucrimine’) verilen ceza;
Yüce Allah 74:42 ve 54:48 âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
5535|74|42|مَا سَلَكَكُمْ فِى سَقَرَ Mâ selekekum fî sekar.Nedir sizleri Sekar içine sokan? |
4892|54|48|يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar.O gün sürüklenecekler yüzleri üzerine ateş içine; tadın Sekar dokunuşunu! |
74:42 ayeti öncesi ve sonrası ayetlerde ahirette oluşmuş olan cennetler ve cehennem evrenlerinde bulunan insanların haberleşmeleri konu edilmektedir. ‘fi’ ‘فِى’ ‘içine’ edatı her iki ayette fiziksel bir mekanı işaret etmektedir. Yine 54:48 ayetindeki ateş içine girme ve Sekar birlikteliği bize kesin olarak bildirir ki Sekar cehennemdir. Ya da onun bir bölümüdür. Cehennemin özelliklerinden/sıfatlarından birisi olabilir.
Sekar kelimesi dişil ve tekil bir kelimedir. Nereden anlıyoruz?
74:28 ayetinde ‘La tubki’ ‘لَا تُبْقِى’ ve ‘la tezer’ ‘وَلَا تَذَرُ’ fiilleri 3. şahıs, tekil ve dişil olarak geliyor. ‘o (dişil, tekil) geride artık bırakmaz’ ‘o (dişil, tekil) terk etmez’
Not: Arapçada eşyalar ve kelimeler dişil (müennes) veya eril (müzekker) olur. İngilizcedeki ‘she’ ve ‘he’ gibi. Zamirler de işaret ettiği şeye göre dişil ve eril olur (‘her’, ‘his’ gibi).
Sekar’ın geride artık bırakmadığını ve hiçbir zaman terk etmediğini görüyoruz. Bu noktada Sekar azabının çok etkili ve kesintisiz olduğunu anlamak mümkündür. Sekar’dan kurtuluş yoktur. Sekar içinde sürekli kalacakları ve yapıp ettikleri kötülükleri önüne çıkarıp hiç unutturmadan onları sürekli azap/pişmanlık içinde yakan, gördükçe “geri dönsek de güzel işler yapsak dedirten” bir yerdir.
İncelememize devam edelim;
Yüce Rabbimiz 74:29 ayetinde muhteşem bir işaret veriyor. Sekar ile ilgili bir şeyin insanoğluna bir gösterge, bir işaret olduğunu buyuruyor. ‘Levvahatun’ ‘لَوَّاحَةٌ’ kelimesi gösterge, işaret, bulgu, bildiri, bilgi içeren dokuman-yazıt-belge anlamındadır. Bu kelimenin Kuran’da geçiş yerleri incelendiğinde Musa peygambere verilen öğüt içeren levhalar (7:145, 7:150 ve 7:154)) için kullanıldığı görülür. Musa peygambere verilen öğüt içeren levhalar ona verilen yazılı yazıtlardı. Ayetleri içeren, öğüt içeren, bilgiler içeren yazıtlardı.
Bu gösterge-işaret tüm insanoğlunadır.
Sekar’la ilgili olan, tüm insanoğlu için önemli olan bu gösterge, bu işaretin ne olduğu ilerleyen ayetlerde bildiriliyor.
Tüm insanlara olan bu işaret ('Levvahatun') Sekar’ın üzerindeki meleklerin sayısı olan 19 sayısıdır.
Arapça gramerine uygun olarak ve akıl yolu ile ilerlendiğinde;
74:30 ‘Aleyhâ tis'ate aşer.’, ‘Üzerinde on dokuz.’ ‘عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ’
‘Aleyhâ’ ‘onun (dişil, tekil) üzerinde…’ kelimesindeki ‘hâ’ zamiri dişil ve tekil 3. şahıs olarak geldiği için Sekar’ı işaret etmelidir. Zaten akıl da bunu gerektirir.
Ayet burada kesiliyor ancak Sekar’ın üzerinde olan 19’un neyin sayısı olduğu bir sonraki ayette bildiriliyor.
Sekar’ın üzerinde olan, sayısı 19 olan şeyler nedir?
74:31’de ‘Ve yapmadık ateş ashabını meleklerden başka’ buyrularak Sekar ashabının, Sekar görevlilerinin melekler olduğunu görüyoruz. 19 sayısının da meleklerin sayısının işaret ettiğini anlıyoruz. Çünkü;
Arapça sayılar işaret ettiği nesnelerin dişil veya eril olmalarına göre farklı kalıplarda olabilirler. 11-19 arası sayılarda kural şudur;
Arapçada iki basamaklı sayılar kelime ile yazılırken önce birler basamağı, sonra onlar basamağı yazılır. Aşağıda 19 yazılmıştır. Ayetteki gibi.
‘tis'ate (dokuz) aşer (on).’ ‘عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ’
‘tis'ate’ kelimesi dişil, ‘aşer’ kelimesi eril olarak gelmiştir. Bu da Arapça gramer gereği ayetteki 19 sayısı bir şeylerin sayısını işaret ediyorsa işaret edilenler eril ve çoğul nesneler olmalıdır. 19 sayısının işaret ettiği şeyler dişil olmuş olsaydı ‘تِسْعَ عَشْرَةَ’ olarak gelmesi gerekirdi. Ancak bu şekilde gelmemiştir. Demek ki sayıları 19 olan şeyler 74:31 ayetindeki eril ve çoğul olan meleklerdir ‘melaiketen’ ‘مَلَٰٓئِكَةً’.
Tekrarlamak gerekirse;
74:30 ve 74:31 ayetleri bütün olarak okunduğunda; Sekar’ın (dişil, tekil) üzerinde 19 adet melekler (eril, çoğul) vardır.
Melek kelimesi Kuran’da güçler olarak kullanılmıştır. Ahirette oluşacak olan cehennem evreninin (Sekar) 19 adet güçle-kuvvetle işleyeceği düşünülebilir.
Şimdi Allah’ın izni ile çok önemli bir noktayı açalım;
74:31 ayetinde Yüce Allah bir sınavı, bir testi, bir denemeyi, bir imtihanı işaret etmektedir. Bu sınav nedir?
‘ıddetehum’ ‘عِدَّتَهُمْ ’ ‘onların sayısını’ kelimesindeki ‘hum’ ‘هُمْ’ zamiri çoğul ve eril gelmiş olup çoğul ve eril olan melekleri işaret etmektedir. Bu noktada ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayısı’ kelimesi bir isim olup dişil bir kelimedir. Bu nokta çok önemlidir. Dikkat edin! Melekler bir sınavdır-bir testtir-bir denemedir buyurulmuyor. Yüce Allah açıkça belirtmektedir ki Sekar üstündeki meleklerin sayısı olan 19 sayısı Yüce Allah tarafından bir sınavdır, bir imtihandır, bir testtir, bir denemedir.
19 sayısının kendisi bir sınavdır, bir imtihandır, bir testtir, bir denemedir. Bazı kimseler bu ayeti çarptırarak Sekar üstündeki meleklerin sayısı hakkında tartışma konusu olacağını iddia etmektedirler. Bunun bir sınav olduğunu iddia etmektedirler. Ancak bu iddia tamamen temelsizdir. Yüce Allah ayette zaten açıkça Sekar üstünde 19 meleğin olduğunu bildiriyor. Meleklerin sayısının 19 olması konusunda en ufak bir tartışmaya yer bırakmıyor Yüce Allah. Sınav konusu meleklerin sayısı 19 mu? 21 mi? 17 mi? değildir. Sınavın konusu 19 sayının kendisidir. Zaten ilerleyen ayetlerde Yüce Allah daha fazla işaret vermektedir. İnşallah bunları göreceğiz.
19 sayısının bir test aracı olduğunu bildiriyor.
Bu testin özellikleri;
- Gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr eden kimseler için.
- Kendilerine kitap verilmiş kimselerin mutlak kesin olarak bilmesi için.
- İnanan kimselerin imanının daha da artması-daha da büyümesi-daha da gelişmesi için.
- Kendilerine kitap verilmiş ve inanmış kimselerin kuşkulanıp-şüphelenmemesi için.
Bu test en başta Kuran ayetlerine kâfirlik eden, 74:16 ayetinden başlayarak anlatılan kişilik yapısındaki insanlar içindir. Bu insanlar Kuran’ı incelemelerine rağmen onun bir insanoğlu söylemi olduğunu, ilahi olmadığını, Yüce Allah katından olmadığını düşünmektedirler. Bu insanlara sunulan test öyle bir test olmalıdır ki Kuran’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir kanıt olsun. Bu kimseler Yüce Allah’ın bu testini gördüklerinde Kuran’ın ilahi olduğunu anlama fırsatları olacaktır. Tabii ki bazıları ikna olacak, bazıları ise ikna olmayacaktır.
Kuran’ın Yüce Allah katından gelmiş olduğuna zaten inanan kimselerin ise mevcut imanları daha da artacak, daha da büyüyecek ve daha da gelişecektir.
Ayrıca bu 19 sayısı testinin bir amacı da kendilerine kitap verilmiş kimselerin yani Yahudi ve Hristiyanların Kuran’ın Allah katından geldiğini kesin olarak bilmeleri ve bu kimselerden zaten inanmış olanlarının ancak bazı şüpheler besleyenlerin akıllarındaki şüpheleri gidermeleridir.
Bu da bizi şu noktaya götürür ki; 19 sayısı hakkındaki test-sınav her ne ise mucize düzeyinde olmalı, tüm insanları etkileyebilecek kalitede olmalı.
74:16 ayetinden başlayarak anlatılan kişilik yapısındaki insanlara Kuran’ın Allah katından geldiğinin bir delili, bir ispatı olması için Kuran’ın içinde olmalı. Bu kimseler bu işareti görünce: ‘İnanılmaz! Gerçekten bu Kuran Allah katındanmış, hiçbir insan böyle sözler söyleyemez. Biz tanık olduk ve iman ettik demelidir.’
Bu da bize 19 sayısı testinin Kuran’da aranması gerektiği noktasına götürür.
İşte 74:29 ayetinde bildirilen, Sekar ile ilgili olan, insanoğlu için bir işaret, bir gösterge, bir bulgu, bir sınav, bir imtihan, bir deneme olan şey Kuran’daki 19 sayısı mucizesinin ta kendisidir.
Gerçekten de Kuran 19 sayısı ile örülmüştür. Kuran’daki 19 sayısının oluşturduğu sistem o kadar mucizevidir ki Kuran’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin bir delildir. Bir insan sözü olamayacağına kesin bir delildir. Ayıca Yüce Allah Kuran’ı koruyacağını buyurmuştur. Kuran’ı korumak mushafları korumak demek değildir. Kuran’ı Yüce Allah işte bu 19 sayısı mucizesi ile korumaktadır.
74:31 ayeti detaylı incelenmeye devam edildiğinde Kuran’daki bu 19 sayısı testinden bazı kimselerin geçemeyeceği anlaşılıyor.
19 testinden geçemeyecek olanlar;
- Kalplerinde bir hastalık bulunan kimseler.
- Gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr edenler.
Görüldüğü gibi gerçeği örtüp-gizleyip-inkâr eden kâfirler ile kalplerinde bir hastalık olan münafıklar ve müşrikler Kuran’da 19 sayısı mucizesini görecekler ancak anlayamayacaklar ve içselleştiremeyeceklerdir. Çeşitli bahaneler üreterek Allah’ın arzuladığı, istediği, amaçladığı şeyi anlayamayacaklar ve “Ne arzu edip amaçlar Allah bu misal yoluyla?” diyeceklerdir. Bu şekilde dedikleri içinde kâfir olanlar kâfir olmaya devam edecek, müşrik ve münafık olanlar da müşrik ve münafık olmaya devam edeceklerdir. Yüce Allah’ın bu 19 sayısı testini fark edip, Kuran’daki 19 sayısı mucizesine tanık olanlar zaten Kuran’ın Yüce Allah katından geldiğine kesin olarak iman edecekler ve hayatlarını sadece Kuran’a göre yaşamaya başlayacaklardır. Kâfirlikten, münafıklıktan ve müşriklikten kurtulacaklardır.
Evet;
Kuran’daki 19 sayısı mucizesinin bir etkisi de dini sadece Allah’a özgülemeye neden olmasıdır. Kuran’da ki 19 sayısı mucizesini gören bir kimse Kuran’dan başka dinde kaynak aramaya ihtiyaç da duymayacaktır. Sadece Yüce Allah’ın ayetlerine teslim olacaktır.
74:31’de bildiriliyor ki;
Kuran’daki 19 sayısı testini sadece Allah’ın doğru yola iletmek istediği kimseler geçebilecektir. Yüce Allah’ın saptırmak istediği kişiler bu testi asla geçemeyecektir. Kuran’daki 19 mucizesine ancak Yüce Allah’ın doğru yola iletmek istediği insanlar tanık olabilir. Bu nedenle Yüce Allah’tan 19 mucizesine tanık olabilmek için samimiyetle yardım ve destek istemeliyiz.
74:31 ayetini incelemeye devam ediyoruz;
Kuran’daki 19 sayısı mucizesinin Yüce Allah’ın ordularından bir tanesi olduğunu görüyoruz. Evrenimiz içindeki her şey ama her şey Yüce Allah’ın bir ordusudur. Atomlar, atom altı parçacıklar, evrenimizin en temel yapısı olan sicimler (‘strings’), evrenimizdeki 4 temel kuvvet, yağmur, rüzgâr, fırtına, göktaşları, hava olayları, denizler, dalgalar, radyasyon, kimya, fizik, matematik gibi aklınıza gelen her şey Yüce Allah’ın ordularının bir üyesidir. Kuran’daki 19 sayısı mucizesinin de Yüce Allah’ın ordularının bir üyesi olduğunu anlıyoruz. Bu ordunun görevi Kuran’ın Yüce Allah katından geldiğini matematik ile kesin olarak ispat etmesi ve Kuran’ı korumasıdır.
İnsanoğluna bir öğütten başka bir şey olmayan şey nedir?
74:31 ayetinde Yüce Allah ‘ve değildir o insanoğluna bir öğüt dışında.’ ‘hiye illa zikra lil beşer’ ‘هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ’ buyurmaktadır.’ ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri dişil ve tekil bir nesneyi işaret eder. Yani cümle şu şekilde olur ‘ve değildir o (dişil, tekil, nesne) insanoğluna bir öğüt dışında.’
Soru şudur?
Tekil ve dişil olan ve aynı zamandan bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ olan şey nedir?
Sorunun cevabı için bu cümle öncesi geçen dişil kelimeler incelenmelidir. Bu kelimeler aşağıda ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamirine en yakın olandan uzağa doğru listelenmiştir.
- ‘fitneten’ ‘فِتْنَةً ’ ‘fitne’; fitne-sınav-test-deneme-imtihan
- ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayı’; bu sayının 19 olduğunu biliyoruz.
- ‘n-nari’ ‘ٱلنَّارِ’ ‘ateş’
Bu 3 kelime ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri ile aynı ayettedir (74:31).
- ‘Sekar’ ‘سَقَرُ’ ‘cehennem’ kelimesinin kendisi 4 ayet üstte olan 74:27 ayetinde yer almakla birlikte 74:31’in 1 ayet öncesi olan 74:30 ayetinde ‘aleyha’ kelimesindeki ‘ha’ zamiri ile işaret edilmiştir.
Kuran’daki 19 mucizesine tanık olamayanlar ya da henüz olamayanlar yukarıdaki sorunun cevabını zorlama olarak Sekar ya da ateş olarak verirler. Ancak gerçek durum daha farklıdır. Yukarıdaki listeden de görülebileceği gibi hiye’ ’ هِىَ’ zamirine en yakın olan nesne 'fitneten' 'sınav' ve 'ıddete' 'sayı' kelimeleridir.
Daha da açmak gerekirse;
Sekar’ı işaret etmesi çok çok düşük bir olasılıktır. ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamiri ile bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ olduğu bildirilen nesneyi işaret ederken ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamirine daha yakın olan ‘fitneten’ ‘فِتْنَةً ’ ‘fitne’ ve ‘ıddete’ ‘عِدَّتَ’ ‘sayı’ kelimeleri tercih edilmeyip gidip daha uzak olan ‘Sekar’ ‘سَقَرُ’ ‘cehennem’ veya ‘ٱلنَّارِ’ ‘n-nari’ ‘ateş’ kelimelerinin tercih edilmesi akla ters ve zorlama bir yorum olur. Ayetlerdeki işaretleri akıl ile okumamak olur.
Ek delillerimizi sunalım;
Cehennem (جَهَنَّمَ) kelimesi Kuran’da toplam 77 kez geçer. Cehennemin toplam 7 kapısı vardır. Kuran’dan anladığımıza göre tek bir cehennem vardır. Ancak Yüce Allah cehennemi farklı isimlerle de işaret edebilmektedir. ‘Sekar’, ‘Cahîm’, ‘Hâviye’, ‘Hutame’, ‘Lezâ’ ve ‘Saîr’. Bunlar cehennemin farklı özelliklerde bölümleri olabilir.
‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ kelimesi Kuran’da 27 yerde geçer (6:68, 6:69, 6:90; 7:2, 11:114, 11:120, 18:101, 20:14, 20:42, 20:124, 21:84, 23:110, 26:209, 29:51, 38:8, 38:43, 38:46, 39:21, 40:54, 44:13, 50:8, 50:37, 51:55, 74:31, 80:4, 87:9, 89:23). Bu geçişler incelendiğinde öğüt almanın-aklını başına almanın-düşünmenin çoğunlukla Yüce Allah’ın ayetleri ile olduğu görülür.
İlginç bir işaret: Peygamberler de öğüt verenlerdir ve Kuran'da 27 adeti bildirilmiştir.
Bir öğüt olan Yüce Allah'ın ayetlerine Kuran ayetlerinin yanı sıra evrendeki ayetleri-göstergeleri de dahildir.
Örnek;
Yüce Allah 39:21 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
4077|39|21|أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ حُطَٰمًا إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen fe selekehu yenâbîa fîl ardı summe yuhricu bihî zer’an muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yec’aluhu hutâmâ, inne fî zâlike le zikrâ li ulîl elbâb.Görmez misin ki Allah indirir gökten bir su ve girdirir onu izleyeceği yollarla yerin içindeki kaynaklara, sonra çıkarır onunla farklı renklerde ekin, sonra solar o ve görürsün onu sararmış, sonra yapar onu bir çöp; doğrusu vardır bunda mutlak bir öğüt anlayış-akıl sahipleri için. |
Örnek olarak verilen bu ayetten de rahatlıkla anlaşılır ki öğüt-zikir akıl sahibi kimselerin görebileceği, üzerinde düşünerek Yüce Allah’ın varlığına kanaat getirebilecekleri şeyler olmalıdır. Bu nedenle 71:31 ayetindeki ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamirinin Arapça gramer gereği ve mantık gereği dişil olan ya fitne-sınav-test kelimesini işaret etmesi ya da yine dişil olan sayı kelimesine gitmesi daha mantıklıdır. ‘Sekar’ cehenneminin Kuran ayetlerine zaten inanmayan kimselere delil olarak sunulması mantıklı değildir. Kuran’da da bir örneği yoktur.
İnsanın aklını başına getiren bu öğüt, tüm insanoğlu için olan bu öğüt 19 sayısı veya 19 sayısı mucizesi ile yapılan imtihan olmalıdır.
Yüce Allah Ay’a, gecenin kaybolup sabahın aydınlanması zamanına kasem ediyor.
74:32-33-34 Hayır! Ant olsun Ay’a. Ve geceye arkasını döndüğü zaman. Ve sabaha örtüsünü kaldırıp ağardığı zaman.
Bu 3 ayetin neyi işaret edebileceğini inşallah aşağıda bildireceğiz.
Şimdi devam edelim; ve hemen sonraki ayette;
74:35 Doğrusu o, mutlaka biridir büyüklerden.
Evet;
Kuran’ın içinde olan 19 sayısı mucizesinin ve bu 19 sayısı sınavının büyüklerden birisi olduğunu direkt olarak Rabbimiz bize bildiriyor. 74:35 ayetinde geçen ‘inneha’ ‘إِنَّهَا ’ ‘doğrusu o’ kelimesindeki ‘ha’ zamiri dişil ve tekil bir zamirdir. ‘o’ işareti tekil ve dişildir. ‘leihda’ ‘لَإِحْدَى ’ kelimesindeki ‘lam’ takısı vurgulama amaçlıdır ve işaret edilenin gerçekten büyüklerden biri olduğunu işaret eder.
Bu gerçekten büyüklerden birisi olan dişil ve tekil olan şey yukarıda ‘hiye’ ’ هِىَ’ zamiri ile işaret edilen, bir öğüt olan şey ile aynıdır. Kuran’daki 19 mucizesi ve onun sınavıdır-testidir-imtihanıdır-denemesidir.
Yüce Allah anlamamız için işaretler vermeye devam ediyor;
Bir öğüt olan, kanıtları ve kesin delilleri ile insanları doğru yola ileten, büyüklerden birisi olan bu gösterge, bu bulgu insanlara bir uyarıcıdır.
Kuran’daki 19 mucizesine tanık olan insanlar tanık olmayanlara göre Allah katında daha önde oluyor, daha üstün oluyor.
74:37 Sizlerden öne geçip üstün olmayı yahut tereddüt edip geride kalmayı arzulayan kimseler için.
Ayette geçen ‘yeteahhar’ ‘يَتَأَخَّرَ’ kelimesinin geride kalmak, gecikmek anlamlarının yanında tereddüt etmek, duraksamak anlamları da mevcuttur. Bu nedenle 19 mucizesine tanık olan insanlar öne geçip üstün olurken, 19 mucizesine tereddütlü yaklaşan, 19 mucizesini korkularından incelemeye bile çekinen insanlar, mevcut konumlarını kaybetmekten korktukları için değiştirmek istemeyen ve duraksayan insanlar geride kalacaklardır. Bu öne geçme-üstünlük veya geri kalma takvadadır.
19 mucizesine tanık olanlar Kuran’ın Rableri katından geldiğini matematik ile kesin olarak gördükleri için imanları 74:31’de bildirildiği gibi daha da artar, daha da büyür, daha da gelişir ve Kuran haricinde hiçbir kaynağa ihtiyaç duymazlar.
74:32-33-34 ayetlerindeki kasemin soyut anlamı ne olabilir?
19 mucizesine tanık olan insanlar aydınlanırlar, uyanırlar ve kendi sabah parlamalarını yaşarlar. Gecenin karanlığı sırtını döner gider ve sabahın parıltısı örtüsünden çıkarak tüm gücüyle ortamı aydınlatır. 19 mucizesine tanık olan bir insanın da başına gelen durum aynen budur.
Ancak 74:32 ayetinde Ay'ın direkt olarak zikredilmesi aslında büyük bir işarettir. Lütfen aşağıdaki makaleyi okuyunuz.
Müddesir suresi 32. ayetteki işaret: “Ant olsun Ay’a”; 19 mucizesi ve Ay
74:31 ayetinde bildirilen sınav ne zaman başladı?
Kuran’ın katmanlı yapısı olduğunu biliyoruz. Müteşâbih dediğimiz çoklu anlamlara gelen ayetler bu katmanlı yapının bel kemiğini oluşturur. Kuran’ın ayetleri her dönemde farklı bir mesaj verebilir. Müddesir suresinin yukarıda incelenen ayetlerindeki 19 mucizesi ve sınavı Kuran’ın 19 sayısı ile kodlanmış olduğunun keşfedilmesi ile başlamıştır. 1974 yılında Reşad Halife tarafından keşfedilen 19 mucizesi verilerine daha sonra birçok insan tarafından veriler eklenmiştir. Günümüzde 19 mucizesine tanık olmak teknolojinin gelişmesi ile çok kolay olmaktadır.
Yukarıda anlatılan delillere rağmen 19 sayısını ve 19 mucizesini görmeyip her şeyi Sekar’a bağlayanlar olacaktır mutlaka. Yüce Allah bunun zaten bir sınav olduğunu bildiriyor. Öne geçmek, Allah katında daha üstün olmak isteyen kimseler 19 mucizesini görüp ona tanık olmak isterken, tereddüt edip geride kalmak isteyenler sadece Sekar’ın işaret edildiğini sanacaklardır.
Gözle görülen, apaçık mucizeler, deliller isteyen kimseler;
Yüce Allah 74:52 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
5545|74|52|بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً Bel yurîdu kullumriin minhum en yu’tâ suhufen muneşşereh.Hayır! Arzu eder onlardan her kişi ki verilsin ona sahifeler-sayfalar serilip açılmış. |
5546|74|53|كَلَّا بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ Kellâ, bel lâ yuhâfûnel âhıreh.Asla! Bilakis korkmuyorlar ahiretten. |
5547|74|54|كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌ Kellâ innehu tezkireh.Asla! Doğrusu o bir öğüttür. |
5548|74|55|فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ Fe men şâe zekereh.Öyleyse dileyen kimse öğüt alır onu. |
5549|74|56|وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), huve ehlut takvâ ve ehlul magfireh.Ve öğüt almayacaklar ki Allah’ın dilemesi dışında; O’dur takva ehli-tam yetkin ve mağfiret ehli-tam yetkin. |
74:52 ayetinden; insanların gözle görülen, apaçık mucizeler, deliller istedikleri anlaşılıyor. Yüce Allah bu kişilerin yanlış düşündüğünü bildiriyor. Sınavın gerçek amacı budur. Aksi takdirde sınavın bir anlamı kalmaz. Önemli olan bu dünyada yapılan kötülüklere ve iyiliklere karşı sorumlu olunduğunu bilmek, yani ahirete inanmaktır.
74:54’de çözüm yolu gösteriliyor. Öğüt olan şey üzerinde düşünülecek, akıl çalıştırılacak ve öğüt alınacaktır. 74:54 ayetinde öğüt olan şeyin tekil ve eril olduğu görülüyor. ‘innehu’ kelimesindeki ‘hu‘ zamiri tekil ve eril bir nesneyi işaret eder. Ancak 74:31 ayetinde ‘hiye’ ’ هِىَ’ ’o dişil nesne’ zamiri ile bir ‘zikra’ ‘ذِكْرَىٰ’ ‘öğüt’ işaret edilmiştir. 74:31 ayetindeki öğütün 19 sayısı veya 19 mucizesi sınavı olduğunu görmüştük. 74:54 ayetinde bildirilen öğüdün ise Yüce Allah’ın Kuran’ı olduğunu ön görmek mümkündür. Kuran eril bir isimdir.
İnsanoğlu için bir uyarıcı, bir işaret ve bir öğüt olan 19 sayısının Kuran yansımaları ve Kuran ayetleri çok büyük bir öğüttür. Bu ipuçları bulmamız için Yüce Allah’ımız tarafından serpiştirilmiştir. Dileyen bu ipuçlarını takip eder ve sınavı başarır. Başarmak istemeyen, öğüde kulak tıkayan ise Sekar ile baş başa kalır.
Allah'ın dilemesi dışında kimse öğüt alamaz;
Yüce Allah'tan bizi öğüde ulaştırması ve tanık olup iman etmemiz için yardım ve destek istemeliyiz.
19 mucizesi hemen kendisini gösteriyor;
19 mucizesi ilk olarak bu surenin 31. ayetinde başlıyor ki bu ayet 19'un bir sınav olduğunu bildirmektedir. 31. ayetin bu suredeki diğer ayetlere göre anormal uzun olduğunu fark etmişsinizdir. İşte bu sure tam olarak 57 kelime. Yani 19'un tam 3 katı. Ayrıca surenin başından bu ayetin sonuna kadar 152 kelime var ki 19'un 8 katıdır. Bunun tesadüf olmadığını aşağıdaki makaleden okuyabilirsiniz.
19 mucizesinin işaret edildiği 74:31 ayetinin 57 kelime (19x3) olmasının önemi nedir?
Tabii ki 19 mucizesi Kuran'ı bir örgü gibi sarmıştır. 19 mucizesi ile ilgili birçok makaleyi yine bu siteden okuyabilirsiniz. Lütfen analizleri kendiniz deneyiniz.
Aşağıda yukarıda geçen ayetlerin kelime kelime açılımı verilmiştir.
74:16
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
kella |
asla |
|
2 |
innehu |
doğrusu o |
|
3 |
kane |
oldu |
كون |
4 |
liayatina |
ayetlerimize karşı |
ايي |
5 |
aniden |
dik başlı bir inatçı |
عند |
74:17
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
seurhikuhu |
yakında onu ulaştırıp-sardıracağım |
رهق |
2 |
sauden |
bir yokuşa |
صعد |
74:18
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
innehu |
zira o |
|
2 |
fekkera |
düşündü |
فكر |
3 |
ve kaddera |
ve karar verdi. |
قدر |
74:19
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
fekutile |
öyle ki; katledilesi! |
قتل |
2 |
keyfe |
nasıl |
كيف |
3 |
kaddera |
karar verdi |
قدر |
74:20
1 |
summe |
ardından yine |
|
2 |
kutile |
katledilesi! |
قتل |
3 |
keyfe |
nasıl |
كيف |
4 |
kaddera |
karar verdi |
قدر |
74:21
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
summe |
sonra |
|
2 |
nezera |
baktı |
نظر |
74:22
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
summe |
sonra |
|
2 |
abese |
surat astı |
عبس |
3 |
ve besera |
ve kaşlarını çattı |
بسر |
74:23
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
summe |
sonra |
|
2 |
edbera |
arkasını döndü |
دبر |
3 |
vestekbera |
ve büyüklendi |
كبر |
74:24
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
fekale |
sonra dedi |
قول |
2 |
in |
değildir |
|
3 |
haza |
bu |
|
4 |
illa |
başka |
|
5 |
sihrun |
aklı başından alan bir büyü |
سحر |
6 |
yu'seru |
aktarılmış-nakledilmiş |
اثر |
74:25
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
in |
değildir |
|
2 |
haza |
bu |
|
3 |
illa |
başkası |
|
4 |
kavlu |
söyleminden |
قول |
5 |
l-beşeri |
bir insanoğlu |
بشر |
74:26
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
seuslihi |
yakında atacağım onu |
صلي |
2 |
sekara |
Sekar'a |
74:27
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
ve ma |
ve ne |
|
2 |
edrake |
bildirir sana |
دري |
3 |
ma |
ne |
|
4 |
sekaru |
Sekar |
74:28
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
la |
değildir |
|
2 |
tubki |
geride artık bırakan |
بقي |
3 |
ve la |
ve değildir |
|
4 |
tezeru |
terk eden |
وذر |
74:29
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
levvahatun |
bir işaret-gösterge-bulgu |
لوح |
2 |
lilbeşeri |
insanoğlu için |
بشر |
74:30
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
aleyha |
üzerinde |
|
2 |
tis'ate |
dokuz (on dokuz) |
تسع |
3 |
aşera |
on (on dokuz) |
عشر |
74:31
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
ve ma |
ve |
|
2 |
cealna |
yapmadık |
جعل |
3 |
eshabe |
ashabını |
صحب |
4 |
n-nari |
ateş |
نور |
5 |
illa |
başka |
|
6 |
melaiketen |
meleklerden |
ملك |
7 |
ve ma |
ve |
|
8 |
cealna |
yapmadık |
جعل |
9 |
iddetehum |
onların sayısını |
عدد |
10 |
illa |
başka |
|
11 |
fitneten |
bir sınav-bir test-bir deneme-bir imtihan |
فتن |
12 |
lillezine |
kimseler için |
|
13 |
keferu |
gerçeği örten-gizleyen-inkâr eden |
كفر |
14 |
liyesteykine |
mutlak kesin olarak bilsinler |
يقن |
15 |
ellezine |
kimseler |
|
16 |
utu |
kendilerine verilmiş |
اتي |
17 |
l-kitabe |
Kitap |
كتب |
18 |
ve yezdade |
ve daha da artsın-daha da büyüsün-daha da gelişsin |
زيد |
19 |
ellezine |
kimselerin |
|
20 |
amenu |
inanan |
امن |
21 |
imanen |
imanı |
امن |
22 |
ve la |
ve |
|
23 |
yertabe |
kuşkulanıp-şüphelenmesinler |
ريب |
24 |
ellezine |
kimseler |
|
25 |
utu |
kendilerine verilmiş |
اتي |
26 |
l-kitabe |
Kitap |
كتب |
27 |
velmu'minune |
ve inanmış |
امن |
28 |
veliyekule |
ve desin |
قول |
29 |
ellezine |
kimseler |
|
30 |
fi |
bulunan |
|
31 |
kulubihim |
kalplerinde |
قلب |
32 |
meradun |
bir hastalık |
مرض |
33 |
velkafirune |
ve kâfirler |
كفر |
34 |
maza |
ne? |
|
35 |
erade |
arzu edip amaçlar |
رود |
36 |
llahu |
Allah |
|
37 |
bihaza |
bu yoluyla |
|
38 |
meselen |
misal |
مثل |
39 |
kezalike |
böylelikle |
|
40 |
yudillu |
saptırır |
ضلل |
41 |
llahu |
Allah |
|
42 |
men |
kimseyi |
|
43 |
yeşa'u |
dilediği |
شيا |
44 |
ve yehdi |
ve doğru yola iletir |
هدي |
45 |
men |
kimseyi |
|
46 |
yeşa'u |
dilediği |
شيا |
47 |
ve ma |
ve kimse |
|
48 |
yea'lemu |
bilmez |
علم |
49 |
cunude |
ordularını |
جند |
50 |
rabbike |
Rabbinin |
ربب |
51 |
illa |
başkası |
|
52 |
huve |
O'ndan |
|
53 |
ve ma |
ve değildir |
|
54 |
hiye |
o |
|
55 |
illa |
dışında |
|
56 |
zikra |
bir öğüt |
ذكر |
57 |
lilbeşeri |
insanoğlu için |
بشر |
7:32
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
kella |
hayır! |
|
2 |
velkameri |
ant olsun Ay’a |
قمر |
7:33
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
velleyli |
ve geceye |
ليل |
2 |
iz |
zaman |
|
3 |
edbera |
arkasını döndüğü |
دبر |
74:34
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
ve ssubhi |
ve sabaha |
صبح |
2 |
iza |
zaman |
|
3 |
esfera |
örtüsünü kaldırıp ağardığı |
سفر |
74:35
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
inneha |
doğrusu o |
|
2 |
leihda |
mutlaka biridir |
احد |
3 |
l-kuberi |
büyüklerden |
كبر |
74:36
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
neziran |
bir uyarıcıdır |
نذر |
2 |
lilbeşeri |
Insanoğlu için |
بشر |
74:37
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
limen |
kimseler için |
|
2 |
şa'e |
arzulayan |
شيا |
3 |
minkum |
sizlerden |
|
4 |
en |
için |
|
5 |
yetekaddeme |
öne geçmek |
قدم |
6 |
ev |
yahut |
|
7 |
yeteehhara |
tereddüt edip geride kalmak |
اخر |
74:52
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
bel |
hayır! |
|
2 |
yuridu |
arzu eder |
رود |
3 |
kullu |
her |
كلل |
4 |
mriin |
kişi |
مرا |
5 |
minhum |
onlardan |
|
6 |
en |
ki |
|
7 |
yu'ta |
verilsin ona |
اتي |
8 |
suhufen |
sahifeler-sayfalar |
صحف |
9 |
muneşşeraten |
serilerek açılmış |
نشر |
74:53
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
kella |
Asla |
|
2 |
bel |
bilakis |
|
3 |
la |
||
4 |
yehafune |
korkmuyorlar |
خوف |
5 |
l-ahirate |
ahiretten |
اخر |
74:54
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
kella |
asla |
|
2 |
innehu |
doğrusu o |
|
3 |
tezkiratun |
bir öğüttür |
ذكر |
74:55
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
femen |
öyleyse kimse |
|
2 |
şa'e |
dileyen |
شيا |
3 |
zekerahu |
öğüt alır onu |
ذكر |
74:56
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
ve ma |
ve |
|
2 |
yezkurune |
öğüt almayacaklar |
ذكر |
3 |
illa |
dışında |
|
4 |
en |
ki |
|
5 |
yeşa'e |
diler |
شيا |
6 |
llahu |
Allah |
|
7 |
huve |
O'dur |
|
8 |
ehlu |
ehli-tam yetkin |
اهل |
9 |
t-tekva |
takva |
وقي |
10 |
ve ehlu |
ve ehli-tam yetkin |
اهل |
11 |
l-megfirati |
mağfiret |
غفر |
Önem arz eden kelimelerin anlamları;
(سَأُرْهِقُهُۥ) seurhikuhu kelimesi kökü (رهق) sarmak (cover), arkadan gelip ulaşmak (reach from behind), karşılaşma (come over), yanaşmak-yaklaşmak (approach) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 420 (of 1303)
(صَعُودًا) sauden kelimesi kökü (صعد) yükselmek (rise-lift-ascend), yukarıya çıkmak (go upside) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 600 (of 1303)
(فَكَّرَ) fekkera kelimesi kökü (فكر) düşünmek (to think) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 848 (of 1303)
(وَقَدَّرَ) kadder kelimesi kökü (قدر) karar vermek (to decide) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 873 (of 1303)
(فَقُتِلَ) fekutile kelimesi kökü (قتل) öldürmek (to kill), katletmek (slay) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 870 (of 1303)
(عَبَسَ) abese kelimesi kökü (عبس) surat asmak (to frown), kızgınca bakmak (angry look) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 688 (of 1303)
(بَسَر) beser kelimesi kökü (بسر) kaşları çatmak (scowl) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 71 (of 1303)
(أَدْبَرَ) edbera kelimesi kökü (دبر) (sırtını dönmek) (to turn one’s back) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 312 (of 1303)
(ٱسْتَكْبَرَ) stekbera kelimesi (كبر) büyükmek (grow), büyük olmak (to be great) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 947 (of 1303)
(سِحْرٌ) sihrun kelimesi kökü (سحر) büyülü-aklını almak (bewitch), cazibeli-al benili-büyülü (charm), aklını başından almak (enchant) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 465 (of 1303)
(يُؤْثَرُ) yu'seru kelimesi kökü (اثر) aktarmak-nakletmek-ulaştırmak (transmit), bir bilgiyi aktarmak-vermek (pass along), etkilemek (affect-infulence) anlamındadır.
(ٱلْبَشَرِ) l-beşeri kelimesi kökü (بشر) insan (human), insanoğlu (human being), insanlık (, mankind), derinin dış tabakası (epidermis), cilt (skin) anlamıdandır. Hans Wehr 4th ed., page 74 (of 1303)
(أُصْلِيهِ) uslihi kelimesi kökü (صلي) kızartmak-kavurmak (roast), yakmak (burn-broil), aleve-alaza maruz bırakılmak (to be exposed to the blaze), ısınmak (warm-heat), yanması için atmak (throw to the fire though intending to burn) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 612 (of 1303), Lane's Lexicon, page 1731 (of 3039)
(أَدْرَىٰكَ) edrake kelimesi kökü (دري) bilmek (to know), farkında olmak (to be aware) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 323 (of 1303)
(تُبْقِى) tubki kelimesi kökü (بقي) geride kalan (to remain), arkada bırakılan olmak (to be left behind), değiştirmeden bırakan (to leave unchanged), remnant (artık) anlamındadır.
(تَذَرُ) tezeru (وذر) izin vermek (to let), terk etmek (leave), olmasına izin vermek (to let be), yanlız bırakmak (to leave alone) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1242 (of 1303)
(لَوَّاحَةٌ) levvahatun kelimesi kökü (لوح) görünmek-belli olmak (appear), göstermek-dışa vurmak (show), belirmek (loom), görüşe girmek (come into sight), işaret-bulgu yapmak (make a sign), tahta döşemek (to plank), el dalgalandırarak el hareketi yapmak (wave hands to gesticulate), pano (board), kara tahta (black board), tablet (tablet), levha (slap), düz yüzey (surface), ekran (screen), panel (panel), poster-afiş (placard) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1035 (of 1303)
(فِتْنَةً) fitneten kelimesi kökü (فتن) test etmek (to test), denemek-sınamak (try), kıymetli metalleri ateşte eriterek saflaştırmak (purifiying (gold-silver) by means of fire) Lane's Lexicon, page 2389 (of 3039)
(كَفَرُوا) keferu kelimesi kökü (كفر) örtmek (to cover), gizlemek (hide) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 975 (of 1303). Kâfir olarak Türkçemizde kullanılmaktadır. Yüce Allah’ın ayetlerini inkâr edip gerçeği örten, gerçeği gizleyen kimselere de denir.
(لِيَسْتَيْقِنَ) liyesteykine kelimesi kökü (يقن) emin olmak (certain), (to be sure), kesin olarak bilsinler (to know for certain) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1298 (of 1303)
(يَزْدَادَ) yezdade kelimesi kökü (زيد) daha büyük hale gelmek (to become greater), daha çok hale gelmek (to become more), gelişmek (grow), artmak (increase) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 451 (of 1303)
(يَرْتَابَ) yertabe kelimesi kökü (ريب) kuşkulanmak-şüphelenmek (doubt-question) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 429 (of 1303)
(أَرَادَ) erade kelimesi kökü (رود) arzu etmek-istemek (wish), amaçlamak (seek), temenni etmek-murat etmek (desire) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 425 (of 1303)
(جُنُودَ) cunude kelimesi kökü (جند) ordu (army), askerler (soldiers) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 166 (of 1303)
(نَذِيرًا) neziran kelimesi kökü (نذر) uyarı-ihtar (caution), ikaz-nasihat (warning), müjde-bildiri (herald) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1118 (of 1303)
(يَتَقَدَّمَ) yetekaddeme kelimesi kökü (قدم) önde olmak-üstün olmak-öne geçmek (to procede), önde olmak için adım atmak (step in front of) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 875 (of 1303), Steingass, page 823 (of 1241)
(يَتَأَخَّرَ) yeteehhara kelimesi kökü (اخر) gecikmek (delay), tehir etmek-sonraya bırakmak (defer), ertelemek-ötelemek (postpone), sonraya bırakmak (adjourn), geriye koymak (put back), geriye almak (saat gibi) (set back), sarkıtmak (suspend), geç kalmak (stay late), geriye düşmek (fall behind), geride kalmak (lag behind), tereddüt etmek (hesitate) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 9 (of 1303)