Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3689|35|31|وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ هُوَ ٱلْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ ٱللَّهَ بِعِبَادِهِۦ لَخَبِيرٌۢ بَصِيرٌ Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi huvel hakku musaddikan limâ beyne yedeyh, innallâhe bi ibâdihî le habîrun basîr. Ve vahyettiğimiz sana Kitaptan; O haktır-gerçektir; tasdikleyen iki elleri arasındaki şeyi; doğrusu Allah’tır kullarını mutlak haber alan; gören. |
3690|35|32|ثُمَّ أَوْرَثْنَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِۦ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌۢ بِٱلْخَيْرَٰتِ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْكَبِيرُ Summe evresnâl kitâbellezînastafeynâ min ibâdinâ, fe minhum zâlimun li nefsihî, ve minhum muktesid, ve minhum sâbikun bil hayrâti bi iznillâh, zâlike huvel fadlul kebîr.Sonra miras kıldık kitabı (Kuran'ı) kullarımızdan seçtiğimiz kimselere; öyleki onlardan nefsine zalim ve onlardan orta yolda giden ve onlardan Allah'ın izniyle hayırlarla-iyiliklerle önde gidenler vardır; işte budur o büyük lütuf. |
(مُّقْتَصِدٌ) muktesid kelimesi kökü (قصد) orta yolu tutmak-aşırıya uçlara gitmemek, ortalama davranışlarda bulunmak, yürüyüşte normal-eşit adımlarla yürümek anlamındadır. Lane's Lexicon, page 2589 (of 3039)
(سَابِقٌۢ) sabikun kelimesi kökü (سبق) önce olmak (be before), ileride-önde olmak (be ahead), önde olmak (precede) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 459 (of 1303)
(بِٱلْخَيْرَٰتِ) bil-hayrati kelimesi kökü (خير) iyi olan şeyler (anything good) anlamındadır. Steingass, page 347 (of 1241)
"Kuran bizim kutsal kitabımızdır" diyen herkes bu iki ayeti çok çok iyi okumalıdır. Yüce Allah 35:31 ayetinde Muhammed peygamberimize vahyedilen Kuran’ın Tevrat’ın Yüce Allah katından gelmiş bir kitap olduğunu tasdik ettiğini, onayladığını buyuruyor. Kesinlikle doğrudur. Kuran’ın birçok yerinde Yüce Allah Tevrat ve İncil’i kendisinin indirdiğini bize bildiriyor. Ancak Kuran’ın Tevrat’ı tasdiklemesi onun Yüce Allah katından Musa peygamber aracılığı ile gönderilmiş bir kitap olmasını işaret eder. Maalesef Musa peygamberin toplumu Tevrat’ı koruyamadı. Kendi ürettikleri sözleri Allah’tan diyerek Yüce Allah’ın mesajını saptırdılar.
Kuran’da ise durum farklıdır. Kuran kıyamet gününe kadar tüm insanlar için bir rahmet olacaktır. Şu da bir gerçektir ki Yüce Allah Kuran’ı Muhammed peygamberin toplumuna miras olarak bırakmıştır. Kuran yeryüzünde yaşamış olan, yaşayan ve yaşayacak olan, kendilerine müslümanım diyen, "kutsal kitabımız Kuran’dır" diyen insanların tümüne miras olarak bırakılmıştır.
Ayetin devamından şunu anlıyoruz;
Yüce Allah’ın Kuran’ın mirasçısı olarak seçtiği kimseleri 3 kısma ayırdığını görüyoruz.
Bu kimselerin bir kısmının kendilerine zulmettiğini, bir kısmının orta yol tuttuklarını, bir kısmının ise iyiliklerde önde olduğunu, başı çektiğini görüyoruz.
Yüce Allah’ın izni ile incelemeye devam edelim;
Kitabımız Kuran diyen insanlar kendilerine nasıl zulmedebilir?
Yüce Allah’ın gösterdiği yoldan gitmemek, vahyin çağrısına uymamak, Kuran’ın emir ve yasaklarına uymamak bir insanın kendisine zulmetmesi olarak özetlenebilir (3:117, 3:135, 4:64, 14:45, 34:19). Ancak öyle bir ayet var ki bize kendi nefsine zulmeden kişinin durumunu çok net özetliyor.
Yüce Allah 11:101 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1572|11|101|وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن ظَلَمُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ فَمَآ أَغْنَتْ عَنْهُمْ ءَالِهَتُهُمُ ٱلَّتِى يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مِن شَىْءٍ لَّمَّا جَآءَ أَمْرُ رَبِّكَ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبِيبٍ Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum fe mâ agnet anhum âlihetuhumulletî yed’ûne min dûnillâhi min şey’in lemmâ câe emru rabbike, ve mâ zâdûhum gayra tetbîb.Zulmetmedik onlara, ancak zulmettiler kendi nefislerine; sağlamadı onlara Allah'ın astlarından çağırıp yakardıkları ilahları hiç bir şey; ne zaman ki geldi Rabbinin emri onlar (ilahları) artırmadı onlara yıkımdan başka. |
11:101 ayetinden açıkça anlıyoruz ki bir kişinin kendi nefsine zulmetmesi Allah’a şirk koşması, O’nun astlarından ilahlar edinmesi, O’nun astlarından her ne ise ona veya onlara da yakarıp yalvarması olarak işaret ediliyor.
Anlaşılır ki;
Kuran’ın mirasçısı olan müslümanların bir kısmı kendilerine zulmetmektedir, yani Yüce Allah’a şirk koşmaktadır. Gerçekten de durum aynen ayette işaret edildiği gibidir.
Bu kimseler Kuran’a uyarız derler ancak yaşadıkları dinin Kuran ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Evet; mezheplere bölünmüş, Kuran’ın astlarından kitaplar edinen kimseleri kast ediyorum. Esasen, bir kimseye Kuran'ın miras olarak bırakılması bile büyük bir lütuftur. Aklını kullanan bir kimse ne yapar? Yüce Allah’ın kelamı olan bu kitap ne diyor anlayarak okumaya çalışır. Kuran’ın emir ve yasaklarını baş tacı yapar. Din konusunda Kuran’ın astlarından olan her türlü kitabı elinin tersi ile iter. Ancak kendilerine zulmeden bu kimselerin mirasçı oldukları Kuran'ı terk ettiklerini görüyoruz. Sadece Kuran'ı okuyup anlamak yerine, hayatlarını sadece Kuran'a göre düzenlemek yerine Yüce Allah katından geldiği asla kesin olmayan, birçok çelişkiler içeren, dedesinin dedesinden duydum şeklinde 6 raviden nakledilen sözleri içeren hadis kitaplarını okurlar. Bu kitaplardan öğrendikleri bilgiler ile Kuran'ın dini olmadığı kesin olan bir din yaşarlar. Kuran ayetlerini bu hadisler ile yok sayarlar.
Günümüzde hadis kitapları temelinde oluşmuş olan mezhep kitaplarının tümü Kuran’ın astlarından olan şirk kitaplarıdır.
Bakın; Muhammed peygamberimiz ahiret evreninde Kuran’a mirasçı olup da kendilerine zulmeden bu kimseleri Yüce Allah’a şikayet ediyor.
Yüce Allah 25:30 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
2883|25|30|وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يَٰرَبِّ إِنَّ قَوْمِى ٱتَّخَذُوا۟ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ مَهْجُورًا Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmî ttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ.Ve dedi ki resûl: "Ya Rabbi şüphesiz benim kavmim-toplumum tuttular bu Kuran'ı terk edilmiş" |
Kuran’a mirasçı olmak gerçekten büyük bir lütuftur. Bu lütfa ulaştırılmış olan herkes şirk konusunda uyanık olmalıdır. Yüce Allah’a ve dolayısı ile Kuran’a şirk koşup koşmadığını her gün kontrol etmelidir.
35:32 ayetini detaylı olarak incelemeye devam ettiğimizde Kuran’a mirasçı olan insanların 3 sınıf-grup olduklarını görüyoruz. Ahiret evreninde tüm insanların 3 sınıf-grup olduklarını Kuran’ın 56:7-10 ayetlerinden öğreniyoruz.
Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
4984|56|7|وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًا ثَلَٰثَةً Ve kuntum ezvâcen selâseh.Ve olursunuz sizler üç çiftler. |
4985|56|8|فَأَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ Fe ashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneti.O halde sağ ashabı; sağ ashabı ne! |
4986|56|9|وَأَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ Ve ashâbul meş'emeti mâ ashâbul meş’emeti.Ve sol ashabı; sol ashabı ne! |
4987|56|10|وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ Ves sâbikûnes sâbikûn.Ve öne geçenler; öncülerdir. |
56:7-10 ayetlerinde tüm insanlar kadınlı ve erkekli olarak yani cinsiyetleri ile birlikte 3 sınıfa-gruba ayrılıyor.
- Sabıklar (Sabikun)=İyilikte öne geçenler/öncüler
- Sağ ashabı (Ashab-ı Meymene)=Uğurlu-mutlu grup
- Sol ashabı (Ashab-ı Meş'eme)=Uğursuz-zillet içinde grup
35:32 ayeti 56:7-10 ayetleri ile uyumludur. Anlıyoruz ki kendilerine Kuran miras olarak bırakılan, "bizim kutsal kitabımız Kuran’dır" diyen kimseler de bu 3 gruba dağılacaktır.
Kendilerine zulmeden kimselerin, yani Yüce Allah’a şirk koşan kimselerin Ashab-ı Meş'eme grubuna gireceği görünmektedir. Allah'ın izniyle hayırlarla-iyiliklerle önde gidenler ise Sabıklar (Sabikun) grubuna girecektir. Kendilerine zulmetmeyen yani Yüce Allah’a şirk koşmayan, iyiliklerde orta yolda giden (orta yol olsa da doğru yol olmalıdır) kimselerin ise Ashab-ı Meymene grubunda olacakları düşünülür.
Sonuç;
35:32 ayeti açıkça gösterir ki "kutsal kitabımız Kuran’dır" diyen kimseler ahiret evreninde diğer insanlar gibi 3 sınıfa-gruba bölünecektir. Ashab-ı Meş'eme grubunda olmak istemiyorsak şirk konusunu çok iyi bilmemiz gereklidir. Yüce Allah’ın astlarından hiç bir şeye çağrıda bulunup yalvarmamalıyız; Kuran’ın astlarından hiçbir şeyi dinde kaynak edinmemeliyiz. Sadece Kuran'a göre dinimizi yaşamalıyız.