Kur’an ayetlerinin çevirisi çok ama çok önemlidir. Bir kelimeyi çevirirken Kur’an’ın tümünde geçen tüm formları mutlaka incelenmelidir. Anlam doğru verildiğinde Yüce Allah’ın mesajı tam olarak tecelli eder. Kur’an ayetlerine yapılacak en büyük zulüm onların ‘sebeb-i nüzul’ ‘iniş nedeni’ denilen uydurulmuş, yalan yanlış hadisler ışığında çevrilmesidir. Bizler sadece Kur’an’a teslim olmuş Müslümanlar olarak ayetleri ancak Kur’an’a göre çeviririz.
Bunları neden söyledim?
Bir kelime var ki bu kelime Kur’an’da yanlış çevrildiği için Kur’an sanki kadına şiddete izin veriyormuş gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu kelime Nisa suresi yani 4. surenin 34. ayetinde geçen ‘‘ٱضْرِبُوهُنَّ’ ‘adrıbûhunne’ kelimesidir. Bu kelimeyi Türkçeye ‘darp edin onları’; ‘dövün onları’ olarak çevirmektedirler. Hatta darp etmenin derecesi belli olmadığı için bir kadını hastanelik edecek şekilde dövmek de ayete göre caizdir. Bunun aşırı olduğunu; Yüce Allah’ın böyle bir izni vermesinin tuhaf olduğunu gören çevirmenler kıvırtarak ‘hafifçe dövün’ gibi çeviriler yapmaktadırlar.
Oysa Yüce Allah’ın Kur’an’ını anlayarak okuyan kimseler alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan bu kitapta bir kadını dövün veya darp edin diye bir emrin olamayacağını görür ve bilir.
Yüce Allah 20:2 ayetinde şu şekilde buyuruyor.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
2348|20|2|مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ. İndirmiş değiliz sana Kur'an'ı; mutsuzluk/sıkıntı/stres/endişe yaşaman için. |
Açık ve nettir ki Kur’an hiçbir kimseye sıkıntı; endişe, kaygı ve stres yaşatmaz. Bu asla mümkün değildir. Kur’an insana huzur; mutluluk, sakinlik ve dinginlik getirir. Bir kimse Kur’an ayeti nedeni ile sıkıntı çektiğini düşünüyorsa mutlak ki o ayet yanlış çevrilmiştir. Ayetin mesajı hadisler ile saptırılmıştır. 4:34 ayeti de böyledir. Kocası tarafından dövülen; darp edilen bir kadın Kur’an ayetinin yanlış çevrilmesi sonucu kayba uğramaktadır. Zarar görmektedir. Belki de sakatlanacak; belki de hayatını kaybedecektir. Karısını döven bir koca da 4:34 ayetinde Yüce Allah’ın kendisine karısını dövme izni verdiğini sanacaktır. Kısacası kadına şiddet Kur’an ayetinin yanlış çevrilmesi ile ilahi onay kazanacaktır.
Oysa durum çok farklıdır. Alemlere bir rahmet olarak gönderilen bu Kur’an’ın 4:34 ayeti doğru çevrildiğinde ‘kadını dövün’ veya ‘darp edin’ ile ilgisi olmadığı net bir şekilde görülür.
Öncelikle ayetin çevirisini yapalım ve sonra delilerimizi sunalım.
Yüce Allah 4:34 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
527|4|34|ٱلرِّجَالُ قَوَّٰمُونَ عَلَى ٱلنِّسَآءِ بِمَا فَضَّلَ ٱللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ وَبِمَآ أَنفَقُوا۟ مِنْ أَمْوَٰلِهِمْ فَٱلصَّٰلِحَٰتُ قَٰنِتَٰتٌ حَٰفِظَٰتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ ٱللَّهُ وَٱلَّٰتِى تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَٱهْجُرُوهُنَّ فِى ٱلْمَضَاجِعِ وَٱضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا۟ عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran). Erkekler; koruyuculardır/kollayıcılardır kadınlar üzerine; fazlalıklı kılmasıyla Allah’ın bir kısmını onların (erkekler- kadınlar) bir kısmı üzerine; ve harcamalarıyla mallarından; öyle ki, doğru/düzeltici işler yapanlar (kadınlar); boyun eğip bağlılık gösterenler; koruyanlar gizliyi; koruduğuyla Allah’ın; ve kimseler (kadınlar); korkarsınız geçimsizliklerinden onların; vaaz verin/tembih edin/tavsiyede bulunun onlara; ve ayırın onları yataklarda; ve vurun darbeyi onlara/ayrılık darbesini vurun onlara; öyle ki eğer itaat ederlerse sizlere; o durumda artık aramayın onların aleyhine bir yol; doğrusu Allah oldu bir yüce; bir büyük. |
Bu ayetteki ‘ٱضْرِبُوهُنَّ’ ‘adrıbûhunne’ kelimesinin kökü ‘DRB’ olup Arapçada birçok anlama gelen bir kelimedir. Bu kökten yüzlerce kelime türemiştir. Türkçedeki ‘çalmak’ kelimesi gibi düşünülebilir. Bu tip kelimelerin kullanıldığı yere göre anlamı değişir. Örneğin;
‘Radyo çaldım’ dediğinizde radyo hırsızlığı yapmış olmazsınız. Radyo dinliyorsunuz demektir.
‘Hastaya iğne vurdum’ ya da ‘hastaya bir serum vurun’ dediğimizde bir insanı iğne ile veya bir serum ile dövmüş olmazsınız. Onun kafasına bir serum veya iğne ile vurmazsınız.
Aynı durum ‘DRB’ kökü için de geçerlidir. Bu kelime ‘vurmak’ ‘darp etmek’ anlamındadır. Ancak yukarıda örnekleri verildiği üzere kullanıldığı yere göre anlam kazanır. 4:34 ayetindeki ayet okunduğunda kadına yapılan bu darbenin son bir darbe olduğu anlaşılıyor. Yani son bir hamle olduğu anlaşılıyor. Geçimsizlik sorunu olan bir kadına yapılması gereken hamleleri Yüce Allah bizlere bildiriyor.
- İlk hamle; vaaz verin/tembih edin/tavsiyede bulunun onlara
- İkinci hamle; ayırın onları yataklarda
- Üçüncü ve son hamle; eğer sonuç alınamaz ise ‘darbeyi vurmak’; yani kadından ayrılmak. Zaten amaç kadının dövülerek dize getirilmesi olsa ilk başta direkt olarak dövmek daha iyi bir sonuç verecektir.
4:34 ayetindeki ‘DRB’ kelimesinin aynısı ve tıpkısı 18:32; 18:45 ve 36:13 ayetlerinde geçmektedir.
Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
2170|18|32|وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلًا رَّجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَٰبٍ وَحَفَفْنَٰهُمَا بِنَخْلٍ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًا Vadrıb lehum meselen raculeyni cealnâ li ehadihimâ cenneteyni min a’nâbin ve hafefnâhumâ bi nahlin ve cealnâ beynehumâ zer’â(zer’an). Ve vur/darp et onlara bir misal; iki adamı; yaptık ikisinden birisi için iki bahçe; üzümlerden; ve o ikisinin etrafını çevirdik hurmayla; ve yaptık o ikisini arasında ekin/zere. |
2183|18|45|وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا كَمَآءٍ أَنزَلْنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخْتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلْأَرْضِ فَأَصْبَحَ هَشِيمًا تَذْرُوهُ ٱلرِّيَٰحُ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ مُّقْتَدِرًا Vadrıb lehum mesele l-hayâtid dunyâ ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı fe asbeha heşîmen tezrûhur riyâh(riyâhu), ve kânallâhu alâ kulli şey’in muktedirâ(muktediren). Ve vur/darp et onlara dünya hayatının misalini; bir su gibi; indirdik onu gökten; öyle ki karıştı onunla bitkisi yerin/yeryüzünün; öyle ki, sabaha oldu kuru sap; savurur onu rüzgarlar; ve oldu Allah her bir şey güç yetiren. |
3716|36|13|وَٱضْرِبْ لَهُم مَّثَلًا أَصْحَٰبَ ٱلْقَرْيَةِ إِذْ جَآءَهَا ٱلْمُرْسَلُونَ Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn(murselûne). Ve vur/darp et onlara bir misal; kentin yoldaşlarını; o vakit geldi ona gönderilmişler. |
Görüldüğü üzere Yüce Allah bu üç ayette açık ve net olarak ‘vur ya da darp et’ kelimesini bir örnek, bir misal ortaya koymak için kullanmaktadır. Nasıl ki bir misal/bir örnek insanı dövmek için verilemez; 4:34 ayetindeki ‘ٱضْرِبُوهُنَّ’ ‘adrıbûhunne’ kelimesi de ‘darp edin onları’ ‘dövün onları’ olarak çevrilemez. Ayetin anlamından anlaşılır ki bu kelime ‘son darbeyi vurun onlara/ayrılık darbesini vurun onlara;’ anlamındadır. Bu darbe gerçek yumruk ya da tekme değildir. En son yapılan bu darbe/vuruş yani hamle kadından ayrılmaktır.
Bir eleştiriye cevap;
Bazı kimseler ‘vurun son darbeyi onlara’ yani ‘ayrılık darbesini vurun onlara’ geçişinden sonra ‘öyle ki eğer itaat ederlerse sizlere; o durumda artık aramayın onların aleyhine bir yol’ buyrulmasını şu şekilde yorumlamaktadırlar;
“Kadından ayrıldıktan sonra/boşandıktan sonra kadın neden itaat etsin ki? Buradaki ayrılma darbesi değildir. Gerçek tekme tokattır. Yani kadınları gerçekten dövmektir.” demektedirler. Gerçekten böyle düşünen kimselerin kalplerinde bir hastalık olma ihtimali vardır. Bu insanların kafaları hiç mi çalışmıyor anlamak mümkün değildir.
Bir kadını dövmek mi caydırıcıdır yoksa ondan ayrılmak mı? Kadına son bir darbe vurulacak ise onu dövmek mi daha etkilidir (geçimsizliğinin düzelmesine) ya da ondan tamamen ayrılma hamlesi mi? Ayette Yüce Allah yatakları ayırmanın da etkili bir yöntem olduğunu bizlere bildiriyor. Yani kadın kocasını bütünüyle kaybetme riskini orada azıcık anlıyor. Bu da fayda etmez ise ayrılık tehdidini artırın buyuruyor Yüce Allah. Yani kadına son darbe olarak tümden ayrılık hamlesi yapılacak. Yani boşanma hamlesi yapılacak. Ancak bu hamle yapıldığında yani boşanma darbesi kadına iletildiğinde kadın itaat ederse artık o son darbe geri alınacak. Kadınların aleyhine bir yol edinilmeyecek.
İkinci bir yaklaşım da şudur;
Mutlaktır ki geçimsiz bir evlilik boşanma ile sonuçlanabilir. Yani bir evliliğe yapılacak son darbe mutlak ki boşanma olmalıdır. Yüce Allah 4:34 ayetinde son darbenin boşanma olduğunu bildiriyor. Kesinlikle dövme değil. Peki kadın siz dövmenize rağmen geçimsizliğinde devam etti; ne yapacaksınız? Ayet haşa eksik kaldı. Bize ne yapacağımızı bildirmemiş oldu Yüce Allah. Dövdük olmadı; hastanelik ettik olmadı. Ayete göre dövmeye devam edeceğiz. En sonunda kadın dayaktan ölecek. Böyle mantık mı olur? Oysa Yüce Allah’ın ayetlerini temiz kalp ile anlayanlar bu işareti görür. 4:34 ayetinde işaret edilen en son ayrılma yani boşanma darbesidir.
Boşanma darbesi vurulduğunda yani boşanma talebi kadına iletildiğinde kadın için büyük bir travma olacaktır. Aklını başına getirmek için büyük bir fırsat olacaktır. Öz eleştiri yapacaktır. Kocası ile birlikte olmak istiyor ise kocasına boşanmak istemediğini; kendisini sevdiğini, artık düzelme konusunda gayret edeceğini bildirecektir. İşte kadının itaat etmesi de budur. Böylece vurulan son darbe geri alınacaktır. Boşanmaktan vazgeçilecek ve kadın yuvasına geri dönecektir. İtaat etmezler ise yani direnirse son darbe geri alınmayacak ve kadından boşanılacaktır.
En doğrusunu Allah bilir.