41:10 ayetinde geçen ‘’ dişil tekil zamirlerin yeri/arzı/'l-ard' yani yeryüzünü/Dünya gezegenini işaret ettiğini iddia eden kimseler delil olarak 15:19 ve 15:20 ayetlerinin 41:10 ile benzediği iddiasını getirirler. Oysa ayetler dikkatli çevrildiğinde benzerliğin olmadığı görülür. Her iki ayet grubu da yeryüzünün/Dünya gezegeninin yaratılışını işaret etmektedir. Ancak 41:10 ayeti yeryüzünün yaratılışını henüz duman bile olmayan gök evresinden itibaren anlatmaktadır. 41:9-12 ayetleri Güneş sistemimizin dumandan yaratılışını anlatmaktadır (Dünya; yakın gök/Dünya atmosferi; çoklu gökler=diğer gezegenlerin gökleri/atmosferleri ve Güneş'in atmosferi/Helyosfer).  

Öncelikle 41:9; 41:10 ve 41:11 ayetlerini verelim;

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4225|41|9|قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَرْضَ فِى يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُۥٓ أَندَادًا ذَٰلِكَ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Kul e innekum le tekfurûne billezî halakal arda fî yevmeyni ve tec’alûne lehû endâdâ(endâden), zâlike rabbul âlemîn(âlemîne).

De ki: “Sizler mutlak kafirlik mi edersiniz O’na; ki yarattı ardı/arzı/yeryüzünü/Dünya gezegenini iki gün/evre içinde?”; ve yaparsınız O'na eşitler/eşlik edenler; işte budur alemlerin Rabbi.

4226|41|10|وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِىَ مِن فَوْقِهَا وَبَٰرَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَآ أَقْوَٰتَهَا فِىٓ أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَآءً لِّلسَّآئِلِينَ

Ve ceale fî revâsiye min fevkı ve bâreke fî ve kaddere fî akvâte fî erbeati eyyâm(eyyâmin), sevâen lis sâilîn(sâilîne).

Ve yaptı orada (duman haline getirilecek olan gökte) revasiyeler/ağır baskılar/sabitleyiciler; üstünden onun (duman haline getirilecek olan göğün); ve bereketlendirdi orada (duman haline getirilecek olan gökte); ve takdir etti/ölçülü yaptı orada (duman haline getirilecek olan gökte) gıdalarını onun (duman haline getirilecek olan göğün); dört gün/evre içinde; seviyeli/eşit; talep edenler için.

4227|41|11|ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ وَهِىَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ٱئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَآ أَتَيْنَا طَآئِعِينَ

Summestevâ iles semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn(tâiîne).

Sonra istiva etti/egemenlik kurdu gök üzerine; ve o (gök) bir dumandı; öyle ki dedi ona (göğe); ve yer/yeryüzü için: “Gelin ikiniz; istekli/gönüllü veya isteksiz/gönülsüz”; dedi ikisi: “Geldik istekli/gönüllü”.

4228|41|12|فَقَضَىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَاتٍ فِى يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِى كُلِّ سَمَآءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِمَصَٰبِيحَ وَحِفْظًا ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ

Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyenne s-semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzen, zâlike takdîrul azîzil alîm.

Öyle ki tamamladı yedi gökleri (çoklu gök-Güneş sistemindeki gezegenlerin gökleri+heliyosfer) iki günde; ve vahyetti her bir göğe emrini/işini onun; ve süsleyip donattık dünya göğünü parlaklıklarla/ışıklarla (kutup ışıklarıyla); ve bir koruma; işte budur takdiri; güç yetirenin; bilenin.

 

Şimdi benzerlik olduğu iddia edilen 15:19 ve 15:20 ayetlerini verelim;

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1819|15|19|وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ

Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ revâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûn(mevzûnin).

Ve ard/arz/yeryüzü/Dünya gezegeni; genişlettik onu; ve attık orada revasiyeler/ağır baskılar/sabitleyiciler; ve bitirdik orada her bir şeyden; muvazeneli/dengeli.

1820|15|20|وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ

Ve cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkîn(râzıkîne).

Ve yaptık sizlere orada yaşamlar/yaşam formları; ve olmadınız kimse; rızıklandıranlar onu (yaşamı/yaşam formunu).

 

Aşağıda her iki ayet grubunun benzer sanıldığı isim kelimeleri ve fiiller verilmiştir.

41:10 ayeti

15:19-20 ayetleri

Ceale fîhâ revâsiye min fevkıhâ  (yaptı orada revasiyeler/ağır baskılar/sabitleyiciler üstünden onun)

Elkaynâ fîhâ revâsiye (attık orada revasiyeler/ağır baskılar/sabitleyiciler)

Bâreke fîhâ (bereketlendirdi orada)

Enbetnâ fîhâ min kulli şey’in (bitirdik orada her bir şeyden)

Akvâtehâ (gıdalarını onun)

Meâyişe (yaşamlar/yaşam formları)

Akvâtehâ (gıdalarını onun)

Râzıkîn (rızıklandıranlar)

Kaddere fîhâ (takdir etti/ölçülü yaptı orada)

Mevzun (muvazeneli/dengeli)

Sevâen (seviyeli/eşit)

Mevzun (muvazeneli/dengeli)

 

(رَوَٰسِىَravasiye kelimesi kökü (رسو) anlamı durağan hale gelmek (become stationarity), sabitlenmek (fixed), istikrarlı konuma gelmek (steady), kararlı hale gelmek (steadyfast), sımsıkı (fast), sağlamlaştırmak (firm), sabitlenmiş (anchored) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 393 (of 1303)

Delillerimizi sunalım;

Revasiye’ kelimesinin neyi işaret ettiği ne için kullanıldığına göre değişir. Yer/yeryüzü için kullanıldığında kökleri Dünya gezegenine doğru çakılmış olan sıradağları ve deniz altı dağlarını işaret eder. Ancak kelimenin anlamını sadece sıradağlara veya denizaltı dağlarına kısıtlamak doğru değildir. Bu şekilde yapıldığında 41:10 ayeti anlaşılamaz. Kur’an’da matematiksek bir bilimsel hata varmış izlenimi oluşur. Dünya 2 günde yaratılmasına rağmen üzerindeki sıradağlar; üzerindeki gıdalar 4 günde yaratılmış olur ki mutlak bir çelişkidir. Evrenimiz 6 günde yaratıldığında göre; evrenimiz 13.8 milyar yıl yaşında olduğuna göre 4 gün 9.2 milyar yıl yapar. Dünya gezegenindeki sıradağların; Dünya gezegeni üstündeki gıdaların 4 günde yani 9.2 milyar yılda yaratıldığının iddia edilmesi bilimsel bir çelişkidir. Ayeti yanlış çevirdiğimizin kesin kanıtıdır. Güneş sistemimizin yaşı 4.6 milyar yıldır. Yani 2 gündür. Ayetler doğru çevrildiğinde bırakın çelişkiyi büyük bir mucize ortaya çıkar.     

Yüce Allah ‘revasiye’ kelimesini yer/yeryüzü için şu ayetlerde kullanmıştır; 13:3, 15:19, 16:15, 21:31, 27:61, 31:10, 50:7 ve 77:27 ayeti. 77:27 ayeti haricinde tamamında aynı ayette ‘l-ard’ ‘yer/yeryüzü’ kelimesi de geçmiştir. Sadece 77:27 ayetinde aynı ayet içinde ‘l-ard’ kelimesi geçmemiştir. 77:27 ayetinin öncesi okunduğunda ‘revasiye’ kelimesinin direkt olarak yer için kullanıldığı açık ve net olarak anlaşılır.

Önemli bir işaret;

revasiye’ kelimesi 41:10 ayetinde farklı bir formatta kullanılıyor. ‘min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi ile kullanılması sadece 41:10 ayetine özgüdür. Bu fark önemlidir. Yeryüzünün işaret edildiği 8 ayette hiç birindemin fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesinin kullanılmaması 41:10 ayetindeki revasiyelerin/sabitleyicilerin/baskı yapıcıların başka bir şekilde etki ettiğinin göstergesidir. ‘min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi bir küre için (Dünya gezegeni için) düşünüldüğünde her tarafından/her yönünden anlamında olmalıdır. Dünya gezegeninin üstü yerkabuğunun tamamı olur; her noktası olur. Ancak yeryüzünün her tarafında/her yönünde/her noktasında sıradağlar veya deniz dağları yoktur. Sıradağlar veya deniz dağları içermeyen çok bölge vardır. Hatta deniz altı dağları ve sıra dağlar kıtaların birleştiği yerlerde mevcuttur. Bu nedenle yer/yeryüzü için ‘min fevkıhâ’ ‘üstünden onunkullanılamaz. 'min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi gök için (galaksideki bir bölge için) kullanıldığında kelimenin anlamı olan her yönden, her taraftan, her yandan kelimesi anlamını bulur. Bu göğün her yanından/her tarafından/her yönünden revasiyeler/sabitleyiciler/baskılar yapıldığı anlaşılır. Bu noktada anlarız ki henüz duman halinde olmayan göğün her tarafından/tüm çevresinden baskılar yapılarak duman haline getirildiği anlaşılır. Bir dumanı toplu hale getirebilmek için her yanından/her yönden baskılar yapılması gereklidir. Yoksa duman yoğunlaşamaz. Tek bir taraftan baskı yapılırsa duman baskı olmayan başka bir yöne gider. Duman yoğunlaşamaz. Yüce Allah galaksideki bir gök bölgesine her yönden/her taraftan baskılar yaparak bu dumanın inanılmaz bir şekilde yoğunlaşmasını sağlamıştır. Bu dumanı bir araya getirmiş; toplamıştır.

Önemli bir işaret daha;

min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi anlaşıldığı gibi bir şeyin üstünü işaret eder. Aynı kelime sivrisineğin üstündeki/tüm vücudunun üstündeki bakterileri işaret etmek için de kullanılmıştır (2:26). Yine 39:20 ayetinde üst üstüne odaları işaret etmek için de kullanılmıştır. Biliyoruz ki sıradağlar ve deniz altı dağları yerin içine girmektedir. Sadece üstünde değillerdir. Bu nedenle 'min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi ve revasiyeler/sabitleyiciler/baskılar kelimeleri yeri/yeryüzünü işaret edemez. Sıradağlar yerin içine doğru 100-200 km kadar girmektedirler. Deniz altı dağları da çok derinlere inebilmektedir. Kısacası yerin üzerinde değillerdir. Ancak 41:10 ayetinde 'min fevkıhâ’ ‘üstünden onun’ kelimesi kasıtlı olarak Rabbimiz tarafından kullanılmış olmalıdır. Gökteki revasiyeler/sabitleyiciler/baskılar duman olacak göğün içinde değil üstünde yani tüm kenarlarından (uzayda üst/alt/sağ/sol baktığınız pozisyona göre değişeceği için üstü tüm çevresi/kenarı olur) baskı yapmaktadırlar ki duman bir araya sıkışabilsin ve Güneş sistemimizi ve yeri/yeryüzünü/Dünya gezegenini oluşturabilsin.         

Ek deliller;

15:20 ayetinde geçen meâyişe (مَعَٰيِشَ) ‘yaşam formları/yaşamlar’ kelimesi 7:10 ayetinde de geçmekte ve yine yer için kullanılmaktadır. Dikkat; bu kelime 41:10 ayetinde kullanılmamıştır.   

Yüce Allah 41:10 ayetinde akvâtehâ (أَقْوَٰتَهَا) ‘gıdalarını onun’ buyurmuştur. Bu kelime sadece 41:10 ayetinde geçmektedir. Yer için hiçbir ayette kullanılmamıştır.

Dikkatli okunduğunda 41:10 ayetinde yerin/yeryüzünün yaratılışının daha geniş ölçekte anlatıldığı anlaşılır. Yer/yeryüzü/Dünya gezegeni henüz duman halinde bile değildir. 41:11 ayetinden yerin dumandan oluştuğunu anlıyoruz. 41:10 ayeti yeri de oluşturacak olan bu dumanın oluşmasını; bereketlendirilmesini; gıdalandırılmasını anlatmaktadır. 41:10 ayeti yerin yaratılması için gerekli olan duman halindeki göğün yaratılışını anlatmaktadır. Bu nedenle ‘‘’ zamirleri yerin kendisine değil; yeri oluşturacak olan; henüz duman halinde bile olmayan; ancak ilerde yerle birlikte Güneş sistemini oluşturacak olan göğe gitmelidir.

Neden hata yapılıyor?

Hataya neden olan olan şey ‘revasiye’ kelimesinin anlamının sadece sıradağlar; sadece deniz altı dağları olduğunu sanılmasıdır. Bu kelime sabitleyiciler/baskılar olarak çevrildiğinde her şey yerli yerine oturur. Göklerde de revasiyeler/baskılayıcılar/sabitleyiciler vardır.

En doğrusunu Allah bilir.