Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
3468|31|1|الٓمٓ Elif lâm mîm. Elif lâm mîm. |
3469|31|2|تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْحَكِيمِ Tilke âyâtul kitâbil hakîm. Bu; hikmetli kitabın ayetleri. |
3470|31|3|هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ Huden ve rahmeten li l-muhsinîn. Bir kılavuz ve bir rahmet; güzel davrananlar için. |
3471|31|4|ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ Ellezîne yukîmûne s-salâte ve yu’tûne z-zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkinûn. Kimseler; ayakta tutarlar salâtı ve verirler zekâtı; ve onlar; ahireti kesin olarak bilir onlar. |
3472|31|5|أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn. Bunlar üzerindedir bir kılavuz Rablerinden; ve bunlar; başarılıdır/talihlidir onlar. |
(لْمُحْسِنِينَ) l-muhsinîn kelimesi kökü (حسن) güzel (beautiful), hoş-güzel (lovely-nice), iyi (fine), uygun (suitable), iyi (good), onaylanan (agreeable) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 208 (of 1303)
(يُقِيمُونَ) yukîmûne kelimesi kökü (قوم) kalkmak (get up), ayağa kalmak-durmak (stand up), dik durmak (stand erect), yükseltmek (rise) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 934 (of 1303)
(يُوقِنُونَ) yûkinûn kelimesi kökü (يقن) emin olmak (to be sure), kesin (certain), kesin olarak bilmek (to know for certain) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1298 (of 1303)
Salât kelimesi anlamı destek vermek, ilgi göstermek, yönelmektir. Kuran’da 3 anlamda kullanılır.
Kuran incelendiğinde 3 çeşit salât (destek) olduğunu anlaşılır.
- Evren-doğa ile uyum sağlayarak onu desteklemek.
- Toplumsal dayanışma içinde olup Allah’ın indirdiği yasaları toplumda ayakta tutmak, uygulamak ve sürdürmek
- Allah’tan destek istemek amaçlı bazı ritüelleri içeren namaz.
Hangi anlamının olduğu ayetteki geçişine göre çok kolayca değerlendirilebilir. Net bir şekilde görürüz ki 31:4 ayetinde geçen salât ‘toplumsal dayanışma içinde olup Allah’ın indirdiği yasaları toplumda ayakta tutmak, uygulamak ve sürdürmek’ anlamındadır. Çünkü ‘yukîmûne’ kelimesi ile gelmiştir. Bu kelime bir şeyi ayağa kaldırıp sürekli ayakta, dik tutmak anlamındadır.
31:4 ayetinde zekâtın da vurgulandığı görülüyor. Zekât toplum yararı için verilen şeylerdir. Kamuya verilen, toplum için kullanılacak olan her türlü rızıktan verilen vergi zekât olarak tanımlanabilir. Her türlü rızıktan (kazançtan) kamuya verilen, ödenen vergi zekâttır.
Açıkça görülür ki; 31:4 ayetinde toplumsal dayanışma içinde olup Allah’ın indirdiği yasaları toplumda ayakta tutan, uygulayan ve sürdüren; aynı zamanda her türlü rızıktan (kazançtan) kamuya vergi veren kimseler iyi davranış gösteren muhsin kimselerdir.
31:4 ayetinde muhsin kimselerin bir özelliği daha zikrediliyor. O da ‘yûkinûn’ kelimesi ile işaret edilmiş. Bu kelime bir şeyi kesin olarak bilmek, onun farkında olmak anlamındadır. Demek ki bu kimseler ahiretin varlığını kesin bir bilgi ile biliyorlar, anlıyorlar. Gerçekten de yakın zamanda yapılan Fizik çalışmaları içinde yaşadığımız evrenin içine çökerek yok olacağını, yeni bir büyük patlama ile yeni evrenlerin oluşabileceği açıkça modelliyor. Artık ahiret evreninin oluşmayacağını iddia etmek bilim dışı olarak görülüyor. Bu muhsin kişiler işte yeni oluşacak ahiret evreninde Rablerinin huzurunda dirileceklerine kesin olarak inanırlar.
31:5 ayetinde muhsin olan kimseler için Kuran ayetlerinin bir kılavuz olacağı net bir şekilde bildiriliyor. Eğer bir insan muhsin değilse Kuran ona hiçbir fayda vermeyecektir. Bu kesindir.
Bu nedenle doğru yola kılavuzlanmak için öncelikle muhsin olmalıyız. Güzel davranışlar sergilemeliyiz. Yüce Allah’ın dinine destek olmalıyız. Zekat ile topluma destek olmalıyız. Ahiret evreninde kesin olarak yargılanacağımızı düşünerek dünya üzerinde yaptığımız her eylemin güzel bir eylem olduğuna emin olmalıyız.