Yüce Allah Musa ve Harun peygambere bir görev vermiştir. Firavuna gidip İsrailoğullarını kendileri ile birlikte Mısır’dan çıkmasına izin vermesini ve onlara azap etmemesini isteyeceklerdir.   

Yüce Allah 20:47 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2393|20|47|فَأْتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ قَدْ جِئْنَٰكَ بِـَٔايَةٍ مِّن رَّبِّكَ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلْهُدَىٰٓ

Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbik(rabbike), ves selâmu alâ menittebeal hudâ.

Öyle ki varın (ikiniz) ona (firavuna); öyle ki deyin (ikiniz): “Doğrusu biz iki elçisiyiz Rabbinin; öyle ki, gönder bizimle birlikte İsrailoğullarını ve azap etme onlara; mutlak ki biz geldik sana Rabbinden bir ayetle/bir göstergeyle; ve selam hidayete/doğru kılavuza tabi olmuş kimse üzerinedir.”

 

Bu ayetten firavun ve çevresinin İsrailoğullarına azap etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Ayette ayrıca Musa ve Harun peygamberin bir ayet ile, bir delil ile, bir işaret ile geldikleri bildirilmiştir. Muhtemeldir ki 7:130 ayetinde bildirilen yıllarca süren kuraklık ve kıtlık bu işarettir. Musa ve Harun peygamber firavun ve çevresine bu kuraklık ve kıtlığın Yüce Allah’tan gelen açıkça bir işaret-delil olduğunu bildirdiği anlaşılır.

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1084|7|130|وَلَقَدْ أَخَذْنَآ ءَالَ فِرْعَوْنَ بِٱلسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّنَ ٱلثَّمَرَٰتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ

Ve lekad ehaznâ âle fir’avne bis sinîne ve naksın mines semerâti leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

Ve ant olsun tuttuk Firavun ahalisini senelerce; ve bir azaltma ürünlerden; belki onlar öğüt alırlar.

1086|7|132|وَقَالُوا۟ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِۦ مِنْ ءَايَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ

Ve kâlû mehmâ te’tinâ bihî min âyetin li tesharenâ bihâ fe mâ nahnu leke bi mu’minîn(mu’minîne).

Ve dediler: “Ne kadar gelsen de bize onunla; bir ayet (-le)/bir işaret (-le);  büyülemek için bizi onunla; öyle ki değiliz bizler sana iman edenler.”

 

Firavun ve hanedanlığının yıllarca süren kuraklık ve kıtlık (ürünlerden eksiltme) ile sınandığı net bir şekilde görülmektedir. Anlaşılan o ki Firavun ve çevresi bu musibetten ders almamıştır. Hatta Musa ve Harun peygamberlere direnmişlerdir. Yüce Allah da buna istinaden;

Yüce Allah 7:133 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1087|7|133|فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلطُّوفَانَ وَٱلْجَرَادَ وَٱلْقُمَّلَ وَٱلضَّفَادِعَ وَٱلدَّمَ ءَايَٰتٍ مُّفَصَّلَٰتٍ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ وَكَانُوا۟ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ

Fe erselnâ aleyhimu t-tûfâne ve l-cerâde ve l-kummele ve d-dafâdia ve d-deme âyâtin mufassalâtin festekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne).

Öyle ki, gönderdik üzerine onların tufan; ve çekirge; ve bitler; ve kurbağalar; ve kan; ayetler; ayrı ayrılar; öyle ki, büyüklük tasladılar ve oldular bir kavim/bir toplum; suçlular.

 

Bu ayet çok önemlidir. Kuraklık ve kıtlıktan ders almayan firavun ve hanedanlığına ayrı ayrı olacak şekilde başka işaretler gönderilmiştir.

Ayette geçen (مُّفَصَّلَٰتٍ) mufessalatin kelimesi kökü (فصل) ayrı (separate) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 837 (of 1303)

Demek ki aşağıda listelenen ayetler-deliller-işaretler-musibetler ‘ayrı ayrı’ gelmiştir. Hepsi bir anda gelmemiştir. Bunun neden önemli olduğunu anlayacağız inşallah. Her bir musibet diğerini tetiklemektedir.  

Ayrı ayrı verilen musibetler;

  • Tufan
  • Çekirge istilası
  • Bit istilası
  • Kurbağa istilası
  • Kan

Şimdi bu musibetleri inceleyelim.

Tufan:

(ٱلطُّوفَانَ) t-tufane kelimesi kökü (طوف) sel baskını (flood, inundation), çok şiddetli yağmur (deluge) anlamındadır.  Hans Wehr 4th ed., page 671 (of 1303)

Uzun yıllar kuraklıktan sonra Mısır’a aşırı bir yağış düşmüştür. Sel baskını olmuştur. Nil nehrinin her yıl taştığı dönemler vardır. Bu normal kabul edilir. Ama bu taşkın öyle böyle bir taşkın değildir. Uzun süren (yıllarca) kuraklık yeşil bitki örtüsünü yok etmiştir. Suyu tutma özelliğini kaybeden toprak aşırı yağışları tutamamış ve seller meydana gelmiştir. Nil nehri aşırı derecede taşmış ve yerleşim yerlerini su altında bırakmıştır.

Bu musibetlere muhatap olmuş ve en sonunda suda boğulmuş olan firavunun ‘Sekhemre Seusertawy Sobekhotep VIII’ olduğunu çok net gösteren deliller mevcut. Bu konu ile ilgili geniş bir makale inşallah ayrı bir sayfada verilecek.

Şimdi kısaca bu firavundan ve tufandan bahsedelim.

Mısır’ın ‘Luxor’ şehrindeki Karnak tapınak kompleksinde orta krallık alanına ait olduğu anlaşılan bir taş yazıt (stela) bulundu. Okumalardan anlaşıldığına göre bu taş yazıt firavun Sekhemre Seusertawy Sobekhotep VIII ile ilgilidir. Bu firavunun hükümdarlığında geçen bir olay anlatılır ve resmedilir. Taş yazıtın anlattığı olayın M.Ö. 1650 yılında gerçekleştiğini öğreniyoruz.

Aşağıdaki taş yazıtta firavun Sekhemre Seusertawy Sobekhotep VIII tufan nedeni ile su basmış olan tapınakta yürüyor. Kendisini bütün Mısır'ın en büyük tanrısı (tüm tanrıların tanrısı) olan 'Amun' olarak göstermiştir. Kendisini en büyük tanrı kabul edilen 'Amun' ile denk göstermesi çok ilginçtir ve suda boğulması ve kendisinden sonra gelen firavunlara ders olması için çok ilginç bir olaydır. 

Bu taş yazıtı inceleyen bilim ekibinin çalışmasını okumak için lütfen tıklayınız.   

firavun karnak tapinagi tufan firavuna verilen musibetler Sekhemre Seusertawy Sobekhotep VIII

 

Taş yazıta göre Karnak tapınağı bir tufan sonucu su altında kalmıştır. Nil nehrinin taşması doğal bir olaydı. Bunu Mısırlılar da biliyordu. Karnak tapınağı bu nedenle daha yüksek bir yerleşim alanına yapmışlardı. Yıllık Nil nehri taşmalarından etkilenmeyecek şekilde inşa etmişlerdi.

Taş yazıtta tapınağın sular altında kaldığı ve firavunun sular içinde yürüdüğünden bahsetmektedir. Demek ki tufan o kadar şiddetlidir ki Karnak tapınağını bile su basmıştır. Mısır’ın tüm halkının bundan etkilenmiş olması muhtemeldir. Bu taşmanın normal olmadığını biliyorlardı muhtemelen. Bu nadir gerçekleşen bir olaydır ki taş yazıt ile kayda geçmiştir.

Bu taş yazıttaki firavunun ‘Sekhemre Seusertawy Sobekhotep VIII’ suda boğulan firavun olduğu yönünde başka deliller de mevcuttur. İnşallah bu delilleri kısa sürede makale haline getireceğiz. 

İşte Kuran’da anlatılan Yüce Allah’ın göndermiş olduğu bu tufan (sel baskını) tüm Mısır’ın etkileyen ve Karnak tapınak kompleksini bile sular altında bırakan M.Ö 1650 yılında gerçekleşen bir tufandır.

 

Çekirge istilası:

(ٱلْجَرَادَ) l-cerade kelimesi kökü (جرد) çekirge (locust) anlamındadır. Lane's Lexicon, page 408 (of 3039)

Kuran’dan anladığımıza göre Mısır’da yıllarca süren bir kuraklık görülmüştür (7:130). Yıllarca yağmur yağmamıştır. Toprak-tarlalar kurumuştur. Yeşillikler kaybolmuştur. Daha sonra bir tufan olduğu yine Kuran’dan anlaşılıyor. Tufan yukarıda anlatıldığı gibi aşırı yağmurlar ve sel getirmektedir. İşte tam da bu noktada çekirge istilası için koşullar oluşmuş olmaktadır.

Çekirgeler kuraklık döneminde yumurtlamayı geciktirebilirler. Kuraklık sonrası bol yağmur ile (tufan) bitki örtüsünün hızlı yeşillenmesi çekirgelerin beyinlerinde serotonin (‘5-hydroxytryptamine (5-HT)’)  denilen maddenin artmasına neden olur. Bu madde de çekirgelerin bol miktarda yumurtlamasına neden olmaktadır. Dişi çekirgeler toprağa 2-10 cm derinlikte delik açarlar ve buraya yumurtalarını gömerler ve üstünü kapatırlar. Yaklaşık 10-14 gün sonra bu yumurtalardan ‘Nymphs’ adı verilen kanatsız çekirgeler çıkar. Bunlar büyürler ve kanatlı çekirgeler haline gelirler. 

Kurak dönemler sonrası bol yağmur ile gelişen yeşil bitki örtüsü çekirgelerin eş zamanlısenkron’ olarak yumurtadan çıkmalarına neden olmuştur. Bu da çok sayıda çekirge ordusunun Mısır’a gelmesi ve önüne gelen her yeşilliği yiyip bitirmesi ile sonuçlanmıştır. Zaten günümüzde de aşırı kuraklık sonrası meydana gelen yağışlara bağlı çekirde istilası görülür. 

Eski Mısır mezarlarındaki oymalara baktığımızda çekirgelerin resmedildikleri görülür. Eski Mısır'da çekirge salgınlarının olduğu bilinmektedir.  

antik misir cekirge oymalari

 

Avustralya'da görülen bir çekirge istilasını aşağıda görüyoruz. 

cekirge salgini misir musa firavun

 

Bit istilası:

(الْقُمَّلَ) l-kummele kelimesi kökü (قمل) bit (louse, lice) anlamındadır.  Steingass, page 857 (of 1241).

Hijen şartlarının aşırı kötü olması (kuraklık ve kıtlık sonrası gelen aşırı yağmurlar ve sel) insan bitlerinin artmasına neden olacaktır. Çok rahatsız edici kaşıntı yapmasının yanında insanlara taşıdığı hastalıklar ile en son musibet olan kan musibetine neden olacaklardır.

bitin cesitleri nelerdir tifus hastaligi misir musa firavun bit

 

Kurbağa istilası;

(ٱلضَّفَادِعَ) ddefadia kelimesi kökü (ضفدع) kurbağa (frog) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 634 (of 1303)

Bu kurbağalar toprak-kara kurbağasıdır (‘spadefoots’). Tufan düşük hava basıncı ve bol su getirmektedir. Uzun süreli düşük hava basıncı ve bol su dişi kurbağaların yumurtlamasına neden olur. Yine düşük hava basıncı ve aşırı sel erkek kurbağalarını da cinsel olarak uyarır. Çiftleşmek için dişileri vırak sesleri ile çağırırlar.

Bir dişi kurbağa yüzlerce yumurta atabilir. Döllenme gerçekleşir (‘amplexus’).  Döllenmiş yumurtalar 3 gün sonra iribaş denilen (‘Tadpoles’) yapıları oluştururlar. Yaklaşık 12 hafta sonra (3 ay) genç kurbağalar olur. 1-3 hafta arasında suda kalırlar. Ama daha sonra yiyecek aramak için dolaşmaya başlarlar.

2004 yılında Florida’da ve yine 2004’de Fransa’da benzer bir kurbağa işgali olayı görülmüştü.

kurbaga istilasi musa firavan tufan misir musibetler

Özetle; tufanın etkisi ile bol miktarda üreyen kurbağaların Mısır şehrine girmeleri, sokakları, evleri ve tapınakları işgal etmeleri tufandan sonra en erken 3,5 ay sonra olmuştur.

 

Kan:

(ٱلدَّمَ) ddeme kelimesi kökü (دمو) kan (blood) anlamındadır.  Hans Wehr 4th ed., page 336 (of 1303)

Kuran’da (ٱلدَّمَ) ddeme (kan) kelimesi 7:133 ayeti haricinde 4 kez geçer (2:30, 2:173, 5:3,16:115). Bu dört geçişi incelediğimizde tüm geçişlerin istisnasız olarak gerçek kan olarak anlamlandığını görürüz. Tevrat’taki 10 beladan etkilenen bazı kimseler Yüce Allah’ın 7:133 ayetindeki kan kelimesi ile Nil nehrinin kan rengine dönmesini işaret ettiğini ileri sürmüşlerdir.

Ancak bu görüşe katılmak pek mümkün değildir. Çünkü Nil nehri gerçek kan (diğer 4 ayette geçtiği gibi) hiçbir zaman olmamıştır. Olması da mümkün değildir. Nil nehrinin demir oksit maddesi nedeni ile veya bazı algler (suda yaşayan canlılar) nedeni ile kan rengine büründüğünü iddia edenler şunu düşünmelidir. Allah dileseydi Nil nehrini kan rengine çevirdik diyebilirdi. Ama Yüce Allah ayette nehirden bahsetmemektedir. Mısır’a kan (gerçek kan) gönderdiğini buyurmuştur. Bu son beladır.

Mısır’a gönderilen bu gerçek kan nedir?

Yüce Allah’ın daha önceden gönderdiği bit istilası insanları rahat bırakmamaktadır. İnsanlar sadece şiddetli kaşıntı ile kurtulamamaktadır. Bitler epidemik tifüsEpidemic typhus’ denilen bir hastalığa neden olurlar. ‘Rickettsia prowazekii’ isimli çok küçük bir bakteri bitlerden insana geçer ve tedavi edilmediğinde (ki eski Mısır’da tedavisi mümkün olan bir hastalık değildi) ciltten-deriden kanamaya neden olurlar. İnsanın tüm vücudunu kaplayan beneklerden-deri yaralarından kanama olur. İnsanların vücudunun her yerinde kanamalı yaralar oluşur ve beyin fonksiyonları bozulur. ‘delirium’ denilen korkulu hallusinasyonlarının eşlik ettiği aklını kaçırma benzeri karmaşık bir durum gelişir ve sonunda ölüm gerçekleşir.

‘Rickettsia prowazekii’ bakterisi taşıyan bitin insanı ısırmasından yaklaşık 14 gün sonra hastalık başlar. Kanamalı deri lezyonlarının oluşması daha geçtir. Kuran’dan anladığımıza göre musibetlerin en sonunda artık Mısır’da çok sayıda insan vücutlarındaki beneklerden-yaralardan kanlar akarak ölmektedir.

Aşağıdaki resimde deri lezyonlarını görüyoruz. Bu lezyonlar tüm vücutta yaygın bir şekilde görülür. Günümüz modern tıp ile olgular erken tedavi edilebilmektedir. Ama antik Mısır'da böyle bir tedavi şekli yoktu. Bu lezyonlar tedavi edilmezse hepsi kanamaya başlayacaktır. Korkunç bir görüntü. Hasta aklını kaçırarak ve vücudundan kanlar akarak ölecektir.   

Rickettsia prowazekii misir musa kan musibet ayak

 

İşte bu en son vurucu ve etkili musibet firavun ve hanedanlığının geri adım atmasına yetmiştir. Çünkü gözlerinin önünde insanlar derilerinden kanayarak ve akıllarını yitirerek ölmektedir.

Nil nehrinin kan rengine dönmesi firavun ve çevresinin geri adım atmasına neden olacak bir şey değildir. Bu da bizim görüşümüzü destekler niteliktedir.

Son musibet öyle güçlü ve etkili olmalıdır ki firavun ve çevresi artık geri adım atmaya mecbur olsunlar. İşte bu en son kan musibeti bitlerin neden olduğu, insanların derilerinde yaygın kanamalı benekler-yaralar yapan ve akıllarını kaybederek ölmelerine neden olan epidemik tifüs salgınıdır.

En son kan musibeti sonrası firavun ve çevresi Musa-Harun peygamberin ve İsrailoğullarının Mısır’dan çıkmasına izin verir. Ama daha sonradan fikrini değiştirir ve onları orduları ile takip başlar. Bunu aşağıdaki ayetten anlıyoruz.

Yüce Allah ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1088|7|134|وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ ٱلرِّجْزُ قَالُوا۟ يَٰمُوسَى ٱدْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا ٱلرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ

Ve lemmâ vakaa aleyhimur riczu kâlû yâ mûsed’u lenâ rabbeke bi mâ ahide indek(indeke), le in keşefte anner ricze le nu’minenne leke ve le nursilenne meake benî isrâîl(isrâîle).

Ve ne zaman ki çöktü/vuku buldu üzerine onların pislik; dediler: “Ey Musa! Dua et bizim için Rabbine; ahdettiğine/söz verdiğine sana; eğer kaldırırsan bizden pisliği mutlak iman ederiz sana; ve mutlak göndeririz seninle birlikte İsrailoğullarını.

1089|7|135|فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلرِّجْزَ إِلَىٰٓ أَجَلٍ هُم بَٰلِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ

Fe lemmâ keşefnâ anhumur ricze ilâ ecelin hum bâligûhu izâ hum yenkusûn(yenkusûne).

Ve ne zaman ki kaldırdık onlardan pisliği bir ecele kadar; onlar ulaştılar ona (ecele); o zaman onlar bozarlar (sözlerini/yeminlerini).

 

Net bir şekilde görülmektedir ki musibetler Yüce Allah tarafından durdurulmuş, firavun ve çevresi İsrailoğullarının gitmesine izin vermiştir. Fakat 7:135 ayetinden anladığımız kısa bir süre içinde ettikleri yemini bozmuşlardır.

 

En doğrusunu Allah bilir.