Şerefli Kur’an Yüce Allah’ın katındandır. Her kelimesi büyük işaretler içerir. Kur’an’ı okurken her bir kelimesinin kıyamete kadar mutlak doğru olduğunu bilmek durumundayız. Yüce Allah bir ayeti asla boşu boşuna indirmez. Mutlak ki bizleri doğru yoluna kılavuzlamak içindir o ayet. Hükmü de kıyamete kadar geçerlidir. Bu makalede müşriklerin yani Yüce Allah’a şirk koşarak iman edenlerin zan üzerinde olduklarının delillerini inceleyeceğiz.
Zan (ٱلظَّنَّ) kelimesinin kökü (ظنن) olup saymak/varsaymak (assume), sanmak-zannetmek (presume), farz etmek/olduğuna inanmak (suppose) anlamındadır.
Türkçeye de geçmiş bir kelime olan bu kelimenin anlamı bir kimsenin kafasındaki bir düşünceyi doğru sanmasıdır; zannetmesidir, varsaymasıdır. Kesin deliller olmamasına rağmen.
Örnek;
Köyde yaşayan bir çiftçiye (Ergül) bir gün yan köyden bir adam (Ahmet) gelir. Ahmet der ki; “Ergül kardeşim! Sizin köyle bizim köy arasında bulunan ve şu an senin üzüm bağının bulunduğu 5 dönüm bahçe aslında benimmiş.”. Ergül elbette bir şok yaşar. “Nereden çıkardın güzel kardeşim?” der. Ahmet der ki: “Bizim köyde yaşlı bir amca var. Sözüne güvenilir; ahlaklıdır, erdemlidir. Yeni vefat etti. Ölmeden önce beni çağırdı. Dedi ki: “Ahmet! Benim babamın babası yani dedemin bir amcası varmış. O büyük amca dedeme o arsa hakkında bir şey demiş. Dedem de ölmeden önce babama demiş. Babam da bana demişti. Üzerimde kalmasın. O arsa aslında senin”.
Ergül ne yapmalıdır?
- Üzüm bahçesini Ahmet’e hemen teslim etmelidir.
- Kesin kanıt istemeli. Belge istemelidir.
Siz Ergül’ün yerinde olsanız ne yaparsınız? Ahmet’in zan/varsayım ile konuştuğu ortadadır. Yaşlı amcanın ölmeden önce söylediğini doğru farz saymaktadır. Çünkü yaşlı adamı erdemli, ahlaklı, sözüne kesin olarak güvenilir saymaktadır. Ancak yaşlı adamın babasını, onun da babasını, onun da amcasını da ahlaklı, erdemli saymaktadır. Hem de hiç görmemesine rağmen. Zan üzerine zan. Ergül ne yapsın? ‘Miş muşla’ babadan kalma tarlasını mı teslim etsin?
Ergül imanlı bir kimsedir. Gerçeği aramaktadır. Ergül daha fazla delil istemek zorundadır. Ergül’ün aklına şu gelir? Kur’an’a bakar. Kur’an’da zan ile hareket edilir mi o ayetlere bakar. Ayrıca Kur’an’da bir ayet aklına gelir.
Yüce Allah’ın borç verme veya borç alma durumunda en az iki şahit bulundurulmasını istediği ayeti görür. Bakara 282. ayette alacak-verecek işlerinde yazmanın emredildiğini hatta 2 şahidin de hazır bulundurulması gerektiğini görür. Hemen Ahmet’i arar. Ahmet’e Kur’an’a iman ettiğini, çok önemli bir sonuç doğuracak (5 dönüm üzüm bahçesi gidecek veya kalacak) olması nedeniyle aktarılan sözün ikili bir şahit sistemiyle mi geldiğini sorar. Yani sözü her aktaran yanında en az iki şahit bulundurmuş mu? Bu yazılmış mı? Ergül bilir ki zina suçlamasında bu şahit sayısı 4 olur. Bir kimse bir kadına zina iftirası yapabilir sözle. Ancak o kimsenin sözüne itibar edilmez. Kim olursa olsun. O kimsenin 4 şahit getirilmesi esastır. Kısacası Ergül Ahmet’in sözünün doğru olup olmadığını anlamak için en büyük amcadan itibaren 2 şahitli yazılı bir şeyler ister. Ahmet elbette bunu da getiremez.
Durumu gören Ergül Ahmet’in zanna dayalı bir düşüncesinin olduğunu anlar. Ahmet’in iddiası kesin olarak ispat edilebilen bir şey değildir. Bu nedenle 5 dönümlük üzüm bahçesini Ahmet’e vermez. Haklı olarak elbette. Zan haktan bir şey getirmez. “Doğru söylemişlerdir ya! Bunlar imanlı insanlar olmalıdır.” denilerek bir varsayım yapılamaz.
Bu örneği iyi düşünün. Sonunda 5 dönümlük bir üzüm bahçesi var. Ancak dinimiz öyle değil ki. Dinimiz bize sonsuz bir huzur ve mutluluk getirebilir; cennetlere giriş izni getirebilir. Ya da tutacağımız yol sonsuz bir azap ve pişmanlık getirebilir; cehenneme girdirebilir. Ortası yok. Bu nedenle din oyun ve eğlene edinilemez. Dinde zan yani varsayımla asla ama asla hareket edilemez. Bilmediği, tanımadığı, görmediği insanların sözlerle nasıl ki tarlayı vermemek gerek; dinimizi de sağlam temeller üzerine kurmamız gereklidir. Din konusunda zerre miktarında zan varsa o şey dinde asla kaynak olamaz. Yüce Allah’ın aşağıdaki zan ile ilgili ayetlerini iyi okuyun.
Zerre kadar zan içeren bir şey dinde kaynak edinilemez;
Yüce Allah zanna tabi olmanın ve varsayım üzerinden ilerlemenin kesinlikle sapkınlık olduğunu bizlere bildirmektedir.
Kur’an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
905|6|116|وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِى ٱلْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ Ve in tutı’ eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâh(sebîlillâhi), in yettebiûne illez zanne ve in hum illâ yahrusûn(yahrusûne). Ve eğer itaat edersen çoğu kimseye yeryüzünde; saptırırlar seni Allah'ın yolundan; ki tabi olurlar (onlar) ancak zanna; ve ki onlar ancak varsayarlar/tahmin ederler. |
937|6|148|سَيَقُولُ ٱلَّذِينَ أَشْرَكُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَآ أَشْرَكْنَا وَلَآ ءَابَآؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِن شَىْءٍ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ حَتَّىٰ ذَاقُوا۟ بَأْسَنَا قُلْ هَلْ عِندَكُم مِّنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَآ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنْ أَنتُمْ إِلَّا تَخْرُصُونَ Seyekûlullezîne eşrekû lev şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey’(şey’in), kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez zanne ve in entumillâ tahrusûn(tahrusûne). Diyecek şirke girmiş/müşrik olmuş kimseler: “Eğer isteseydi Allah olmazdık şirke girmiş/müşrik olmuş; ve babalarımız/atalarımız da; haram kılmazdık hiçbir şeyden”; işte böyledir; yalanladı kimseler onlardan önce; ta ki tattılar yıkıcı gücümüzü; de ki: “Yanınızda mıdır bir bilgiden? Öyle ki çıkarın onu bize”; ki tabisiniz ancak zanna; ve ki sizler ancak varsayarsınız/tahmin edersiniz. |
1398|10|36|وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا إِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِمَا يَفْعَلُونَ Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey’â(şey’en), innallâhe alîmun bimâ yef’alûn(yef’alûne). Ve tabi olur değildir onların çoğu; ancak zanna; doğrusu zan kazandırmaz haktan/gerçekten bir şey; doğrusu Allah bilendir ne yaparlar. |
4805|53|23|إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ İn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yettebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus(enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul hudâ. Ki o ancak isimlerdir; isimlendirdiniz onu, sizler ve babalarınız/atalarınız; indirmiş değildir Allah ona hiçbir güç/yetki; ki tabi olurlar ancak zanna ve nefislerin heves ettiğine; ant olsun geldi onlara Rablerinden doğru yola kılavuz. |
4810|53|28|وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا Ve mâ lehum bihî min ilm(ilmin), in yettebiûne illez zann(zanne), ve innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey’â(şey’en). Ve yoktur onda onlara hiçbir bir bilgi; ki tabi olurlar ancak zanna; ve doğrusu zan kazandırmaz haktan/gerçekten hiçbir şey. |
Ayette işaret edilenler Mekkeli müşriklerdir; bizi ilgilendirmez asla demeyin. Çünkü Kur’an’ın evrenselliğini yalanlamış olursunuz. Yüce Allah ayetlerde müşriklerin yani şirk koşanların ortak bir özelliğini bizlere bildirmektedir. Müşriklerin ortak özelliği din konusunda zanna ve varsayıma tabi olmalarıdır. Müşrikler din konusunda ancak varsayarlar; tahmin ederler. Yüce Allah 6:116 ayetindeyse yeryüzündeki insanları çoğunun müşrik olduğunu yani zanna tabi olduklarını bildirmiştir. İnsanların çoğu müşriktir. Bu Yüce Allah’ın bir bildirisidir. Asla ama asla değişmez. Kendilerini İsa’yı takip ediyoruz diyen inanların çoğu müşriktir. İbrahim peygamberi takip ediyoruz diyen Yahudilerin çoğu müşriktir. Muhammed peygamberi takip ediyoruz diyen, müslüman olduğunu sanan insanların çoğu da müşriktir. Hinduların çoğu müşriktir. Budistlerin çoğu müşriktir. Örnekler çoğaltılabilir. İnsanları çoğu dinlerini zan üzerine kurdukları için müşrik olurlar. Zan asla ama asla haktan, gerçekten bir şey getirmez.
Kendilerine Muhammedî diyen insanlar nasıl müşrik oldu?
Kur’an’ı ellerinde tutup ancak onu terk ederek. Zerre zan içermeyen Kur’an yerine tamamı zan olan hadislere tabi olarak. Tamamı zan diyorum; çünkü en mütevatır, en sahih diye getirdikleri hadisler nesilden nesile aktarılırken yazılı olarak aktarılmamıştır. Her bir aktarma esnasına 2 şahit hazır bulundurulmamıştır. Basit bir alacak verecek için bile yazılı belge ve 2 şahit bulundurulmasını isteyen Rabbimiz sonsuz bir mutluluk veya sonsuz bir azap getirecek güne hazırlanmamız için bizleri söylentilere mi muhtaç edecektir? Asla. Evreni yaratan Yüce Allah bizleri tamamı zan olan hadislere değil kendi indirdiği Kur’an’a çağırmaktadır.
Örnek bir hadis (6 farklı kişiden rivayet edilmiştir).
Ebu Ubeyde'den (r.a.) gelen rivayetler: | Hz. Peygamber'in son söyledikleri şunlardı: "Yahudileri Hicaz’dan, Necranlıları Arap Yarımadası’ndan çıkartın." |
Ali b. Ebu Talib'den (r.a.) gelen rivayetler: | "Ey Ali! Benden sonra şayet idareci olacak olursan, Necranlıları Arap Yarımadası’ndan çıkart." |
Ümmü Seleme'den (r.a.) gelen rivayetler: | “Yahudileri Arap Yarımadası’ndan çıkarın." |
Cabir b. Abdullah'dan (r.a.) gelen rivayetler: | “Müşrikleri Arap Yarımadası’ndan çıkaracağım” |
Ömer b. Hattab'dan (r.a.) gelen rivayetler: | “Yahudileri ve Hıristiyanları Arap Yarımadası’ndan çıkaracağım ve orada Müslümanlardan başkasını bırakmayacağım” |
Abdullah b. Abbas'dan (r.a.) gelen rivayetler: | Hz. Peygamber vefatı esnasında üç şey vasiyet etti. Bunlardan biri de "Müşrikleri Arap Yarımadası’ndan çıkarın." idi. |
Hemen dikkat çeker ki bu söylentiye güvenerek herhangi bir işlem asla yapılamaz. Yahudileri mi çıkaracağız; Hristiyanları mı? Yoksa her ikisini de mi? Yoksa müşrikleri mi? Nereden çıkaracağız? Hicazdan mı? Yoksa Arap yarımadasından mı? Yoksa hepsini her yerden mi çıkaracağız?
Aşağıdaki resimde bu hadisin Ebu Ubeyde'den gelen anatomisi görülmektedir. Hemen fark edeceğiniz gibi yazılı olarak zaten gelmeyen hadisin senedinde iki şahit de yoktur. O sözü söyleyip söylemediği de belli değildir. Asla da belli olamaz da. Çünkü yazılı bir metin ve bu metinde 2 şahit tanık olarak yoktur. Bu nedenle hadislerin tek bir tanesi bile zandan münezzeh olarak kabul edilemez.
Aklı olan ve onu kullanan için bu kadar yeterlidir. Hadislerin tamamı ama tamamı zandır. Peygamberin sünneti diye milyarlarca insanı maalesef tamamı zan olan; zandan münezzeh olmayan hadislere tabi olmuştur. Bu nedenle de Kur’an’ı terk etmişlerdir. Kur’an’ın hükmü yanı sıra dinde hüküm koyan şeylere tabi olanlara da müşrik denir.
En doğrusunu Allah bilir.