Kuran’a göre yönetim şekli nasıl olmalıdır?
Yüce Allah 42:38 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
4308|42|38|وَٱلَّذِينَ ٱسْتَجَابُوا۟ لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ Vellezinestacabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhum şura beynehum ve mimma rezaknahum yunfikun. Klasik çeviri: Rabb'lerinin çağrısına uyarlar ve salatı ikame* ederler. Onlar, emirlerini-işlerini birbirlerine danışarak yaparlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan infak* ederler. |
Bu ayette Yüce Allah toplumdaki insanların tümüne bir uyarıda bulunmaktadır.
- Rablerinin çağrısına uyacaklar.
- Salat’ı ikame edecekler. Kuran’daki salat kavramı namaz olarak çevrildiğinde salat kavramı tamamen yanlış anlaşılmaktadır. Günümüzde kendilerine Müslümanım diyen toplumların neden geri kaldıklarının nedeni salat kavramını yanlış anlamalarıdır. Salat konusu bu makalenin konusunun dışında olduğu için burada değinilmeyecektir.
- Toplumu ilgilendiren kanunları-emirleri Şûra-Danışma kurulu ile yapacaklar.
- İnfak edecekler (Bağışladıkları mal-paradan ihtiyacı olanlara verecekler)
Bu makalede Şûra-Danışma kurulu konusuna ayrıntılı olarak girilecektir.
3 kelime önemlidir;
(أَمْرُهُمْ) emruhum kelimesi kökü (امر) emir-buyruk (order), salık verme (commend), talimat verme (instruct), hüküm oluşturma (decree) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 33 (of 1303)). Bu kelime Türkçe’ye emir olarak geçmiştir.
(شُورَىٰ) şura kelimesi kökü (شور) danışmak (consult), müzakere etmek (deliberation) anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 1627 (of 3039)). Türkçe’ye de geçmiş bir kelimedir. Şûra olarak geçmiştir. Bu kelime ‘Bir alanla ilgili olarak oluşturulan danışma kurulu’ anlamındadır.
(بَيْنَهُمْ) beynehum kelimesi kökü (بين) aralarında (among) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 106 (of 1303))
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 | vellezine: | ve | |
2 | stecabu: | çağrısına gelirler | جوب |
3 | lirabbihim: | Rablerinin | ربب |
4 | ve ekamu: | ve ayakta tutar | قوم |
5 | s-salate: | salatı | صلو |
6 | ve emruhum: | ve kanunları-emirleri-hükümleri | امر |
7 | şura: | Şûra-Danışma kurulu iledir. | شور |
8 | beynehum: | aralarında | بين |
9 | ve mimma: | ve şeylerden | |
10 | razeknahum: | kendilerini rızıklandırdığımız | رزق |
11 | yunfikune: | infak ederler | نفق |
Toplum birçok bireyden oluşan yaşayan bir organizma gibidir. Belirli kurallar-emirler-kanunlar olmaz ise kargaşa çıkar, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam mümkün olamaz. Toplumun olmaz ise olmazı yazılı emirlerdir yani kanunlardır, yasalardır. Anayasa gibi, ceza kanunları gibi yazılı emirlerin ve hükümlerin olması gereklidir ki toplumda yaşayan herkes bu kanunlara uysun. Uymayanlara uygulanacak yaptırımlar yine kanunda yazılı olarak açıklansın.
Ayetteki (أَمْرُهُمْ) emruhum kelimesi çok net bir şekilde bize toplumun kendine özgü kanunlar ve yasalar yapmasını önermektedir.
Tüm toplumu ilgilendiren bu kanun ve emirleri kim ve nasıl yapacaktır?
Ayette Yüce Allah çok net bir şekilde toplumdaki tüm bireylere bir tavsiyede bulunmaktadır. Sağlıklı bir toplum kendi aralarından (toplumun kendisinden) bir Şûra oluşturacaktır. Bu Şûra toplumu temsil eden kişilerden oluşur. Bu Şûra toplumun ihtiyaçları olan kanunları, emirleri, hükümleri, yönetmelikleri önerir, tartışır ve oylama ile karara bağlar. Şûra’nın onay verdiği kanunlar yasalaşır. Onay vermedikleri ise yürürlüğe girmez.
Kuran çoğunluklu, danışma ve müzakere üzerine oturmuş bir toplum yönetimi önermektedir.
Yine başka bir ayette;
Yüce Allah 3:159 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
452|3|159|فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ ٱللَّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ ٱلْقَلْبِ لَٱنفَضُّوا۟ مِنْ حَوْلِكَ فَٱعْفُ عَنْهُمْ وَٱسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى ٱلْأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَوَكِّلِينَ Fe bima rahmetin minallahi linte lehum, ve lev kunte fazzan galizal kalbi lenfaddu min havlik, fa'fu anhum vestagfir lehum ve şavirhum fil emr, fe iza azamte fe tevekkel alallah, innallahe yuhibbul mutevekkilin. Allah'tan gelen rahmet sayesinde onlara* yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli biri olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet. Onlar için bağışlanma dile. Bir hususta emir vereceğin zaman onlara danış. Karar verdikten sonra da artık Allah'a tevekkül* et. Kuşkusuz Allah, kendisine tevekkül edenleri sever. |
Bu ayette de yukarıda geçen 2 kelime zikredilmiştir.
(شَاوِرْهُمْ) şavirhum kelimesi kökü (شور) danışmak (consult), müzakere etmek (deliberation) anlamlarındadır. (Lane's Lexicon, page 1627 (of 3039)). Türkçe’ye de geçmiş bir kelimedir. Şûra olarak geçmiştir. Bu kelime ‘Bir alanla ilgili olarak oluşturulan danışma kurulu’ anlamındadır.
(ٱلْأَمْر) emr kelimesi kökü (امر) emir-buyruk (order), salık verme (commend), talimat verme (instruct), hüküm oluşturma (decree) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 33 (of 1303)). Bu kelime Türkçe’ye emir olarak geçmiştir.
42:38 ve 3:159 ayetleri ışığında bakıldığında;
Muhammed peygambere dahi tek başına kanun, emirler, yasama hükümleri çıkarma yetkisi verilmemiştir. Bu kanunları Şûra-Danışma kurulu karara bağlayacaktı. Bunu da tabii oylama ve çoğunluğu arayarak yapacaktır. 3:159 ayetinden çok önemli bir bilgi daha bize ulaşır. Bu da kaba olmadan, yumuşak bir dille, merhametle, yumuşak yürekli olarak Şûra işlerinin yürütülmesidir.
Kuran’da Şura’nın nasıl oluşacağı, kimlerden oluşacağı, ne kadar zaman görev alacağı gibi yöntem ve işleyiş hakkında bilgi yoktur. Yüce Allah bu konuları toplumun kendisine bırakmıştır. İnsanlar Şûra ile ilgili detayları belirlerken aklını kullanacak, yine danışma ve çoğulcu anlayış ve güncel bir yaklaşım sergileyecektir.
Kuran ve adalet sistemi
Adalet sistemi sağlıklı bir toplumun olmaz ise olmazıdır. Adaletten yoksun bir toplumda huzurdan bahsedilemez.
Yüce Allah 5:8 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
677|5|8|يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ كُونُوا۟ قَوَّٰمِينَ لِلَّهِ شُهَدَآءَ بِٱلْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَـَٔانُ قَوْمٍ عَلَىٰٓ أَلَّا تَعْدِلُوا۟ ٱعْدِلُوا۟ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ Ya eyyuhellezine amenu kunu kavvamine lillahi şuhedae bil kıstı ve la yecrimennekum şeneanu kavmin ala ella ta'dilu. I'dilu, huve akrabu lit takva vettekullah innallahe habirun bima ta'melun. Ey iman edenler! Allah için gerçeğe bağlı kalmada kararlı olun! Adil tanıklar olun! Bir kavme olan düşmanlığınız sizi adaletsizliğe yöneltmesin. Adil olun, bu, takvalı olmaya en uygun olandır. Allah'a karşı takvalı olun. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır. |
(بِٱلْقِسْطِ) bil-kisti kelimesi kökü (قسط) adalet-dürüstlük-hakkaniyet (justice), adil (fairness), eşitlik-hak (equity), doğruluk (rightness), dürüstlük (correctness) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 892 (of 1303))
(عْدِلُو) a'dilu kelimesi kökü (عدل) adaletli hareket etmek (to act justly), herkese ayrımcısız olarak adaletli ve eşit davranma (to treat everyone with indiscriminative justice) anlamındadır. (Hans Wehr 4th ed., page 696 (of 1303))
Tek bir ayette çok büyük bir ders vardır. Allah’ın mesajının muhatabı tüm insanlardır. Adalet, herkese eşit davranma, hakkı gözetme, kimsenin kimseden imtiyazlı olmaması tüm insanların en önemli özelliği olmalıdır. Herkes adaletli olmalı ve adalet korunmalıdır.
Adaletten hiçbir durumda vazgeçilemez. Savaş durumunda bile. Ayette anladığımıza göre bir kişiye veya topluma olan kızgınlık veya düşmanlık adaletli olmaya engel olmamalıdır. Her şartta adalet ayakta tutulmalıdır.
Herkesten çok daha fazla adaletli olmak zorunda olan bir kurum daha vardır. Bu da adliyede çalışan hakimlerdir-savcılardır.
Emanetin ehline verilmesinin emredilmesi
Yüce Allah 44:58 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
551|4|58|إِنَّ ٱللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤَدُّوا۟ ٱلْأَمَٰنَٰتِ إِلَىٰٓ أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ ٱلنَّاسِ أَن تَحْكُمُوا۟ بِٱلْعَدْلِ إِنَّ ٱللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِۦٓ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ سَمِيعًۢا بَصِيرًا İnnallahe ye'murukum en tueddul emanati ila ehliha ve iza hakemtum beynen nasi en tahkumu bil adl. İnnallahe niımma yeızukum bihi. İnnallahe kane semian basira. Allah, emaneti (mükellefiyet ve sorumluluk) ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi buyurmaktadır. Allah, bununla, size en güzel öğüdü veriyor. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir. |
(ٱلْأَمَٰنَٰتِ) emanati kelimesi kökü (امن) mükellefiyet ve sorumluluk anlamındadır. Türkçe’ye de geçmiş bir kelimedir.
(أَهْلِهَا) ehliha kelimesi kökü (اهل) ehil anlamındadır. Türkçe’ye de geçmiştir bir kelime.
Bu ayet çok çok önemli bir ayettir. Yüce Allah’tan çok açık bir emir içerir. Ayete göre sorumluluklar, mükellefiyetler o konuda ehil olan kişilere verilmelidir. Kişinin istenilen özellik açısından ehil olup olmadığı aranacaktır. Başka hiçbir özelliğine bakılmayacaktır.
Yine bu ayette başka bir emir vardır. O da insanlar arasında hükmedildiğinde adalet ile hükmedilmelidir. Adalet hükmün en önemli ve vazgeçilmez parçasıdır.
Dinde zorlama yoktur
Yüce Allah 2:256 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
263|2|256|لَآ إِكْرَاهَ فِى ٱلدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ ٱلرُّشْدُ مِنَ ٱلْغَىِّ فَمَن يَكْفُرْ بِٱلطَّٰغُوتِ وَيُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ فَقَدِ ٱسْتَمْسَكَ بِٱلْعُرْوَةِ ٱلْوُثْقَىٰ لَا ٱنفِصَامَ لَهَا وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy, fe men yekfur bit taguti ve yu'min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lenfisame leha, vallahu semiun alim. Dinde zorlama yoktur. Artık, doğru olan yanlış olandan kesin olarak ayrılmıştır. Kim tağutu* reddedip, Allah'a inanırsa, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, Her Şeyi İşiten ve Her Şeyi Bilen'dir. |
(إِكْرَاهَ) ikrahe kelimesi kökü (كره) zorlama-mecbur etmek (compel), bir kişiyi istemediği bir şeye yapmaya zorlama (compel one to do a thing against his will) anlamındadır.
Yüce Allah çok net bir şekilde ayette hiç kimsenin din konusunda zorlanamayacağını bildirmektedir. Bir kişi toplumun huzurunu bozmadan istediğini yapabilir. İstediği her şeye inanabilir. O inandığı şeylere uygun olarak yaşayabilir ama toplumun huzurunu etkilemeden.
Ayet çok net olduğuna göre yukarıdaki ayetlerde bahsedilen toplum için kanunlar ve yasalar yapan Şûra da din konusunda hiçbir şekilde zorlayıcı bir kanun-emir-hüküm-yönetmelik yapamaz.
Bu ayetler ışığında Kuran’ın nasıl bir yönetim şekli önerdiği konu netlik kazanır;
Toplumun çoğunluğunu temsil edecek olan Şûra toplumun içinden oluşturulur. Bu seçimi yine toplum yapar. Kuralları da kendileri belirler. Şûra toplumu ilgilendiren kanunlar ve emirleri huşu içinde, kavga dövüş yapmadan, çoğunluğun kabulü ile çıkarır. Bu kanunlar o toplumda yaşayan herkesi bağlar. Bu kanunlar hiçbir dini zorlayıcı mahiyette olamaz. Şûra üyeleri yöneticilik konusunda ehil olmalıdır.
Topluma hizmet edecek kişileri görevlendirirken, onlara sorumluluk verirken işlerinde ehil olmaları şartı aranacaktır. Bir kişiye asla imtiyaz sağlanmayacaktır. Herkese eşit şartlarda yaklaşılacaktır.
Bu makaleden sonra Kuran hangi yönetim şeklini öneriyor siz karar verin.
En doğrusunu Allah bilir.