Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
852|6|63|قُلْ مَن يُنَجِّيكُم مِّن ظُلُمَٰتِ ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ تَدْعُونَهُۥ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَّئِنْ أَنجَىٰنَا مِنْ هَٰذِهِۦ لَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلشَّٰكِرِينَ Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyeh, le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn. De ki: “Kim kurtarır sizleri karanlıklarından karanın ve denizin?” Çağırırsınız O’nu (Allah’ı) tevazu ile/alçak gönüllü/kibirleri kırılmış ve gizlice; “Eğer bizi kurtarırsa bundan mutlak oluruz şükredenlerden.” |
853|6|64|قُلِ ٱللَّهُ يُنَجِّيكُم مِّنْهَا وَمِن كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنتُمْ تُشْرِكُونَ Kulillâhu yuneccîkum minhâ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûn. De ki: "Allah kurtarır sizleri ondan ve tüm kaygıdan/sıkıntıdan/endişeden; sonra sizler şirk koşarsınız." |
854|6|65|قُلْ هُوَ ٱلْقَادِرُ عَلَىٰٓ أَن يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِّن فَوْقِكُمْ أَوْ مِن تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُم بَأْسَ بَعْضٍ ٱنظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ Kul huvel kâdiru alâ en yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’d, unzur keyfe nusarrıful âyâti leallehum yefkahûn. De ki: “O kadirdir/güç yetirendir göndermeye üzerinize bir azap, üstünüzden yada ayaklarınız altından; ya da katıp karıştırır sizleri yandaş fırkalar/partiler/gruplar olarak ve tattırır bir kısmın hasar veren cüretini bir kısmınıza”; bak nasıl açıklarız ayetleri, onlar belki anlarlar diye. |
855|6|66|وَكَذَّبَ بِهِۦ قَوْمُكَ وَهُوَ ٱلْحَقُّ قُل لَّسْتُ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakk,kul lestu aleykum bi vekîl. Ve yalanladı onu (Kuran'ı) senin kavmin ve o (Kuran) gerçektir; de ki: ”Değilim sizlere bir vekil.” |
856|6|67|لِّكُلِّ نَبَإٍ مُّسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ Li kulli nebein mustekar, ve sevfe ta’lemûn. Her bir haber için bir sabit yer; yakında bilirsiniz. |
(فَوْقِكُمْ) fevkıkum kelimesi kökü (فوق) yukarı (up), üstü-yukarısı (above-on top) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 858 (of 1303)
(يَبْعَثَ) yeb’ase kelimesi kökü (بعث) göndermek (send), sevk etmek (dispatch) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 79 (of 1303)
(تَحْتِ) tahti kelimesi kökü (تحت) alt (under), aşağısı (below-beneath) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 111 (of 1303)
(أَرْجُلِكُمْ) erculikum kelimesi kökü (رجل) ayak (foot) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 381 (of 1303)
(يَلْبِسَكُمْ) yelbisekum kelimesi kökü (لبس) katıp birbirine karıştırmak (mingle), kafanın karışması (confuse) anlamındadır. Steingass, page 907 (of 1241)
(شِيَعًا) şiyean kelimesi kökü (شيع) takipçiler (followers), taraftar-yandaş (adherent), mürit (disciple), hizip-ihtilaf (faction), taraf-parti (party), fırka (sect) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 581 (of 1303)
(بَأْسَ) be’se kelimesi kökü (باس) cüret (courage), cesurluk (boldness), güç (power), kuvvet (strength), bela (calamity), hasar-zarar (damage), fena-zarar (harm) anlamındadır. Steingass, page 102 (of 1241)
(مُّسْتَقَرٌّ) mustekarrun kelimesi kökü (قرر) oturulan yer (abode), mesken-ikametgah (dwelling), yerleşme yeri-oturma yeri (habitation), sabit yer (fixed residance) anlamındadır. Steingass, page 826 (of 1241) ve Hans Wehr 4th ed., page 882 (of 1303)
(نَبَإٍ) nebein kelimesi kökü (نبا) haber (news), havadis (tidings), bilgi (information), duyuru (announcement), rapor (report) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1100 (of 1303)
Yüce Allah'ın izni ile ayetleri incelemeye başlayalım;
Bu ayet grubunda gelecekten büyük bir işaret vardır. 6:67 ayetinde Yüce Allah “Her bir haber için bir sabit yer; yakında bilirsiniz.” buyurmuştur. Bu da bize yakın zamanda Yüce Allah tarafından belirlenmiş bir yerde/zamanda tüm insanları etkileyen bir olayın olacağını, tüm insanların bu olaydan etkilenerek bu haberi bileceklerini, yani haberdar olacaklarını anlamamızı sağlar.
Bu haber (olay) ne olabilir? Bu haber kimleri etkiler?
Bu soruların cevaplarını öğrenmek için bu ayetin öncesi ayetleri inceleyelim;
Görüldüğü gibi 6:63 ayetinde karanın ve denizin karanlıklarında kalan kimseler korkularından, çektikleri sıkıntı ve endişeden dolayı dini yalnızca Yüce Allah’a özgüleyerek tevazu içinde yani alçak gönüllü, kibirleri kırılmış ve gizli şekilde Yüce Allah’a yakarmaktadırlar. Birbirlerine de “Eğer bizi kurtarırsa bundan mutlak oluruz şükredenlerden.” demektedirler. Yani “Yüce Allah bizi bu sıkıntıdan kurtarırsa biz şükredenlerden olacağız” demektedirler.
6:64 ayetinden anladığımıza göre Yüce Allah bu kimseleri çektikleri sıkıntılardan kurtardığında bu kimseler yine eski hallerine yani şirk günahını işlemeye dönmektedirler. Yüce Allah’a yakarırken O’nun astlarından kimseleri de yakarışlarına ortak ederler. Kısacası Yüce Allah’a şirk koşarlar. Allah’a inanmaya devam ederler ancak dini sadece O’na özgülemek yerine O’nun astlarından başka şeyleri de Allah’a yaklaşmak amacı ile aracı yaparlar.
6:65 ayeti çok önemlidir. Yüce Allah açıkça buyuruyor ki Yüce Allah’a şirk koşmaya tekrar geri dönen bu kimselere büyük sıkıntı/endişe/kaygı verecek musibetler gönderebileceğini bildiriyor. Yüce Allah’a şirk koşmada ısrarcı olurlarsa kendilerine gönderilen azap ile bunun cezasını ödeyecekleri buyurulmaktadır.
Gönderilecek olan azap ile ilgili;
- İnsanların üstünden yada ayaklarının altından gelecektir.
- Yandaş fırkalara/partilere/gruplara katılıp karıştırılmak. Aynı toplum gibi görünmelerine rağmen (birbirleri ile karışık olmalarına rağmen) aslında hiziplere bölünmek. Bu grupların/yandaşların sürekli olarak birbirleri ile mücadele etmesi sonucu sürekli olarak düşman halinde olmaları. Bu nedenle bir kısmın diğer kısma zarar vermesi, eziyet etmesi, bela olasıdır.
Şirk koşmayı bırakmayan kimselere Yüce Allah dilerse yukarıdaki azapları tattıracaktır.
İnsanların ayakları altından gelen azap;
Açıktır ki insanların ayakları altından gelecek olan en muhtemel azap depremlerdir. Depremler yeryüzündeki tektonik tabakaların kayması ise oluşur. Binlerce hatta yüz binlerce insanın ölmesine, yüz binlercesinin evsiz kalmasına ve sakat kalmasına neden olur. Gerçekten büyük bir musibettir.
İnsanların üstünden gelen azap;
İnsanların üstünden gelen azap ise bir göktaşının yeryüzüne düşmesidir. Bunu Kuran'dan anlıyoruz. Lût kavmini yok eden küçük çapta sayılabilecek bir göktaşıydı. Ancak bu kavmi toptan yok etti. Aşağıdaki makaleyi lütfen okuyunuz.
Lût kavmi ile ilgili aşağıdaki ayet önemlidir.
Yüce Allah 29:34 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
3372|29|34|إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهْلِ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةِ رِجْزًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ İnnâ munzilûne alâ ehli hâzihil karyeti riczen mine s-semâi bimâ kânû yefsukûn.Şüphesiz biz indireceğiz şu şehir halkının üstüne gökten (uzaydan) bir azap, fasıklık yapıyorlar olmaları sebebiyle. |
Açıkça görülür ki üstümüzden gelen azap yeryüzüne düşen veya tam yere temas etmeden havada patlayan ‘airburst’ bir göktaşıdır.
Yüce Allah tabiri caiz ise uyarmaktadır; “deprem ile veya uzaydan bir meteorun-göktaşının düşmesi ile sizlere büyük sıkıntı/endişe/kaygı verebilirim. Buna güç yetirenim. Kendinize gelin. Bana şirk koşmayın.”
En önemli ayet geliyor. Yüce Allah bu azapların kimlerin üzerine olacağını bildiriyor. 6:66 ayetinde ‘Ve yalanladı onu (Kuran'ı) senin kavmin ve o (Kuran) gerçektir.’ buyrularak Muhammed peygamberin kavminin Kuran’ı yalanladığı bildiriliyor. ‘kavmuke’ kelimesi ‘‘senin kavmin’ demektir. Yani direkt olarak Muhammed peygamberin kavmi-toplumu işaret edilmiştir. Muhammed peygamberin getirdiği Kuran kıyamet gününe kadar yürürlükte olacağına göre Muhammed peygamberin kavmi-toplumu da Muhammed peygamberin takipçisiyiz diyen insanlardır. Kısacası Muhammed peygamberin kavmi-toplumu sadece Kuran indiği dönemdeki Araplar değildir. Kıyamete kadar yaşayacak olan, kendilerini Muhammed peygamberin ümmeti gören Muhammedî insanlardır.
Gerçek olan Kuran’dır ve kendilerini Muhammedî olarak kabul eden, Muhammed peygamberin ümmetiyiz-toplumuyuz-kavmiyiz diyen insanların çoğu Kuran’ı yalanlamaktadır.
Kuran’ı yalanlama nasıl olur?
Kuran’ı yalanlama içerdiği hükümleri başka kitaplar ile hükümsüz hale getirmektir. Bu insanlar gerçek olan Kuran’ın hükümlerini yalanlarlar ve 6:64 ayetindeki gibi şirke girerler. Kuran ak derken bunlar kara derler. Kuran'ın hükümlerinin tam tersi hükümleri dinde kaynak edinirler.
6:65 ayeti tecelli etmiştir;
Günümüzde Muhammedî toplumun hali içler acısıdır. Çoğunluğu şirkin içindedir. Muhammed peygamberin kavmi-toplumu Kuran’ı yalanlamıştır. Kuran’ı terk edilmiş bir şekilde tutmuşlardır.
Muhammed peygamberimiz ahiret evreninde bakın ne diyor?
Yüce Allah 25:30 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
2883|25|30|وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يَٰرَبِّ إِنَّ قَوْمِى ٱتَّخَذُوا۟ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ مَهْجُورًا Ve kaler resulu ya rabbi inne kavmi ttehazu hazel kur'ane mehcura. Ve dedi ki resûl: "Ya Rabbi şüphesiz benim kavmim-toplumum tuttular bu Kuran'ı terk edilmiş" |
Dosdoğru yol olan Kuran yolu üzerine şeytan hadisler aracılığı ile oturmuş olduğu için Muhammedî insanların çoğunluğu Kuran’a ulaşamamaktadır.
Yüce Allah’ın gelecekten verdiği haber gerçekleşmiştir;
Muhammedî toplumlarda neden hiçbir huzur yok? Neden refah yok? Neden sürekli zulüm var?
Cevabı 6:65 ayetinin tecelli etmesidir. Muhammedî toplum şirk içinde olduğu için Yüce Allah bu toplumu tek bir toplum yerine yandaş fırkalara, gruplara, partilere bölmüştür. Bu grupların hepsi takipçi, yandaştır. Kısacası mezhepçidir. Mezhep üzerinden duruşunu belirleyen bu kimseler kendileri gibi düşünmeyen ancak yine Muhammedî olan başka kimselere zulmederler. 6:65 ayetindeki bölünme Muhammed peygamberin vefatından kısa bir süre sonra gerçekleşti. Sünnilik, Şiîlik ve Haricilik şeklinde ilk mezhepsel ayrışma ve çatışma Muhammedîyiz diyen toplumu parçalara böldü. Bölünmüş olan bu gruplar birbirlerine ayette bildirildiği gibi zarar verdiler, birbirlerine acıyı tattırdılar.
En iyi ve en doğru din bizim dinimiz diyerek yapılan bu bölünme ve çatışma günümüze kadar artarak devam etti. Mezhep tabanlı bu çatışmalar Muhammedî toplumun geri kalmasına ve tarifi imkansız acılar çekmesine neden olmuştur.
Şirk günahını işlemeye devam eden Muhammedî topluma gökten düşecek bir göktaşı çarpacak mı?
Yüce Allah’a şirksiz bir şekilde dua edersek Yüce Allah bizi affedebilir ve bize azap etmez. Ancak durum hiç de öyle gözükmüyor. Uyarılar fayda vermiyor. Kuran terkedilmiş şekilde tutuluyor. Hükümleri yalanlanmaya devam ediliyor. Bu yalanlama devam ederse şirk içindeki Muhammedî toplumu üzerine uzaydan gelen bir göktaşı çarpması olacaktır.
6:67 ayetinde “Her bir haber için bir sabit yer; yakında bilirsiniz.” buyrulduğunda göre yakın zamanda bu azabın geleceği kesindir. Ayetteki ‘mustekarrun’ kelimesi ‘bir sabit yer’ anlamında olup bu göktaşının düşeceği yerin bile Yüce Allah tarafından bilindiğini, yakın zamanda bizlerin de haber alacağına işaret olabilir.
Muhammedî toplum değişmeyecektir. Şirk günahını işledikleri ve bu konuda ısrarcı oldukları için gökten gelen en büyük azaplardan birisi olan göktaşı düşmesine maruz kalacaklardır.
6:64’de denizin ve karanın karanlıklarına işaret olduğu için bu çarpan göktaşının belirli bir süre Güneş’i kapatacağını söylemek mümkündür. Bu göktaşının düşme yeri Muhammedî toplumunun üzerine olsa da tüm insanlar etkilenecektir. Ancak bu göktaşı çarpmasının azabından en çok şirk içinde olan Muhammedî kavmi etkilenecektir.
Duhan suresinde ‘Öyleyse gözetle günü; gelir gök apaçık bir dumanla.’ denmektedir.
Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
4422|44|10|فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn. Öyleyse gözetle günü; gelir gök apaçık bir dumanla. |
4423|44|11|يَغْشَى ٱلنَّاسَ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ Yagşân nâs, hâzâ azâbun elîm. Sarar insanları; bu acıklı bir azaptır. |
4424|44|12|رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn. Rabbimiz! Uzaklaştır bizden azabı; doğrusu biz inananlarız. |
4425|44|13|أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn. Nerede onlar için öğüt almak! Oysa mutlak geldi onlara apaçık bir resûl. |
4426|44|14|ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn. Sonra yüz çevirdiler ondan ve dediler: “Öğretilmiş bir mecnun/bir deli.” |
4427|44|15|إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn. Doğrusu biziz uzaklaştıranlar azabı birazcık; şüphesiz siz dönenlersiniz. |
4428|44|16|يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ Yevme nebtışul batşetel kubrâ innâ muntekimûn. O gün şiddetle vururuz büyük vuruşla; doğrusu biz intikam alanlarız. |
Detaylı bilgi aşağıdaki makaleden okunabilir.
Göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle
Bu ayetlerden anladığımıza göre şirk içindeki Muhammedî toplum üzerine düşecek olan göktaşının kendisi bir azaptır. Ancak oluşturduğu duman daha büyük bir azaptır (44:11). Göğün duman haline gelmesi yeryüzüne Güneş ışınlarının aylarca gelmemesi demektir. Karalar ve denizler yani tüm yeryüzü karanlıklar içinde kalacaktır (6:63’ işaret). İnsanlar “Rabbimiz! Uzaklaştır bizden azabı; doğrusu biz inananlarız.” diyeceklerdir. Aynı 6:63 ayetindeki yalvarmalar gibi; “Çağırırsınız O’nu (Allah’ı) tevazu ile/alçak gönüllü/kibirleri kırılmış ve gizlice; “Eğer bizi kurtarırsa bundan mutlak oluruz şükredenlerden.”
Göktaşı tam olarak nereye düşebilir?
44:10 ayetindeki ‘fertekib’ kelimesi ‘öyleyse gözetle sen’ demektir. Fiil 2. şahıs için gelmiştir. Emrin Muhammed peygamberimize olduğu düşünülebilir. Ancak biliyoruz ki Muhammed peygamberimiz yaşadığı dönemde tüm insanları etkileyen bir duman azabı olmamıştır. Bu ayet grubunun gelecekte olacak bir olayı işaret ettiğini biliyoruz. O zaman neden ‘öyleyse gözetle sen’ buyrulmuş olabilir. Bana göre bu kelimenin seçilmesi dumanın ilk görüleceği yerin Muhammed peygamberimizin yaşadığı yerler olması olacağı içindir. Bu da bize göktaşının Arap yarımadasına düşeceğini düşündürür.
Yüz çevrilen resûl kim?
44:13 ayeti önemlidir. Buradaki resûlün (elçinin) Muhammed peygamberimizden farklı bir resûl olduğu ortadadır. Çünkü bu duman kendilerine açık bir resûl gelmiş ancak ondan yüz çeviren ve “Öğretilmiş bir mecnun/bir deli.” diyen topluma gelecektir.
“Sonra yüz çevirdiler ondan ve dediler: “Öğretilmiş bir mecnun/bir deli.”
‘Öğretilmiş bir mecnun/bir deli.’ kelimesi Kuran’da tek geçiyor. ‘bir mecnun/bir deli.’ kelimesi ise Muhammed peygamber için (15:6, 37:36, 52:29, 68:2, 68:51, 81:222), Mûsâ peygamber için (26:27, 51:39), Nûh peygamber için (54:9) ayetlerinde geçiyor. Ancak bir ayet var ki;
Yüce Allah 51:52 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
4725|51|52|كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا۟ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ Kezâlike mâ etellezîne min kablihim min resûlin illâ kâlû sâhırun ev mecnûn. İşte böyle; gelmedi onlardan önceki kimselere hiçbir resûl; demiş olmasınlar: “bir büyücü veya bir mecnun/bir deli.” |
Görüldüğü gibi ‘bir mecnun/bir deli.’ kelimesi her resûl için denebilen bir şey. Muhammed peygambere özel söylenmiş bir kelime değil.
Günümüzde ve gelecekte yaşayacak hiç kimse Muhammed peygamber için “Öğretilmiş bir mecnun/bir deli.” demiyor, demeyecek. Hristiyanlar ve Yahudiler kopyacı diyor.
Ama bu resûlün kim olabileceği konusunda tam emin değilim. Ancak işaretler sadece Kuran diyen bir resûle karşı “öğretilmiş bir mecnun/bir deli.” deyip yüz çevirmiş olan bir topluma bu duman azabının verileceğini düşündürüyor.
Bu nedenle bu resûl konusunu daha detaylı araştırdıktan sonra inşallah bir yazı yacağım.
Azabın birazcık hafifletilmesi;
44:15 ayetine göre Yüce Allah tüm insanlara acı veren bu azabı biraz hafifletecektir. Bu hafifletmeye rağmen insanlar yine eski bildikleri şirk günahını işlemeye geri döneceklerdir. 4:16 ayetinde ‘O gün şiddetle vururuz büyük vuruşla; doğrusu biz intikam alanlarız.’ buyurulduğunda göre artık kıyamet bu kimseler üzerine kopacaktır.
Şirk günahını işlemeye devam eden Muhammedî topluma deprem azabı;
Azaplar da Yüce Allah’ın doğa yasaları ile olur. Elbette yeryüzünde depremler olmaktadır. Ancak Kuran’ı yalanlayarak Kuran’ın hüküm ve yasalarına uymayan insanlar bu depremlerden daha fazla etkilenir. Kuran haricinde kitaplara uyarak Kuran’ı yalanlayanların kitaplarında erdemli bir yaşam bulunamaz. 6 yaşındaki kızla evlenen pedofili bir kişi nasıl erdemli olsun? Toplumun yarısı olan kadınları diri diri gömüp eğitimsiz bırakan topluluktan hayır gelir mi? Fakir olan bir toplum nasıl sağlam binalar yapsın? İşte bu Kuran’a uymayarak oluşan erdemsizlik silsilesi Yüce Allah’ın yerden gelen azabı olan depremden en çok etkilenen ülkeleri maalesef Muhammedî toplumları olmalarına neden olmaktadır.
Bakın şirk içindeki Endonezya’ya ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Özellikle ülkemiz Türkiye sünnilik mezhebine mensup kimselerin en çok olduğu çoğrafya olup depremlere en çok maruz kalan ülke olmuştur.