Yüce Allah aşağıdaki 2:74 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
81|2|74|ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُم مِّنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَهِىَ كَٱلْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً وَإِنَّ مِنَ ٱلْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ ٱلْأَنْهَٰرُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ ٱلْمَآءُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ ٱللَّهِ وَمَا ٱللَّهُ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ Summe kaset kulûbukum min ba’di zâlike fe hiye ke l-hıcâreti ev eşeddu kasveh, ve inne mine l-hıcâreti lemâ yetefecceru minhu l-enhâr, ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhu l-mâu, ve inne minhâ lemâ yehbitu min haşyetillâh, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn. Sonra katılaştı kalpleriniz bunun ardından; öyle ki o, taşlar gibi ya da daha sert katı; ve doğrusu taşlardan mutlak ki fışkırır ondan nehirler; ve doğrusu ondan (o taştan) mutlak ki yarılarak ayrılır (su), böylece çıkar ondan su; ve doğrusu ondan (o taştan) mutlak ki iner (su); Allah’ın haşyetinden; ve değildir Allah gafil yaptıklarınızdan. |
(ٱلْحِجَارَةِ) l-hıcâreti kelimesi kökü (حجر) taş (stone) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 185 (of 1303). Ayette çoğul olarak kullanılmıştır.
(ٱلْأَنْهَٰرُ) l-enhâr kelimesi kökü (نهر) bol miktarda akan (flow copiously), dışarıya doğru akan (stream forth), akım (stream), nehir (river) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1176 (of 1303). Ayette çoğul olarak kullanılmıştır. Nehirler anlamında olduğu gibi bol miktarda akan sular anlamına gelir.
(يَشَّقَّقُ) yeşşakkaku kelimesi kökü (شقق) bölünme-yarılma (split), bölünme (cleavage), ayırarak yırtma (tear asunder), ayırmak (seperate) anlamındadır. Steingass, page 548 (of 1241)
(يَهْبِطُ) yehbitu kelimesi kökü (هبط) inmek-alçalmak (descend), aşağı inmek (go down), aşağıya gelmek (come down), aşağı düşmek (fall down) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1192 (of 1303). Bu kelime Kuran’da 8 yerde geçer ve hepsinde ‘seviye olarak daha aşağı bir yere inmek’ anlamında kullanılır. (2:36, 2:38, 2:61, 7:13, 7:24, 11:48, 20:123).
2:74 ayetinin Türkçe çevirilerinin ayetin anlamını tam olarak verecek şekilde yapılmadığını, yapılmış çevirilerin hatalı anlamalara yol açabildiğini gördüm. Bunun nedeninin de çevirmenlerin ayetin bilimsel olarak işaret ettiği gerçekten haberdar olmadıkları için olduğunu düşünüyorum. Ayetin bilimsel işareti anlaşılamayınca kelimelere olduğundan başka anlamlar verilmek zorunda kalınmış ve Arapça gramerin gösterdiği yol yerine başka bir anlama yönelmek zorunda kalınmış.
Çevirilerin neredeyse tamamı benzer anlamda. Ancak örnek olarak Diyanet’in çevirisini verebiliriz.
2:74 Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.
Bir örnek daha verelim; Elmalılı çevirisi;
2:74 Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı. Şimdi onlar taşlar gibi, hatta daha duygusuz; çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor. Sizlerin neler yaptığından Allah gafil değildir.
Bu çeviriler okunduğunda sanki farklı taşların özellikleri anlatılıyormuş gibi bir anlam çıkıyor. Diğer meallerde de aynı durum söz konusudur. Ancak durum böyle değildir.
Yapılan hataları inceleyelim;
Not: Arapçada eşyalar ve kelimeler dişil (müennes) veya eril (müzekker) olur. İngilizcedeki ‘she’ ve ‘he’ gibi. Zamirler de işaret ettiği şeye göre dişil ve eril olur (‘her’, ‘his’ gibi).
Hatalar ‘minhâ lemâ yeşşakkaku’ ve ‘minhâ lemâ yehbitu’ geçişlerinde yapılıyor. ‘minhâ’, ‘ondan’ kelimesindeki ‘hâ’ zamiri dişil ve tekil bir şeyi işaret eder. Bu kelimenin öncesi kelimeleri incelediğimizde ‘l-hıcâreti’, ‘taşlar’ kelimesinin çoğul, dişil bir kelime olduğu görülüyor. Bu nedenle ‘minhâ’ ‘ondan’ kelimesinin anlamı, ‘o taştan’ olur. Türkçe çevirilerde bunun hatalı olarak ‘bazı taşlar’, ‘taşlardan bazısı’, ‘taş vardır ki’ gibi anlam verildiği görülüyor. Bu doğru değildir. Kelimenin direkt ve şüphesiz anlamı ‘o taştan’ dır.
Yapılan 2. hata ise fiillerin öznesindedir. ‘yeşşakkaku’, ‘yarılarak ayrılır’ ve ‘yehbitu’, ‘iner’ fiilleri geniş zaman kipinde gelmiştir ve bu fiillerin özneleri 3. şahıs, tekil ve eril bir şeydir. Yani yarılarak ayrılan ve inen şeyin eril olması Arapça gramer olarak daha uygundur. Klasik Türkçe çevirilerde görüyoruz ki bu 2 fiilin özneleri dişil olan ‘taş’ kelimesi olarak alınıyor ve bu şekilde ‘yarılarak ayrılan’ ve ‘inen’ şeyin taş olduğunu sonucuna varılıyor. Bu hatadan dolayı ‘minhâ’, ‘ondan’, ‘o taştan’ kelimesini ‘taşların bazıları’, ‘bazı taşlar’, ‘taş vardır ki’ olarak çevirmek zorunda kalıyorlar. Bu doğru değildir. Oysa Arapça gramere uyulduğunda ayetin anlamı çok daha net ortaya çıkar ve hatta büyük bir bilimsel gerçeğin ortaya çıkmasını sağlar.
‘yeşşakkaku’, ‘yarılarak ayrılır’ ve ‘yehbitu’, ‘iner’ fiillerinin eril olan öznesinin aslında eril olan ‘l-mâu’ kelimesi yani ‘su’ kelimesi olması gerektiği net olarak görülür. Zaten ‘fe yahrucu minhu l-mâu’, ‘böylece çıkar ondan su’ geçişindeki ‘yahrucu’ fiilinin öznesi tıpkı ‘yeşşakkaku’ ve ‘yehbitu’ fiilerinin öznesi gibi erildir ve suyu işaret eder. Bu kesindir. Yani taştan çıkan şey sudur. Böylece ayetteki kelimeler yerli yerine oturur. Anlam; ‘ondan (o taştan) mutlak ki yarılarak ayrılır (su)’, ‘böylece çıkar ondan (o taştan) su’ ve ‘ondan (o taştan) mutlak ki iner (su)’ olur.
Ayet bu doğru çeviri üzerinden okunduğunda;
Taşlar vardır ki;
- Nehirler fışkırır ondan, bol miktarda akışkan halde su fışkırır ondan.
- Öyle bir taştır ki yarılarak su ayrılır ondan.
- Öyle bir taştır ki iner su ondan.
Ayetin anlamı önemli olduğundan aşağıda detaylandırılması yapılmıştır. Lütfen detaylı olarak inceleyiniz.
2:74 ayetinin detaylandırılması;
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
summe |
sonra |
|
2 |
kaset |
katılaştı |
قسو |
3 |
kulubukum |
kalpleriniz |
قلب |
4 |
min |
-dan |
|
5 |
bea'di |
ardın |
بعد |
6 |
zalike |
bunun |
|
7 |
fehiye |
öyle ki o |
|
8 |
ka l-hicarati |
taşlar gibi |
حجر |
9 |
ev |
ya da |
|
10 |
eşeddu |
daha sert |
شدد |
11 |
kasveten |
katı |
قسو |
12 |
ve inne |
ve doğrusu |
|
13 |
mine |
-dan |
|
14 |
l-hicarati |
taşlar |
حجر |
15 |
lema |
mutlak ki |
|
16 |
yetefecceru |
fışkırır |
فجر |
17 |
minhu |
ondan |
|
18 |
l-enharu |
nehirler |
نهر |
19 |
ve inne |
ve doğrusu |
|
20 |
minha |
ondan (o taştan) |
|
21 |
lema |
mutlak ki |
|
22 |
yeşşekkaku |
yarılarak ayrılır (su) |
شقق |
23 |
feyehrucu |
böylece çıkar |
خرج |
24 |
minhu |
ondan (taştan) |
|
25 |
l-mau |
su |
موه |
26 |
ve inne |
ve doğrusu |
|
27 |
minha |
ondan (o taştan) |
|
28 |
lema |
mutlak ki |
|
29 |
yehbitu |
iner (su) |
هبط |
30 |
min |
-den |
|
31 |
haşyeti |
haşyetin |
خشي |
32 |
llahi |
Allah’ın |
|
33 |
ve ma |
ve değildir |
|
34 |
llahu |
Allah |
|
35 |
bigafilin |
gafil |
غفل |
36 |
amma |
-dan |
|
37 |
tea'melune |
yaptıklarınızdan |
عمل |
Yüce Allah’ın işaret ettiği bu taşlar nedir ve nerededirler?
Yüce Allah öyle bir taştan bahsetmektedir ki böyle bir taş dünya üzerinde yoktur. Gerçekten de detaylı incelendiğinde Dünya üzerinde içinden nehirleri oluşturacak kadar bol su fışkıran hiçbir taş yoktur. ‘l-enhâr’ kelimesi nehirler anlamında olduğu gibi akan bol sular anlamına da gelir. Bazı zorlama benzetmeler olabilir. Dağın içindeki su kaynaklarının taş yarıklarından gelmesi taşın içinden su çıkıyormuş gibi bir durum olsa da aslında taşın bizzat içinden bir su çıkışı yoktur. Ayette Allah’ın bize bildirdiği taşın kendisinden (o taştan) su fışkırması gereklidir. Ayette işaret edilen bir diğer önemli nokta ise suyun bu taştan inmesidir. ‘yehbitu’ kelimesinin anlamı yukarıdan/yüksekten bir şeyin daha aşağı/alçak olan bir yere inmesi/düşmesidir. Bu da bize bu suyun gökten indiğini yani uzaydan indiğini gösterir. Kuran’ın birçok ayetinde Yüce Allah’ın suyu uzaydan indirdiğini anlaşılıyor.
Yüce Allah 23:18 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
2689|23|18|وَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۢ بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّٰهُ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابٍۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ Ve enzelna mines semai maen bi kaderin feeskennahu fil ardı ve inna ala zehabin bihi le kadirun. Ve indirdik gökten belli ölçüde su ve onu durdurduk-sakinleştirdik yeryüzünde, elbette biz onu uzaklaştırmaya da-gidermeye de kadiriz |
İşte Yüce Allah’ın uzaydan belli bir ölçüde indirdiği ve Dünya gezegeni üzerinde durdurduğu/sakinleştirdiği bu su uzaydan gelip Dünya gezegenimize çok sayıda çarpan taşların içindeki sudur.
İçlerinde bol miktarda su taşıyan bu taşlar nelerdir?
Dünya gezegenine bol miktarda su getiren bu taşların ne olduğu ile ilgili 2 hipotez var. Bunlar ya kuyruklu yıldızlar (‘comets’) yada asteroitlerin (‘asteroids’) bol su içeren tipi olan karbonlu kondritlerdir (‘carbonaceous chondrite’). Kuyruklu yıldızlar Oort bulutu ailesi (‘Oort cloud’) ve Jüpiter ailesi ‘Jupiter family’ olarak ayrılıyor. Bunlardan hangisinin Dünya’ya su getirdiğini inceleyeceğiz inşallah.
Güneş sistemimiz oluşmaya başladığı dönemde Güneş'imizin parlaması ile birlikte etrafındaki küçük ve büyük taşlar-kayalar içlerindeki su ve diğer moleküler ile birlikte Güneş sisteminin dış kısımlarına doğru dağıldılar.
Dünya'mız ilk oluştuğunda lavlar ile kaplıydı ve hiç su içermiyordu. İçermesi de mümkün değildi çünkü yüzey ısısı kayaları bile eritecek derecelerdeydi. Lavlar soğuyunca yeryüzü katılaştı ve sertleşti ama halen yeryüzünde su yoktu.
Hesaplamalara göre yaklaşık 4 milyar yıl önce Satürn ve Jüpiter’in yörünge değişikliği çok sayıda kayanın-taşın iç gezegenlere doğru yönelmesine neden oldu. Günümüzden 3.8 milyar yıl önce de bu taşlar Dünya gezegenine bol miktarda düştü. Tabii ki içerdikleri su ve moleküller ile.
Suyun nereden geldiğini anlamak için içerdiği ağır su oranı inceleniyor. Sudaki hidrojen atomu sayısı ile deutoryum atomu sayısı oranı inceleniyor (D/H). Dünya’daki suyun D/H oranı 1.56 × 10-4. Yapılan çalışmalarda Oort bulutunda bulunan kuyruklu yıldızlardaki suyun D/H oranının Dünya’daki suyun D/H oranına göre 3 kat daha fazla olduğu tespit edildi. Bu nedenle Dünya gezegenindeki suyun kaynağının Oort bulutundaki kuyruklu yıldızlar olma ihtimali azaldı. Ancak Jüpiter ailesi ‘Jupiter family’ olarak bilinen daha iç kısımlardaki kuyruklu yıldızlardaki suyun D/H oranı Dünya’daki su ile aynı. Yine karbonlu kondritler (‘carbonaceous chondrite’) olarak bilinen su içeren asteroitlerin D/H oranı da Dünyadaki su ile aynı.
2019 yılında yapılan bir çalışmada Jüpiter ailesi ‘Jupiter family’ grubundan ‘Comet 46P/Wirtanen’ adında bir kuyruklu yıldızın içerdiği suyun Dünya gezegenindeki su ile aynı olduğu tespit edildi (D/H ratio of (1.61 ± 0.65) × 10-4).
Aşağıdaki GIF resminde 'Comet 46P/Wirtanen' kuyruklu yıldızı görülmektedir. İçerdiği su Dünyadaki su ile aynı özellikte.
Aşağıdaki resimde D/H oranları verilmiştir. Su içeren asteroitler ile Jüpiter ailesine ait kuyruklu yıldızların Dünya'daki su ile aynı D/H oranına sahip olduğu görülüyor.
Artık modern bilim sayesinde biliyoruz ki Dünya gezegenindeki suyun tamamı, karbonlu kondritler (‘carbonaceous chondrite’) olarak bilinen, su içeren asteroidlerin ve/veya Jüpiter ailesi ‘Jupiter family’ grubundan kuyruklu yıldızların Dünya’ya düşmesi ile geldi.
Tıpkı ayetteki gibi; bol miktarda su içeren taşlar Dünya’ya çarptı, bu çarpma ile su taşlardan ayrıldı, bu ayrılma ile bol miktarda akışkan su ‘nehirler gibi’ ortaya çıkarak fışkırdı. Dünya gezegenine su uzaydan bu taşlar ile inmiş oldu. Bu taşlar Dünya gezegenine çok uzun zaman süre düşmeye devam etti. Dünya gezegeni uzaydan inen bu su ile okyanuslara ve tatlı sulara sahip oldu. Bu taşlar içerdikleri monomer-polimer gibi organik maddelerle yaşamın başlamasını sağladılar.
Konunun ders olarak anlatımı;