Şirk yani Yüce Allah’ın yanında O’nun astlarından şeylere de yönelmek çok büyük ama çok büyük günahtır. Yüce Allah dilediği kimselerin dilediği günahını bağışlar. Ancak şirk Yüce Allah’ın affetmeyeceğim buyurduğu büyük bir günahtır. Esasen çok büyük zulümdür. Tüm yönelme sadece evrenleri yaratan Yüce Allah’a olması gerekirken O’nun astlarından kimselere de bu yönelmeden pay verilmesi büyük bir zulümdür.
Günah bu kadar büyük ve affedilmeyen bir günah olursa şeytanın bu noktadan saldıracağını, bütün gücüyle insanları şirk günahı içine çekmeye çalışacağını düşünmemek akılsızlıktır. Şeytan da bunu yapmıştır zaten. İnsanların çoğunu onlar farkında olmadan şirk günahına sürüklemiş ve kaybetmelerini sağlamıştır. Aklı olan bir insan şirkin ne olduğunu iyi bilmelidir. Çünkü şeytan şirki gizli bir şekilde, bizim kolaylıkla fark etmeyeceğimiz bir şekilde bize sunmaktadır. Şeytanın bu sinsi hamlelerine karşı Yüce Allah’ımız Kuran’da sürekli olarak bu konuyu işlemiş ve bizi uyarmıştır.
Şirkin en büyük kaynağı ataların/babaların üzerinde olduğu, insanlar tarafında türetilmiş dindir. Dünya üzerindeki çoğu insan (Hristiyanlar, Yahudiler, Hindular, Budistler ve Müslüman olduğunu iddia eden milyarlarca kişi) ancak doğmuş oldukları memlekette hâkim olan sözde dine uymaktadır. Hristiyan bir ülkede doğan Katolik veya Protestan olmakta, müslüman bir ülkede doğan ise müslüman olmaktadır. Hatta doğduğu memlekette hangi mezhep baskın ise o mezhebe tabi olmaktadır. Atalarının-babalarının sözde dinini dinleri kabul etmekte ve asla sorgulamadan atalarının-babalarının dinine tabi olmaktadırlar. Oysa Yüce Allah sadece kendi indirdiği Kuran’a iman edilmesini ve dinde Kuran harici hiçbir kaynak edinilmemesini istemektedir.
Şimdi Allah’ın izni ile incelememize geçelim;
31:13 ile 31:19 ayetleri arasında Lokman’ın oğluna vermiş olduğu öğütler anlatılmaktadır. Lokman büyük zulmün Allah’a ortak koşmak (şirk) olduğunu 31:13 ayetinde bildiriyor.
Yüce Allah 31:13 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
3480|31|13|وَإِذْ قَالَ لُقْمَٰنُ لِٱبْنِهِۦ وَهُوَ يَعِظُهُۥ يَٰبُنَىَّ لَا تُشْرِكْ بِٱللَّهِ إِنَّ ٱلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ Ve iz kale lukmanu libnihi ve huve yaızuhu ya buneyye la tuşrik billah, inneş şirke lezulmun azim. Ve dedi Lokman oğlu için -o öğüt verdiği vakit ona-; “Ya oğlum! Ortak koşma Allah’a, doğrusu ortak koşmak mutlak büyük bir zulümdür.” |
(لَظُلْمٌ) 'lezulmun' kelimesindeki 'lam' ön edatı vurgulama amaçlı olup zulmün gerçekten büyük ve mutlak olduğuna işarettir.
31:13 ayetinde şirke yani Allah’a ortak koşmanın büyük bir günah olduğu vurgulandıktan sonra Lokman’ın oğluna öğütleri ile devam ediyor ve Yüce Allah 31:20 ve 31:21 ayetlerini indiriyor.
Yüce Allah aşağıdaki âyetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
3487|31|20|أَلَمْ تَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُۥ ظَٰهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَٰبٍ مُّنِيرٍ EE lem terev ennellahe sehhare lekum ma fis semavati ve ma fil ardı ve esbega aleykum niamehu zahireten ve batıneh, ve minen nasi men yucadilu fillahi bi gayri ilmin ve la huden ve la kitabin munir. Görmediniz mi ki Allah boyun eğdirdi size göklerdeki şeyleri ve yerdeki şeyleri ve fazlasıyla bağışladı size görünür ve gizli nimetlerini? Ve insanlardan kimi tartışır Allah hakkında bilgisi olmaksızın ve olmadan doğru yola kılavuzlayan ve olmadan aydınlatıcı bir kitap. |
3488|31|21|وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُوا۟ بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ ءَابَآءَنَآ أَوَلَوْ كَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ يَدْعُوهُمْ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ Ve iza kile lehumuttebiu ma enzelallahu kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena, e ve lev kaneş şeytanu yed'uhum ila azabis sair. Ve dendiği zaman onlara tabi olun Allah'ın indirdiği şeye, derler: “Hayır! Tabi oluruz babalarımızı-atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye”; şayet şeytan onları alevin azabına çağırmış olsa da mı? |
(ءَابَآءَنَآ) aba'ena kelimesi kökü (ابو) baba (father), ata (forefather- ancestor) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 2 (of 1303)
31:20 ayetindeki Allah hakkında tartışmak Allah var mı veya yok mu tartışması değildir. Allah’ın hükümleri olan emir ve yasakları hakkında tartışmaktır. Bu kişilerin elinde Allah’ın emir ve yasakları hakkında doğruluğu kesin olan bilgiler olmadığı bildiriliyor. Allah katından geldiği kesin olarak bilinemeyen bilgiler ve verilerle Allah’ın emir ve yasakları hakkında tartışıyorlar. Ellerindeki bilgi kesin doğru olan bir bilgi değil. Bu kişilerin bilgilerinin aydınlatıcı, doğru yola ileten, doğru yola kılavuzlayan bir kitaptan kaynaklanmadığı da vurgulanıyor. Dikkat edin lütfen; ayette aydınlatıcı bir kitaptan faydalanmıyor bu kişiler. Deniz feneri gibi her zaman doğru yolu gösteren bir kitabı kaynak olarak kullanmıyorlar. Ayette ‘kitabin’ ‘kitap’ kelimesi tekil ve belirlilik takısı olmadan gelmiştir. Herhangi bir tekil kitap işaret edilmiştir.
31:20 ayetinde bilgileri aydınlatıcı bir kitaba dayalı olmayan bu kimselerin sergilemiş olduğu tavır 31:21 ayetinde işaret ediliyor ve onlara onları doğru yola iletecek, bir deniz feneri gibi yol gösteren, aydınlatıcı bir kitap işaret ediliyor.
31:21 ayetinden anlarız ki bu kimselere ‘tabi olun Allah'ın indirdiği şeye’ denildiğinde bu kişilerin “Hayır! Tabi oluruz babalarımızı-atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye” demektedirler. Çok ilginç.
Allah’ın indirdiği nedir?
Kutsal kitaplardır. Bunda hiçbir şüphe yoktur. Yüce Allah’ın en son kutsal kitabı olan Kuran’dır.
Bu ayetlerden çok net anlıyoruz ki Yüce Allah’ın indirdiği din olan sadece Kuran yerine atalarının-babalarının üzerindeki türetilmiş dine tabi olanlar şirk içindedir. Atalar/babalar dininin şeytan öğretileri olduğunu, şeytanın çağırmaları olduğunu ayetten anlıyoruz.
Ataların/babaların üzerinde olduğu dine tabi olmak ile ilgili bir diğer ayette;
Yüce Allah 2:170 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
177|2|170|وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُوا۟ بَلْ نَتَّبِعُ مَآ أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ ءَابَآءَنَآ أَوَلَوْ كَانَ ءَابَآؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْـًٔا وَلَا يَهْتَدُونَ Ve iza kile lehumuttebiu ma enzelallahu kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abauhum la ya'kılune şey'en ve la yehtedun. Ve dendiği zaman onlara tabi olun Allah'ın indirdiği şeye, derler: “Hayır! Tabi oluruz babalarımızı-atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye”; onların babaları-ataları bir şey akletmeyenler ve doğru yola kılavuzlanmamışlar olsa da mı? |
2:170 ayeti ile 31:21 ayetleri kardeş ayetlerdir. 31:21 ayetinde şeytanın aleve çağırması vurgulanırken 2:170 ayetinde akletmenin, aklı kullanmanın önemi vurgulanmıştır. Herkes kendi aklını kullanmalıdır. Aklını başkalarına kiraya vermemelidir. Babalarımız/atalarımız çok iyi bilirler, biz onların bildiği gibi bilemeyiz dememeliyiz. Çünkü ayete göre atalarımız/babalarımız aklını kullanmamış olabilir. Hiç bir şey akletmemiş olabilir. Doğru yolu bulamamış olabilir. Kendi aklımızı kullanarak Allah'ın dosdoğru giden yolunu bulmalıyız. Ehli sünnete tabi bazı insanların 'İslam akıl dini değil nakil dinidir.' dediklerini biliyorum. Ne büyük cahillik! Ne büyük Kuran bilmemezlik!
Bu nedenle herkes akletsin ve babasının/atasının dinini, içinde doğduğu dini sorgulasın. Şeytanın atalar/babalar dini üzerinden insanı şirke sokmaya çalıştığını öğrensin ve ona göre aklını başına alsın. 2:170 ayetine göre de Yüce Allah’tan kendisini dosdoğru yöne kılavuzlaması için destek istesin.
Atalar-babalar dinine örnekler;
Tüm Hristiyanlar, tüm Yahudiler, tüm Hindular, tüm Budistler, mezheplere tabii olan tüm Müslümanlar. Daha doğrusu insanların çoğu.
Ehli sünnete tabi olmuş kişiler bu ayetlerin muhatabı biz değiliz derler;
Bu ayetleri okuyan ehli sünnete tabi olmuş, yani atalarının/babalarının dinine tabi olmuş kimseler yukarıdaki ayetleri hiç üzerlerine almazlar. Sanki bu ayetler ateistlere veya deistlere gelmiş gibi hareket ederler. Ya da Kuran’ın indiği dönemdeki Mekkeli müşriklere gelmiş gibi düşünürler. Onlara göre bu ayetler kendileri ile ilgili değildir.
Durum ehli sünnete tabi olan kişilerin düşündüğü gibi değildir. Yukarıdaki ayetlerin muhatapları hemen sonraki ayette yani 31:25 ayetinde işaret ediliyor.
Yüce Allah 31:25 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
3492|31|25|وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Ve le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekulunnellah, kulil hamdulillah, bel ekseruhum la ya'lemun. Ve eğer sorsan onlara: “Kim yarattı gökleri ve yeri?”; mutlaka derler: “Allah”; de ki: “Hamd Allah içindir”; Hayır! Onların çoğu bilmezler. |
“Kim yarattı gökleri ve yeri?” sorusuna Allah diye cevap veren herkes yukarıdaki ayetlere muhataptır. Demek ki göklerin ve yerin yaratıcısı Allah diyen kimseler şeytan tarafından şirke farkına varmadan batırılabiliyor.
Şimdi ehli sünnete tabi olmuş kişilere sorsak “Kim yarattı gökleri ve yeri?”, mutlaka Allah diyeceklerdir. Ancak Allah’ın indirdiği Kuran hükümleri yerine insanlar tarafından oluşturulmuş atalarının/babalarını Kuran ile ilgisi olmayan dinlerine tabi olacaklardır. Tam bir şirk.
Şirk günahından nasıl kurtuluruz?
Sadece Yüce Allah’ın indirdiği Kuran’a tabi olarak, sadece Allah’a yönelerek, Allah haricinde peygamberler de dahil olmak üzere hiçbir şeye yönelmeyerek kurtuluruz.
Yüce Allah’ımız bizi dosdoğru yolu olan Kuran’a iletsin ve o yoldan ayırmasın.