Ve sabret Rabbinin hükmü için.

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4781|52|48|وَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ

Vasbir li hukmi rabbike fe inneke bi a’yuninâ, ve sebbih bi hamdi rabbike hîne tekûmu.

Ve sabret Rabbinin hükmü için; öyle ki, doğrusu sen gözlerimizin önündesin; ve tesbih et Rabbini hamd ile, kalktığın/doğrulduğun zaman.

5317|68|48|فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ

Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tekun ke sâhıbil hûti, iz nâdâ ve huve mekzûm.

Öyleyse sabret Rabbinin hükmü için; ve olma balık sahibi gibi (Yunus); o vakit nida etti/seslendi; ve o (Yunus) sıkıntısını/üzüntüsünü bastırandı.

5613|76|24|فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ ءَاثِمًا أَوْ كَفُورًا

Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tutı’minhum âsimen ev kefûrâ.

Öyleyse sabret Rabbinin hükmü için; ve itaat etme onlardan bir günahkâra veya bir kâfire.

 

(‘sbir’, ‘ٱصْبِر’, ‘sabret’) kelimesinin fiil anlamı sabretmek, direnmek, dik durmak, kontrolünü kaybetmeden, metanetini koruyarak zorluklara karşı direnmek ve mücadele etmek demektir. Saf acı çekmek, bu acıya hiçbir şey yapmadan dayanmak demek değildir.

(‘hukmi’, ‘حُكْمِ’, ‘hükmü’) kelimesi isim kelimesi olup hüküm, karar anlamındadır.

Ayetlerden anlarız ki; Yüce Allah’ın iş ve oluşlar için verdiği hükme/karara sabretmemiz gereklidir. Muhatap direkt olarak Muhammed peygamberimiz olmasına rağmen ayet tüm insanları bağlar. Yani emir hepimizedir. Yüce Allah’ın Rab sıfatı yani ‘efendi’ sıfatının işaret edilmesi de boşuna değildir. Rab sıfatı Yüce Allah’ın evreni/evrenleri programlayıp yönetmesini işaret eder. Yüce Allah bir şey hakkında hükmünü/kararını verdiğinde artık o iş-oluş için aksi bir şey asla ve asla mümkün değildir. Yüce Allah’ın hükmü gerçekleşir. Bu noktada bize Yüce Allah işaret veriyor. Verdiği hükme sabretmemizi istiyor. Hayatta her şey istediğimiz gibi gitmeyebilir. Dünya hayatı zorluklar ve sıkıntılarla dolu. Yüce Allah bizleri musibetlere tabi tutuyor. Her işin hükmünü/kararını veriyor. Yüce Allah’ın hükmetmesi ile başımıza bazı musibetler her zaman gelir. Bu kaçınılmazdır. Musibetlerin verilme nedeni kişinin Yüce Allah’a kılavuzlanması/yönelmesi amacı iledir.

Bize düşen görev nedir?

Yüce Allah’ın hükmü/kararı gereği bir olay başımıza gelmişse artık o olaya karşı sabır göstereceğiz. Metanetli olacağız. Ayaklarımızı yere sağlam basacağız. Üzülmeyeceğiz. Hüzünlenmeyeceğiz. Boş boş durmayacağız. Yüce Allah’a yöneleceğiz. Yüce Allah’tan yardım dileyeceğiz ve direnerek mücadele edeceğiz.

52:48 ayetinin hemen devamında muhteşem bir ifade var. ‘fe inneke bi a’yuninâ’, ‘فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا’, ‘öyle ki, doğrusu sen gözlerimizin önündesin’. Yüce Allah açık ve net olarak kontrolün kendisinde olduğunu bildiriyor. Tabiri caiz ise panik olacak, sıkıntıya girecek, kaygı duyulacak hiçbir şey yok; beni sizi görüyorum, her şeyden haberdarım, rahat olun, siz sadece verdiğim hükme/karara sabır gösterin buyurmaktadır.

‘ve tesbih et Rabbini hamd ile, kalktığın/doğrulduğun zaman.’

Tesbih - sabbaha fiilinden türemiştir ve bu fiilin anlamı, Allah'ın düzeninde yılmadan yüzüp gitmek, ilerlemek demektir. Tesbih sözcüğü zamana bağlı (Güneşin doğması ve batması gibi) olarak emir edildiği zaman, Allah'ın koyduğu düzene ne kadar uyup uyulmadığını sorgulamak, kendine çekidüzen vermek anlamındadır. Vakitlere kayıtsız olarak genel anlamda tesbih etmek emredildiğinde ise, ''Allah'ın koyduğu düzende yılmadan devam et" anlamına gelir.

52:48 ayetinde kalkma/doğrulma olayı ile ilişkilendirildiği için ‘Allah'ın koyduğu düzene uyup uyulmadığını sorgulamak, kendine çekidüzen vermek’ şeklinde anlamak gereklidir.

‘hîne tekûm’, ‘kalktığın/doğrulduğun zaman’ ne anlamında kullanılmıştır?

‘tekûm’ kelimesi kökü (قوم) kalkmak (get up), ayağa kalkmak-doğrulmak (stand erect) anlamındadır.  

'tekûm' kelimesi 73:20 ayetinde de geçer. Bu ayette “Doğrusu Rabbin bilir ki sen kalkarsın daha azında gecenin üçte ikisinden….” şeklinde geçişi gecenin bir kısmında Muhammed peygamberin uyanık olduğunu yani uyumadığını, beyin faaliyetlerinin aktif olduğunu işaret etmektedir. Kısacası ‘tekûm’ kelimesi ile uykudan uyanarak kalkma işaret edilmiştir. Uyanıp kalkan Muhammed peygamber 73:20 ayetine göre Kuran çalışmaktadır. Kuran okumaktadır.

Böylece anlarız ki uykudan uyanıp kalkıldığında, beyin fonksiyonları aktif hale geldiğinde (göğün ve yerin kaldırılıp tutulması gibi, 30:25) bir insan ilk olarak Allah'ın düzeninde doğru yolda ilerleyip ilerlemediğini kontrol edecektir. Bunu da Yüce Allah’a hamd ederek yapacaktır. Hamd sadece Yüce Allah’a aittir. Ancak O kendisini hakkı ile değerlendirebilir. Yaratılmış olan biz kulları O’nu asla hakkı ile değerlendiremeyiz. Ona hakkı ile hamd edemeyiz. Ancak O’nun yüceliğini az da olsa anlayabilmek ve hamd edebilmek için O’nun ayetleri olan evren kitabını iyi okumamız gerekir. Evrenin işleyişini pozitif bilimler sayesinde anlıyoruz. İşte bu bilimleri öğrenmek ve Yüce Allah’ın kudretini, gücünü anlamaya çalışmak O’na hamd etmektir. Demek ki uyanıp ayaklandığımız anda Yüce Allah’ın yüceliğini, kudretini düşüneceğiz. Yüce Allah’ın düzenine uygun bir yaşam sürüp sürmediğimizi kontrol edeceğiz.

Balık sahibi olan Yunus peygamber üzerinden verilen öğüt;

68:48 ayetinde Yüce Allah’ın hükmüne/kararına sabretmek ile Yunus peygamberin ilişkisi bu noktada önemlidir. ‘mekzûm’ ‘مَكْظُومٌ’ kelimesinin kökü (كظم) olup bastırmak, gizlemek, sıkıntısını veya sinirini bastırmak anlamındadır. Brill, page 808 (of 1063). Ayette isim kelimesi olarak gelmiş olup Yunus peygamberin büyük bir sıkıntı ve bunalım içinde olduğunu bizlere bildirir. Yusuf peygamberin Yüce Allah’ın hükmüne sabredemediği ortadadır. Bu nedenle Muhammed peygambere Yunus peygamber gibi davranmaması, Yüce Allah’ın verdiği hükme karşı sabırlı olması öğütlenmiştir.

Yüce Allah resûllerine onların bellerini büken sıkıntılar verdiyse bizlere de musibetler mutlaka verilecektir. Mutlak ki bu musibetlerin Yüce Allah’ın hükmü olduğunu, O’nun kararı olduğunu, O’nun gözetimi altında olduğunu bilmeliyiz. Panik yapmadan, sıkıntıya düşmeden, karalar bağlamadan, dengemizi kaybetmeden, kendimizi Yüce yaratıcının gözetimine bırakarak bu musibetlerle mücadele etmeliyiz.

En doğrusunu Allah bilir.