Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2100|17|73|وَإِن كَادُوا۟ لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ ٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ لِتَفْتَرِىَ عَلَيْنَا غَيْرَهُۥ وَإِذًا لَّٱتَّخَذُوكَ خَلِيلًا

Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayrehu ve izen lettehazûke halîlâ.

Ve neredeyse mutlak kandırıp saptırır oldular seni sana vahyettiğimizden; yalan uydurman için üstümüze; onun (vahyin) haricinde; ve o vakit mutlak edinirlerdi seni bir dost.

2101|17|74|وَلَوْلَآ أَن ثَبَّتْنَٰكَ لَقَدْ كِدتَّ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْـًٔا قَلِيلًا

Ve lev lâ en sebbetnâke lekad kidte terkenu ileyhim şey’en kalîlâ.

Ve eğer ki sabitlemeseydik seni; ant olsun neredeyse eğilip dayanır oldun onlara az bir şey.

2102|17|75|إِذًا لَّأَذَقْنَٰكَ ضِعْفَ ٱلْحَيَوٰةِ وَضِعْفَ ٱلْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا

İzen le ezaknâke di’fal hayâti ve di’fal memâti summe lâ tecidu leke aleynâ nasîrâ.

O zaman mutlak tattırırdık sana kat kat hayatı ve kat kat ölümü; sonra bulamazsın kendine bize karşı bir yardımcı.

2103|17|76|وَإِن كَادُوا۟ لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ ٱلْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا وَإِذًا لَّا يَلْبَثُونَ خِلَٰفَكَ إِلَّا قَلِيلًا

Ve in kâdû le yestefizzûneke minel ardı li yuhricûke minhâ ve izen lâ yelbesûne hilâfeke illâ kalîlâ.

Ve neredeyse mutlak korkutup kaçırır oldular seni o yerden; çıkarmak için seni oradan; ve o vakit kalamazlar senin ardından; pek az dışında.

2104|17|77|سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا

Sunnete men kad erselnâ kableke min rusulinâ ve lâ tecidu li sunnetinâ tahvîlâ.

Bir sünnet/bir yasa; elçilerimizden senden önce gönderdiğimiz kimseye; ve asla bulamazsın sünnetimiz/yasamız için bir değişiklik.

 

17:73-17:77 ayetleri çok dikkati okunmalıdır. Ayetler çok net ve açıktır.

Anlarız ki;

Muhammed peygamberimiz hayatta iken bile vahyin yani Kuran’ın mesajını saptırmaya çalışan insanlar mevcuttur. Bu kimseler öyle argümanlar ile gelmişlerdir ki Yüce Allah’ın desteği olmasaydı Muhammed peygamberimizi bile neredeyse vahyin mesajından saptırma noktasına getireceklerdi. Vahyin mesajını saptırmak için uyguladıkları yöntem önemlidir. ‘yeftinûneke’ kelimesi ‘kandırıp-saptırırlar seni’ demektir. Yani burada zorlayarak bir saptırmadan söz edilemez. Kandırma ile bir saptırma söz konusudur. Kandırma yöntemi ile Yüce Allah’ın vahyinin dışında bir şeyler türetme amacı vardır. Kandırma yöntemi olarak da Yüce Allah’a karşı yalan uydurma yöntemi tercih edilmektedir. Kısacası Yüce Allah’ın vahyetmediği şeyleri Yüce Allah vahyetmiş gibi göstereceklerdir. Bunu da O’nun peygamberini kullanarak yapacaklardır. Gerçekten vahiy olmayan şeyleri kandırarak vahiymiş gibi göstereceklerdir. Bunu nasıl yaptıklarını aşağıda anlatacağım inşallah.

Yüce Allah peygamberinin ayaklarını sağlam bastırmış ve onu sabitleyerek mesajın yani vahyin mesajının bozulmasına izin vermemiştir. Yüce Allah bunu yapmamış olsaydı mutlaktır ki Muhammed peygamber onlara doğru az da olsa meyledip dayanacaktı. Yüce Allah bu meyletmenin cezasını da bildiriyor. Muhammed peygamber vahyin mesajının bozulmasına neden olmuş olsaydı Yüce Allah Muhammed peygamberi hayatta ve ölümde kat kat eziyetle karşılaştıracağını da bildirmiştir.

Ayet grubundan ikinci anladığımız şey ise Muhammed peygamberin yurdundan çıkarılmak istendiğidir. Bunu korku salarak, baskı yaparak yapmaya çalışmışlardır. Yüce Allah yine elçisine destek olmuştur. Elçisini destekleyerek yurdunda kalmasını sağlamıştır. Yüce Allah dilerse o kimseleri de o yurttan çıkaracağını açıkça bildirmiştir.

Elçilerin başına Yüce Allah’ın bir yasası olarak mutlak olarak gelen şeyler;
Ayet grubundan anlarız ki her gönderilen elçi şu iki şeye maruz kalmıştır.

  • Vahyedilen mesajın saptırılmak istenmesi.
  • Yurtlarından korku ve baskı ile çıkarılmak istenmeleri.

Bu noktada vahyin mesajının saptırılması konusuna odaklanmak istiyorum. Yüce Allah mutlaktır ki elçilerinin ayaklarını sağlam bastırır ve onları sabitleyerek mesajın değişmesine izin vermez. Ancak elçiler vefat ettirilince onların getirdiği mesajın bir şekilde saptırılmasına izin verilir. Bu Yüce Allah’ın bir sünnetidir, bir yasasıdır. Fitne/sınav/imtihan amaçlıdır. Tevrat ve İncil de elbette Yüce Allah katındandır. Ancak elçiler vefat ettirildikten çok kısa bir süre sonra mesaj çeşitli argümanlar ile saptırılmıştır. Yüce Allah’ın sünneti gereği Muhammed peygamberimizin başına da aynı durum mutlak gelecektir. Gelmiştir de. Ancak bu kez farklı bir şekilde gerçekleşmiştir. Kıyamet gününe kadar yeni bir kitap gelmeyeceği için Kuran yeni nesiller için korunmuştur. Kuran’ın diğer kutsal kitaplardan farkı budur. Bu durumda Kuran’ın mesajı yani vahiy nasıl saptırılabilir? Elbette gerçekten vahiy olmayan şeyleri vahiymiş gibi göstererek. Yani Yüce Allah’a karşı yalan uydurarak. Bunun da en kolay yolu Muhammed peygamberin Kuran haricinde vahiy aldığını söyleyerek ve insanları ona inandırarak gerçekleştirilebilir. Bu yöntem Yüce Allah’ın izni ile gerçekleşmiştir. Tıpkı ayette bildirildiği gibi. Kuran’ın mesajı kandırarak saptırılmıştır.

Muhammed peygamberimiz vefat ettirilince artık meydan 17:73 ayetinde işaret edilen kimselere ve onlar gibi olanlara kalmıştır. Kuran’ı direkt olarak değiştiremeyince tek yapabilecekleri şey kalmıştır. Muhammed peygamberin adını kullanarak Yüce Allah’a karşı yalan uydurmak. Bu yöntemle “Peygamberimiz dedi ki:” ile başlayan neredeyse sayısız hadis uydurulmuştur. Kuran’da yer almamasına rağmen, hatta Kuran’ın mesajına tam ters olmasına rağmen “peygamber dedi ise mutla vahiydir, mutlak Yüce Allah buyurmuştur” yalanı ile hadisler dine kaynak edinilmiştir. Bu hadisler zamanla Kuran’ın önüne geçmiştir. Kuran’ın mesajı geride kalmıştır. Uydurulmuş hadisler ışığında uydurulmuş mezhepler doğmuştur. Şu an ehli sünnetin tabi olduğu 4 mezhep olan Malikî, Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleri de maalesef uydurulmuş dinlerdir ve Kuran ile ilgileri yoktur. Yüce Allah katında kabul görecek olan tek bir din vardır. O da saf ve halis olan sadece Kuran dinidir.  

Bize düşen görev;

Doğru yolu bulmak isteyenlere düşen görev sadece ve sadece Kuran okumaktır. Kuran kendi ayetlerini yine kendi ayetleri ile açıklayan, apaçık/ayan beyan bir kitap olup kesinlikle yeterlidir. Çelişki içermez. Kendisine yapışan herkesi mutlaka doğru yola iletir.

En doğrusunu Allah bilir.