Yüce Allah 27:91 ve 27:92 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

3248|27|91|إِنَّمَآ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ ٱلْبَلْدَةِ ٱلَّذِى حَرَّمَهَا وَلَهُۥ كُلُّ شَىْءٍ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ

İnnema umirtu en a'bude rabbe hazihil beldetillezi harremeha ve lehu kullu şey'in ve umırtu en ekune mine l-muslimin.

‘Sadece emrolundum ki kulluk ederim bu beldenin Rabbine ki O saygıdeğer kıldı onu ve O’nadır her şey ve emrolundum ki olurum Müslümanlardan.’

3249|27|92|وَأَنْ أَتْلُوَا۟ ٱلْقُرْءَانَ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِى لِنَفْسِهِۦ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ

Ve en etluve l-kur'an, fe menihteda fe innema yehtedi li nefsih, ve men dalle fe kul innema ene minel munzirin.

‘Ve ki okurum Kuran’; ve kim yola gelirse artık sadece yola gelmiş olur kendisi için ve kim saparsa artık de ki: ‘Ben sadece uyarıcılardanım.’

 

Bu 2 ayetten Yüce Allah’ın Muhammed peygamberimize sadece kendisine kulluk etmesini emrettiğini, Müslümanlardan olmasını emrettiğini ve Kuran okumasını emrettiğini anlıyoruz.

27:92 ayetinde geçen; ‘etluve’ (أَتْلُوَا) kelimesi kökü (تلو) okumak (read), sesli olarak okumak (read out loud), nakletmek-tek tek söylemek (recite) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 117 (of 1303) 

Böylece 27:92 ayetinden anlarız ki; Muhammed peygamberimiz kendisine vahyedilen Kuran’ı sesli olarak okumuştur. İnsanlara sesli olarak nakletmiştir.

Peygamberimize emredilen şeyler bize de direkt olarak emredilmiştir.

Biz de;

  • Sadece Allah’a kulluk ederiz.
  • Müslümanlardan oluruz.
  • Kuran okuruz.

Peygamberimiz sesli olarak Kuran okuduğunda şüphesiz ne dediğini biliyordu ve anlıyordu. Onu dinleyen insanlar da Arapça bildikleri için doğal olarak Kuran’ı anlıyorlardır.

Lütfen dikkat edin!

Anlıyorlardı! Anlıyorlardı! İlk müslümanlar Kuran'ı anladılar! 

Ancak günümüzde Arapça bilmeyen insanların Kuran’ı Arapça olarak anlamadan okuduklarını, anlamadan dinlediklerini, bir musiki dinliyor gibi duygulandıklarını görmekteyiz. Ancak Kuran’ı bir musiki dinler gibi değil anlamak esastır.

Bu duruma şu örnek verilebilir.

Diyelim ki tıp fakültesinde öğrenciyiz. Bir kitap düşünün ki içerisinde ölümcül bir kanser hastalığına karşı yapılacak ameliyat teknikleri ve tedavi seçenekleri tek tek anlatılmış. Bu tekniklere uyulduğunda ölümcül kanser hastalığı tedavi edilebiliyor. Ancak kitap bizim ana dilimizde yazılmamış. Latince yazılmış. Türkçe değil.

Ne yapmamız lazım? Kitabı okuyup anlamamız ve kanseri tedavi eden teknikleri öğrenmemiz ve uygulamamız gerekli. Ya Latince öğrenip kitabı okuyup anlayacağız veya Türkçeye çevrilmiş kitabı okuyacağız ve anlayacağız. Her iki yöntemde de başarılı oluruz.

Ancak öyle bir öğrenci düşünün ki Latince bilmiyor. Kitabı Latince olarak ezberlemiş. Kanser hastası geldiğinde ezberlemiş olduğu Latince kitabı okumaya başlıyor. Kitabın içinde yazılanları anlamamış olduğu için kanser hastasını tedavi etmesi mümkün değildir. Hasta kesin olarak ölecektir.

Ancak Latince kitabı anlayarak okuyan ve öğrenen kişi ise kanser hastasını kitaptaki teknikler ile tedavi edecektir.

İnanın Kuran’ın durumu da böyledir. Tüm insanlara bir rahmet, bir kurtarıcı, bir şifa olarak gönderilen Kuran’ın mesajını çoğu insan anlamamaktadır. Arapçasından anlamadan yapılan okumanın okuyana da okunana da faydası yoktur.

Özetle;

Kuran anlamak için okunmalıdır

 

Müslüman olmak ne demek?

Kuran’da geçen Müslüman kelimesi ile yeryüzünde kendilerini Müslüman olarak kabul eden milyarlarca insan arasında bir bağlantı yoktur.

(ٱلْمُسْلِمِينَ) l-muslimin kelimesi kökü (سلم) güvende olmak (to be safe), zarar görmemiş olmak (unharmed), bozulmamış (unimpaired), sağlam-bozulmamış (intact), güvenilir-tehlikesiz (safe), sakıncalı olmayan (unobjectionable), hatasız (faultless), emin olmak (to be certain) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 495 (of 1303)

Selam, selamet gibi Türkçeye de geçmiş kelimeler bu kökten türemiştir.

Genel olarak tanımlandığında l-muslimin kelimesi barışçıl olan, her şartta güvenilir olan kişi demektir.  İslam kelimesi de esasen aynı kökten gelir ve barış demektir.

Kesin olarak anlaşılır ki kendilerine Müslümanım diyen mezhepçi anlayış ile Kuran Müslümanlığının hiçbir ilgisi yoktur.

Yüce Allah 27:92 ayetinde Kuran’ı anlayarak okuyan kişilerin, sadece kendisine kulluk eden kimselerin ve barışçıl-güvenilir olan kimselerin kendileri için hidayete ereceğini buyurmaktadır. Bunlara uymayan kimseler ise hidayetten uzaklaşacak ve sapkın bir yola girerek fasık olacaklardır.

Ayette Kuran okumak ile sadece Allah'a kulluk etmek bir arada geçmektedir. Bu da büyük bir işarettir. Dinde kaynak olarak Kuran harici kitaplar okunduğuna sadece Allah'a kulluk etme riske girmektedir. 

 

Muhammed peygamberimiz sadece uyarıcıdır;

27:92 ayetinde Muhammed peygamberimize gelen bir emir daha vardır. 'Artık de ki: ‘Ben sadece uyarıcılardanım.’' 'fe kul innema ene minel munzirin.

Aklı olan bir kişi bu ayeti okuduğununda peygamberimizin görevinin uyarmak olduğunu hemen anlar. 

Peygamberimiz ne ile uyaracaktır?

Tabii ki okumuş olduğu Kuran ile.

 

Ehli sünnete tabi olmuş, gönül vermiş, inanmış sevgili kardeşim;

Lütfen aklını çalıştır. Aklını kullan. Sorgula. Kuran'ı en az bir kez anladığın dilde oku. Göreceksin ki sana empoze edilmiş din ile Kuran dini arasında hiç bir bağlantı yok. İlgi ve alaka yok. 

En doğrusunu Allah bilir.