Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
126|2|119|إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَا تُسْـَٔلُ عَنْ أَصْحَٰبِ ٱلْجَحِيمِ İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an ashâbil cahîm. Doğrusu biz gönderdik seni gerçekle; bir müjdeci ve bir uyarıcı; sorulmazsın cehennem yoldaşları hakkında. |
1348|9|113|مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن يَسْتَغْفِرُوا۟ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوٓا۟ أُو۟لِى قُرْبَىٰ مِنۢ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîm. Olmamıştır nebi ve inanan kimseler için ki bağışlanma dilemeleri ortak koşanlar için-yakınlık sahibi olmuş olsalar da-belirginleşmesi sonrasından onlara ki onlar cehennem yoldaşları. |
Bu iki ayet aklı olanlara için büyük işaretler sunar. Ahiret evreninde Muhammed peygamberimizden şefaat bekleyenlere tokat gibi bir cevaptır.
Muhammed peygamberimizin şefaat etmesi ile ilgili çok sayıda hadis olmakla birlikte en dikkat çekicilerinden bir tanesi aşağıda verilmiştir;
Hadis; “Kendisinden şefaat istenen “İnsanlığın Efendisi” (s.a.v.), şefaat için arşın altında Allah’a secdeye kapanır. Allah Teâlâ, ona secdesinde yapılacak hamdlerin en güzellerini ilham eder. Hz. Peygamber, Allah’a hamd ettiği sırada “Başını kaldır; iste, isteğin verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul edilecektir, söyle, sözün dinlenecektir.” cevabını alır. Hz. Peygamber (s.a.v) şefaatte bulunduktan sonra hesap başlar. Bunun ardından o, birkaç defa daha secdeye kapanarak Allah’a hamd ve dua ederek şefaatte bulunur. Hz. Peygamber’in şefaatiyle Allah’ın izni ve rızası dahilinde önce hiç hesaba çekilmeyecek olan müminler, birbirlerine tutunarak, saf halinde hep birlikte cennete girer. Onları derecesine göre diğer mü minler takip eder… En son ise cehenneme gittiği halde kalbinde ufacık da olsa bir iman bulunan müminlerin büyük çoğunluğu, Allah Teâlâ tarafından cehennemden çıkarılarak cennete gönderilir. İşte İsrâ Sûresinde belirtilen “Makâm-ı Mahmûd”, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) eriştiği bu şefaat makamıdır.”
Açıkça görüldüğü üzere Muhammed peygamberimiz bu hadise göre cehenneme gitmiş insanları oradan kurtarmak için secdeye gitmekte, onlar için yalvarmakta ve sonunda onları oradan haşa Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ın azabından kurtarmaktadır.
Ancak durum uyduruk hadisçi ehli sünnet yoldaşlarının düşündüğü gibi değildir. Kuran tam tersini söylüyor.
2:199 ayetinde Muhammed peygamberin bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderildiğini bildiriyor. Bu müjde ve uyarı alemlere rahmet olan Kuran’dır. Ayetin devamında Muhammed peygambere cehenneme gitmiş olan insanlar hakkında sual edilmeyeceği, sorgulanmayacağı, sorumlu olmayacağı açıkça bildiriliyor. Dünya’da yaptıkları ve yapmadıkları hakkında ahiret evreninde yapılan hesaplaşma sonrası cehenneme giden cehennem yoldaşları hakkında resûle hiçbir şekilde bir şey sorulmayacaktır. Hatta 9:113 ayetinde Muhammed peygambere ve inanmış olan kimselere cehennem yoldaşları oldukları açıkça ortaya çıkmış olan müşriklere (Yüce Allah’ın astlarından kimseleri de Yüce Allah’ın yetkisine ortak edenler) bağışlanma dilemeleri bile yasaklanmıştır.
Kuran’a göre şefaat sadece Yüce Allah’adır. O’nun haricinde hiç kimseye (Muhammed peygamber dahil) şefaat etme yetkisi verilmemiştir.
Şefaat konusu çok çok önemlidir. Şeytanın en büyük tuzağı şefaat üzerinedir. Bu nedenle herkesin şefaat konusunda çok bilgili olması gereklidir. Lütfen aşağıdaki makaleyi dikkatlice okuyunuz.
Aşağıdaki ayeti görmezden mi gelelim? Muhammed peygamber bile kendisine ne yapılacağını bilmiyorum diyor. Ayete mi inanalım yoksa şeytan tarafından uydurtulmuş hadislere mi inanalım?
Yüce Allah 46:9 âyetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Âyet No|Sure No|Âyet No|Âyet Arapça okunuş Meal |
4517|46|9|قُلْ مَا كُنتُ بِدْعًا مِّنَ ٱلرُّسُلِ وَمَآ أَدْرِى مَا يُفْعَلُ بِى وَلَا بِكُمْ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰٓ إِلَىَّ وَمَآ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ Kul ma kuntu bid'an miner rusuli ve ma edri ma yuf'alu bi ve la bikum, in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene illa nezirun mubin. De ki: “Değilim resûller arasında ilk olan biri; ve bilmem ne yapılacağını bana ne de sizlere; ben uymuyorum bana vahyedilen şey dışında, ve değilim ben apaçık bir uyarıcıdan başkası.” |