Yüce Allah aşağıdaki ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

711|5|42|سَمَّٰعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّٰلُونَ لِلسُّحْتِ فَإِن جَآءُوكَ فَٱحْكُم بَيْنَهُمْ أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ وَإِن تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَن يَضُرُّوكَ شَيْـًٔا وَإِنْ حَكَمْتَ فَٱحْكُم بَيْنَهُم بِٱلْقِسْطِ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُقْسِطِينَ

Semmâûne lil kezibi ekkâlûne li s-suhti fe in câuke fahkum beynehum ev a’rıd anhum, ve in tu’rıd anhum fe len yedurrûke şey’â ve in hakemte fahkum beynehum bil kıst innallâhe yuhıbbul muksıtîn.

Kulak verenler yalana, yiyenler haksız kazanç; öyle ki eğer geldilerse sana; o durumda hükmet aralarında yada yüz çevir onlardan; ve eğer yüz çevirirsen onlardan öyle ki asla zarar vermezler sana bir şey; ve eğer hükmettiysen; artık hükmet aralarında eşitlikle; doğrusu Allah sever eşit davrananları.

731|5|62|وَتَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْإِثْمِ وَٱلْعُدْوَٰنِ وَأَكْلِهِمُ ٱلسُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ

Ve terâ kesîran minhum yusâriûne fîl ismi vel udvâni ve eklihimu s-suhti lebi’se mâ kânû ya’melûn.

Ve görürsün; onlardan çoğu çabuklaştırırlar günahı ve düşmanlığı/saldırganlığı ve yemelerini haksız kazanç; mutlak kötü oldu yapar oldukları.

732|5|63|لَوْلَا يَنْهَىٰهُمُ ٱلرَّبَّٰنِيُّونَ وَٱلْأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ ٱلْإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ ٱلسُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُوا۟ يَصْنَعُونَ

Lev lâ yenhâhumur rabbaniyyûne vel ahbâru an kavlihimul isme ve eklihimu s-suhti lebi’se mâ kânû yasneûn.

Men etmeli değil miydi onları Rabbaniler ve hahamlar, günah söylemlerinden ve yemelerinden haksız kazanç? Mutlak kötü oldu yapar oldukları.

 

(ٱلسُّحْتَs-suht kelimesi kökü (سحت) yasaklanmış-men edilmiş (forbidden), yasaklı-engelli (banned), illegal*kanun dışı, yasa dışı, kural dışı* olarak sahip olunan her şey (illegal possessions), haksız kazanılmış değerler (ill-gotten property) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 465 (of 1303)

Bu 3 ayeti ‘haksız kazanç’ açısından inceleyeceğiz inşallah.

(ٱلسُّحْتَ) ‘s-suht’ isim kelimesi olup haksız elde edilen şeyleri ifade eder. Ancak ayetlerde bu kelime ‘eklihimu’ ‘yemeleri’ ile birlikte geldiği için yeme fiili ile direkt olarak ilişkilidir. Bu da bize (ٱلسُّحْتَ) ‘s-suht’ kelimesi ile direkt olarak haksız kazancın, haksız mal yemenin, haksız para kazanmanın işaret edildiğinin bir kanıtıdır.

Müminler asla ve asla haksız kazanç elde etmezler, edemezler. Haksız kazanç yemezler. Yüce Allah’ın ayetleri ortadadır.

Haksız kazanç nedir?

Aslına bakılırsa bu sorunun cevabı çok basittir. Hakkımız olmayan bir şeyi, haksız yollarla elde ettiğimizde haksız kazanç/gelir sağlamış oluruz.

Örnekler verelim;

Her türlü yapılan torpil;

Torpil, adam kayırma haksız kazanca neden olduğu için asla yapılmamalıdır. Yapan da yaptıran da bu günahı işlemiş olur.

Basit bir bekleme sırasında öne geçmek için yapılan bir torpil bile başkasının hakkını yemeye neden olabilir. Ancak bir ömür boyu haksız kazanca neden olan torpiller de vardır. Devlet memurluğuna girişte yapılan objektif yazılı sınavda daha düşük puan almasına rağmen torpille mülakata etki ettirerek başkalarının hakkı olan memuriyete girmek. Bunun yapan kimselerin aldıkları tüm maaşların (emeklilik dahil) yukarıdaki ayetlere göre haksız kazanç olduğu ortadadır. Bu duruma müsaade eden, izin veren kimselerin de ahiret evrenindeki hesapta bu konu açısından sorgulanacağı mutlak kesindir.

Bir malı değerinden çok fazlaya satmak veya değerinden çok aza almak;

Kabul edilebilir bir kâr oranından fazlası haksız kazanca girecektir. Bunu yapan esnafların da bu ayetleri iyi okumalarını tavsiye ederim.

3-5 yerden maaş alan memurlar; bankamatik memurları;

Bir memur devletin kendisine verdiği maaşı hak etmelidir. İşe bile gitmeden bankamatikten maaş çeken memurların olduğu söyleniyor. Böyle bir durum varsa bu haksız kazanca neden olacaktır. Hak etmediği halde maaşı artsın diye başka bir yerlerde çalışıyormuş gibi göstererek haksız maaş almak da yukarıdaki ayetlere terstir.

İşini savsaklayan işçiler;

İşverenin kendilerine verdiği maaşın hakkını vermeyen işçiler hak etmedikleri halde haksız kazanç sağlamış olurlar.

İşçisinin hak ettiği maaşı vermeyen, onları düşük ücretle çalıştıran işverenler;

Bu da ülkemizde yaşanan en büyük sorundur. İşçisinin hak ettiği maaşı vermeyenler o işçilerin hakkını yemiş olacaktır.

Eşit davranmamak;

5:42 ayetinde eşit davrananlar ‘doğrusu Allah sever eşit davrananları’ geçişi ile övülüyor. Bu nedenle her zaman, her yerde eşitliği ön plana çıkarmamız gereklidir. Eşit davranmamak hak ihlaline neden olacaktır. 

Örnekler neredeyse sınırsız sayıda artırılabilir. Önemli olan haksız kazancın ne olduğunu beynimize kazımamızdır. Aklımızdan hiç çıkarmamamızdır. Her bir mümin, her Allah’ın günü “haksız kazanç elde ettim mi?” diye kendisine sormalıdır. “aileme/çocuklarıma haksız kazanç/mal yedirdim mi?” diye sormalıdır.  

Sonuç olarak;

Hakkımız olmayan şeyi istemekten uzak durmalıyız. Hakkımız olan şey için mücadele etmeliyiz.

En doğrusunu Allah bilir.