Ruh kelimesi belirlilik takısı ile (İngilizcedeki ‘the’) (ٱلرُّوحِ) (r-ruh) toplam 7 ayette 8 kez geçmektedir. Belirlilik takısı olmadan (رُوحِ)(ruh) ise 13 kez geçmektedir. Bu geçişler aşağıda verilmiştir.

Detaylı inceleme ise ayetlerden sonra verilmiştir.

 

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerde şu şekilde buyurmaktadır; (ٱلرُّوحِ) (r-ruh) geçişi;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1901|16|2|يُنَزِّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ بِٱلرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦٓ أَنْ أَنذِرُوٓا۟ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱتَّقُونِ

Yunezzilul melaikete bir ruhi min emrihi ala men yeşau min ibadihi en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun.

Uyarmaları için, dilediği kuluna, buyruğundan ruh ile melekleri indirir: "Benden başka Tanrı yoktur. Artık, Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!"

2112|17|85|وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلرُّوحِ قُلِ ٱلرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّى وَمَآ أُوتِيتُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا

Ve yes'eluneke anir ruh, kulir ruhu min emri rabbi ve ma utitum minel ilmi illa kalila.

Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir."

3123|26|193|نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ

Nezele bihir ruhul emin.

Onu ruhu'l-emin indirdi.

4146|40|15|رَفِيعُ ٱلدَّرَجَٰتِ ذُو ٱلْعَرْشِ يُلْقِى ٱلرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ لِيُنذِرَ يَوْمَ ٱلتَّلَاقِ

Refiud derecati zul arş, yulkır ruha min emrihi ala men yeşau min ıbadihi li yunzire yevmet telak.

O Refi'dir, dereceleri yükseltendir; Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.

5377|70|4|تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ

Ta'rucul melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe seneh.

Melekler ve ruh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O'na.

5708|78|38|يَوْمَ يَقُومُ ٱلرُّوحُ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا

Yevme yekumur ruhu vel melaiketu saffa, la yetekellemune illa men ezine lehur rahmanu ve kale sevaba.

O gün, o ruh ve o melekler saflar halinde hazır bulunur. Rahman'ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.

6127|97|4|تَنَزَّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ

Tenezzelul melaiketu ver ruhu fiha bi izni rabbihim min kulli emrin.

Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler.

 

Yüce Allah aşağıdaki ayetlerde şu şekilde buyurmaktadır; (رُوحِ)(ruh) geçişi;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

94|2|87|وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْكِتَٰبَ وَقَفَّيْنَا مِنۢ بَعْدِهِۦ بِٱلرُّسُلِ وَءَاتَيْنَا عِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَيَّدْنَٰهُ بِرُوحِ ٱلْقُدُسِ أَفَكُلَّمَا جَآءَكُمْ رَسُولٌۢ بِمَا لَا تَهْوَىٰٓ أَنفُسُكُمُ ٱسْتَكْبَرْتُمْ فَفَرِيقًا كَذَّبْتُمْ وَفَرِيقًا تَقْتُلُونَ

Ve lekad ateyna musal kitabe ve kaffeyna min ba'dihi bir rusuli ve ateyna isabne meryemel beyyinati ve eyyednahu bi ruhil kudus, e fe kullema caekum resulun bima la tehva enfusukumustekbertum, fe ferikan kezzebtum ve ferikan taktulun.

Ayrıca, gerçek şu ki, Musa'ya, Kitap verdik. Üstelik ardından, art arda elçiler gönderdik. Meryem Oğlu İsa'ya da açık kanıtlar verdik ve kutsal (temiz) ruh ile Onu destekledik. Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak, bir bölümünü yalanlayıp, bir bölümünü de öldürmediniz mi?

260|2|253|تِلْكَ ٱلرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ مِّنْهُم مَّن كَلَّمَ ٱللَّهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَٰتٍ وَءَاتَيْنَا عِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَيَّدْنَٰهُ بِرُوحِ ٱلْقُدُسِ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا ٱقْتَتَلَ ٱلَّذِينَ مِنۢ بَعْدِهِم مِّنۢ بَعْدِ مَا جَآءَتْهُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ وَلَٰكِنِ ٱخْتَلَفُوا۟ فَمِنْهُم مَّنْ ءَامَنَ وَمِنْهُم مَّن كَفَرَ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَا ٱقْتَتَلُوا۟ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ

Tilker rusulu faddalna ba'dahum ala ba'd, minhum men kellemallahu ve rafea ba'dahum derecat, ve ateyna isabne meryemel beyyinati ve eyyednahu bi ruhıl kudus, ve lev şaallahu maktetelellezine min ba'dihim min ba'di ma caethumul beyyinatu ve lakinihtelefu fe minhum men amene ve minhum men kefer, ve lev şaallahu maktetelu ve lakinnallahe yef'alu ma yurid.

İşte, o elçilerin bir bölümünü, diğerlerine üstün yaptık. Allah, Onlardan kimiyle konuştu; kimini de konumlarla yükseltti. Meryem Oğlu İsa'ya, açık kanıtlar verdik ve Onu kutsal (temiz) ruh ile destekledik. Oysa Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat uyuşmazlığa düştüler; kimi inandı, kimi de inkar etti. Oysa Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah, dilediğini yapar.

664|4|171|يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لَا تَغْلُوا۟ فِى دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْحَقَّ إِنَّمَا ٱلْمَسِيحُ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ ٱللَّهِ وَكَلِمَتُهُۥٓ أَلْقَىٰهَآ إِلَىٰ مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِّنْهُ فَـَٔامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦ وَلَا تَقُولُوا۟ ثَلَٰثَةٌ ٱنتَهُوا۟ خَيْرًا لَّكُمْ إِنَّمَا ٱللَّهُ إِلَٰهٌ وَٰحِدٌ سُبْحَٰنَهُۥٓ أَن يَكُونَ لَهُۥ وَلَدٌ لَّهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلًا

Ya ehlel kitabi la taglu fi dinikum ve la tekulu alallahi illal hakk. İnnemal mesihu isabnu meryeme resulullahi ve kelimetuhu. Elkaha ila meryeme ve ruhun minhu, fe aminu billahi ve rusulihi, ve la tekulu selaseh. İntehu hayran lekum. İnnemallahu ilahun vahid. Subhanehu en yekune lehu veled, lehu ma fis semavati ve ma fil ard. Ve kefa billahi vekila.

Ey kitap halkı! Dininizde sınırı aşmayın ve Allah hakkında gerçeklerden başkasını söylemeyin. Meryem Oğlu İsa Mesih, yalnızca, Allah'ın elçisi ve O'nun Sözüdür. Kendisinden bir ruh ile Onu Meryem'e ulaştırmıştır. Artık, Allah'a ve O'nun elçilerine inanın. "Üçtür!" demeyin; buna son verin. Sizin için daha iyidir. Allah, Tek ve Eşsiz Tanrıdır. O, çocuk edinmekten ayrıktır. Göklerde ve yeryüzünde olan her şey, O'nun malıdır. Koruyucu olarak, Allah yeterlidir.

779|5|110|إِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ٱذْكُرْ نِعْمَتِى عَلَيْكَ وَعَلَىٰ وَٰلِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ ٱلْقُدُسِ تُكَلِّمُ ٱلنَّاسَ فِى ٱلْمَهْدِ وَكَهْلًا وَإِذْ عَلَّمْتُكَ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَٱلتَّوْرَىٰةَ وَٱلْإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ ٱلطِّينِ كَهَيْـَٔةِ ٱلطَّيْرِ بِإِذْنِى فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًۢا بِإِذْنِى وَتُبْرِئُ ٱلْأَكْمَهَ وَٱلْأَبْرَصَ بِإِذْنِى وَإِذْ تُخْرِجُ ٱلْمَوْتَىٰ بِإِذْنِى وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْهُمْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ

İz kalellahu ya isebne meryemezkur ni'meti aleyke ve ala validetike iz eyyedtuke bi ruhil kudusi tukellimun nase fil mehdi ve kehl, ve iz allemtukel kitabe vel hikmete vet tevrate vel incil, ve iz tahluku minet tini ke hey'etit tayri bi izni fe tenfuhu fiha fe tekunu tayran bi izni ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi izni, ve iz tuhricul mevta bi izni, ve iz kefeftu beni israile anke iz ci'tehum bil beyyinati fe kalellezine keferu minhum in haza illa sihrun mubin.

Allah, şöyle demişti: "Ey Meryem Oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla; kutsal (temiz) ruh ile seni güçlendirmiştim. Hem beşikteyken hem de yetişkinliğinde insanlarla konuşuyordun. Sana, hem Kitap'ı hem bilgeliği hem de Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Benim iznimle, çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıyordun; ona üflediğinde de Benim iznimle kuş oluyordu. Benim iznimle, doğuştan körleri ve cüzzamlıları iyileştiriyordun. Benim iznimle, ölüleri çıkarıyordun. Açık kanıtlarla onlara geldiğinde, İsrailoğullarını, senden uzaklaştırmıştım!" Onların nankörlük edenleri, şöyle dediler: "Aslında, apaçık bir büyüden başka bir şey değil bu!"

1829|15|29|فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَٰجِدِينَ

Fe iza sevveytuhu ve nefahtu fihi min ruhi fekau lehu sacidin.

"Onu biçimlendirip, ruhumdan üflediğim zaman, Ona secde edin!"

2001|16|102|قُلْ نَزَّلَهُۥ رُوحُ ٱلْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِٱلْحَقِّ لِيُثَبِّتَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ

Kul nezzelehu ruhul kudusi min rabbike bil hakkı li yusebbitellezine amenu ve huden ve buşra lil muslimin.

De ki: "İman edenlerin; imanlarını pekiştirmek, Müslümanlara kılavuz ve müjde olmak üzere, Rabb'inden, Hakk ile çokça kutsal (temiz ) ruh indi.

2265|19|17|فَٱتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَآ إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا

Fettehazet min dunihim hicaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşeren seviyya.

Sonra, onlardan yana bir perde çekti. Ardından, Ona, ruhumuzu gönderdik; tam bir insan biçiminde Ona göründü.

2572|21|91|وَٱلَّتِىٓ أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلْنَٰهَا وَٱبْنَهَآ ءَايَةً لِّلْعَٰلَمِينَ

Velleti ahsanet ferceha fe nefahna fiha min ruhina ve cealnaha vebneha ayeten lil alemin.

İffetini koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu alemlere ders kılmıştık.

3510|32|9|ثُمَّ سَوَّىٰهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِۦ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ

Summe sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi ve ceale lekumus sem'a vel ebsare vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

4040|38|72|فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَٰجِدِينَ

Fe iza sevveytuhu ve nefahtu fihi min ruhi fe kau lehu sacidin.

"Onu biçimlendirip, ruhumdan üflediğim zaman, Ona secde edin!"

4322|42|52|وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِى مَا ٱلْكِتَٰبُ وَلَا ٱلْإِيمَٰنُ وَلَٰكِن جَعَلْنَٰهُ نُورًا نَّهْدِى بِهِۦ مَن نَّشَآءُ مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِىٓ إِلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Ve kezalike evhayna ileyke ruhan min emrina, ma kunte tedri mel kitabu ve lel imanu ve lakin cealnahu nuren nehdi bihi men neşau min ibadina, ve inneke le tehdi ila sıratın mustekim.

Biz böylece sana katımızdan bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.

5124|58|22|لَّا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَوْ كَانُوٓا۟ ءَابَآءَهُمْ أَوْ أَبْنَآءَهُمْ أَوْ إِخْوَٰنَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُو۟لَٰٓئِكَ كَتَبَ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلْإِيمَٰنَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا رَضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ أُو۟لَٰٓئِكَ حِزْبُ ٱللَّهِ أَلَآ إِنَّ حِزْبَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ

La tecidu kavmen yu'munune billahi vel yevmil ahiri yuvaddune men haddallahe ve resulehu ve lev kanu abaehum ve ebnaehum ve ihvanehum ev aşiretehum, ulaike ketebe fi kulubihimul imane ve eyyedehum bi ruhin minh, ve yudhıluhum cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha, radıyallahu anhum ve radu anh, ulaike hizbullah, e la inne hizbullahi humul muflihun.

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.

5239|66|12|وَمَرْيَمَ ٱبْنَتَ عِمْرَٰنَ ٱلَّتِىٓ أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَٰتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِۦ وَكَانَتْ مِنَ ٱلْقَٰنِتِينَ

Ve meryemebnete ımranelleti ahsanet ferceha fe nefahna fihi min ruhına ve saddekat bi kelimati rabbiha ve kutubihi ve kanet minel kanitin.

İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.

 

Ayetler ruh kelimesi ekseninde özetlendiğinde;

16:2,40:15, 58:22; Meleklerin Allah’ın emri olan ruh ile Allah’ın dilediği insanlar üzerine hulûl etmesi [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek] ve onları Allah’ın ilahlığı hakkında uyarması. Allah’ın iman etmiş kişileri desteklemesi.

17:85; Ruh Allah’ın emri, buyruğudur. İnsanlara ruh ile ilgili çok az bir bilgi verilmiştir. İnsanlar için ruhu tam olarak kavramak, görmek mümkün olmayacaktır. Fakat çok az bir bilgi elde edebileceklerdir. Görmeseler de matematik ve bazı fizik deneyleri ile işleyişini çok az da olsa anlayabileceklerdir.  

26:193; Kuran’ın ruhu'l-emin (güvenilir ruh) ile Muhammed peygambere hulûl ettirilmesi [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek].

70:04; Melekler ile bir bağlantıları vardır. Allah’ın emri olan iş ve oluşları gerçekleştirmek için birlikte hareket etmektedirler. Allah’ın Arş’ı olan hiperuzaya ('higher-dimensional bulk') yükselme ve bükülme yaparlar. Miktarı 50.000 yıl olan bir günde yükselirler.

Meleklerin ve ruhun miktarı 50.000 yıl olan bir günde Allah’ın Arş’ına yükselmesi ile ilgili makaleyi okumak için lütfen tıklayınız.

78:38; Kıyamette meleklerin ve ruhun saf-saf, sıra-sıra dizilerek toplanacağı bildirilmiştir.

97:04; Bir insan için Kadir gecesi (Kuran’ın Muhammed peygambere hulûl ettirilmesine [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek] başlandığı gece) Kuran ile tanıştığı andır. Kuran ile tanışan bir insana melekler ve ruh hulûl ettirilir [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek].

2:87, 2:253 ve 5:110; Meryem oğlu İsa’nın kutsal (temiz-saf) ruh ile desteklenmesi anlatılmaktadır.

4:171; İsa-Mesih’in Meryem’in oğlu olduğu ve Allah’ın elçisi olduğu belirtilmiştir. İsa-Mesih’in babasız olarak Meryem’den doğması olayını gerçekleştirmek için Yüce Allah ‘Ol’ demiştir ve Meryem babasız olarak İsa-Mesih’e gebe kalmıştır. Bu mucizevi olayın ruh aracılığı ile gerçekleştirildiğini görüyoruz.

15:29; Yüce Allah’ın insanı biçimlendirmesi ve insanı ruhundan çok az faydalandırması (koklatması- üflemesi) ile evrendeki güçlerin (melekler) ona teslim olması anlatılmaktadır. 

16:102; İman edenlerin imanını pekiştirmek ve Müslümanlara yol gösterici ve müjdeleyici olarak Rab’dan kutsal (temiz-saf) ruh hulûl [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek] etmektedir. 

19:17; Ailesinden uzaklaşan Meryem’e ruhun gönderilmesi, ruhun bir beşer şeklinde Meryem’e görünmesi ve ona bazı bilgiler aktarması.

66:12, 21:29; Meryem ruhtan çok az faydalandırılmış (üflenmiş) ve babasız hamile kalması sağlanmıştır.

42:52; Muhammed peygambere Kuran’ın ruh aracılığı ile vahyedilmesi.

 

Kuran ışığında ayetler incelendikten sora şimdi asıl sorumuzu sorabiliriz.

Ruh nedir?

Ruhun ne olduğu ile ilgili çok sayıda rivayet olmakla birlikte Kuran ışığı olmadan yapılan bu değerlendirmelerin isabetli olduğu söylenemez. Sadece Kuran ışığında değerlendirildiğinde Yüce Allah’ın ruh ile zaten büyük bir mucize sergilemiş olduğu modern bilim ile ortaya çıkmaktadır.

Yukarıdaki ayetlerden anladığımıza göre ruhun özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.  

  • Allah’ın emridir, buyruğudur.
  • Allah’ın olmasını dilediği bir şeyin olmasına aracıdır. Evrenin yaratılışından kıyamete kadar evrenin en küçük noktasında ve tüm zamanlarda etkindir.
  • İnsanlara hulûl eder [girmek, içe işlemek, nüfuz etmek].
  • Melekler (evreni oluşturan en küçük yapı taşı-sicimler) ile birlikte zikredilmesine rağmen melek değildir. Meleklerden farklıdır. Melekler ve Sicim teorisi (M-teorisi) hakkında detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.
  • Allah’ın emrini yerine getirirken meleklerle (evreni oluşturan en küçük yapı taşı-sicimler) birlikte hareket eder, görev yapar.
  • Meleklerle (evreni oluşturan en küçük yapı taşı-sicimler) birlikte aşırı yer çekimine sahip olan ve bir üst boyut olan hiperuzaya ('higher-dimensional bulk') doğru (Allah’ın Arş’ı) yükselen solucan deliklerinde yükselir-bükülür. Yerçekiminin zamanı yavaşlatmasından etkilenir. (Melekler ve ruh miktarı 50.000 yıl olan bir günde Allah’ın Arş’ına yükselir.)    
  • İnsanlar kendisi hakkında kıyamete kadar çok az bir bilgi edinebilecektir.

 

Ruh nedir?

(ٱلرُّوحِ) r-ruh kelimesi can anlamındadır. Bir şeye can veren-hayat veren, onu canlandıran şey anlamındadır. Yukarıdaki ayetler ruh kelimesi ekseninde incelendiğinde Kuran’da ruhunAllah’tan gelen, Allah’ın emrinde olan canlandıran bir bilgi ('information')” anlamında kullanılmış olduğu görülür. Fakat bu bilgi kitap bilgisi gibi düşünülmemelidir. Allah’ın sahip olduğu ve Allah’ın emri ile hareket eden bir bilgi ki evrendeki her şeyin yaratılmasını, vücut bulmasını ve canlanmasını sağlamaktadır.

Ruhu anlamak için öncelikle levh-i mahfûzu (korunan levha) çok iyi anlamamız gereklidir. Levh-i mahfûzu detaylı incelemek için lütfen tıklayınız. 

Levh-i mahfûz (korunan levha) Holografik evren prensibi çerçevesinde evrenimizi bir üst boyuttan saran 2D (2 boyutlu) zardır (membrane). Evreni içerdiği tüm boyutlar ve zaman boyutu ile var eden, evrenin işleyişini kontrol eden bir bilgi deposudur.

İşte ruh Allah’ın emrinde olan, Allah’ın evreni yaratmasında ve işleyişini kontrol etmesinde aracılık ettirdiği, Levh-i mahfuzdaki (korunan levha) kuantum bilgilerinin evrene yansımasını sağlayan mekanizmadır. Daha kolay anlamak için şu örnek verilebilir;

Bir projektör cihazı düşünün. Bilgisayardan almış olduğu bilgileri 2 boyutlu duvara yansıtarak orada görseller oluşturmaktadır. Bu örnekte bilgilerin okunduğu bilgisayar Levh-i mahfuzdur (korunan levha). Duvarda oluşan görüntü ve/veya video evrenimizdir. Projektörden çıkan ışık süzmeleri ise duvardaki görüntüyü oluşturan ve onu canlandıran ruhtur.

Bu örnekten yola çıkarak şunlar iddia edilebilir;

Yukarıdaki örnekte duvardaki 2 boyutlu görüntü bir üst boyuttaki bilgisayardan ve projektörden geliyorsa evrenimiz için de bu şekildedir. 3 uzay boyutu ve 1 zaman boyutlu olan evrenimize ruh bir üst boyuttan etki etmektedir. Levh-i mahfuz da (korunan levha) evrenimizin bir üst boyutundadır.

Yüce Allah ruh ve işleyişi hakkında insanların kıyamete kadar çok az bilgi edinebileceğini bildirmiştir. Gerçekten de biz bir üst boyutu göremeyiz ve algılayamayız. Ama bazı deneyler ile az bir bilgi edinebiliriz.            

Konunun ders olarak anlatımı;

 

En doğrusunu Allah bilir.