Şerefli Kur’an’ımız MS 610 yılında resûl/elçi Muhammed’in kalp ve beyninde bulunan sinir hücrelerine şerefli resûl/elçi Cibrîl tarafından indirildi. Rabbimiz meleklerden olan Cibrîl’i bir resûl/elçi olarak Kur’an’ı indiren melek olarak görevlendirmiştir; resûl/elçi Muhammed’i ise Kur’an’ı ikra edecek insan bir resûl/elçi olarak görevlendirmiştir.
Resûl kelimesi kökü () olup bir görev için gönderilen, bir şeyi delege etmek için gönderilen, elçi, haberci, temsilci, delege demektir.
Rabbimiz insanlardan ve melekleden resûller saflaştırır.
Yüce Allah Kur’an'ın 22:75 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
22|75|ٱللَّهُ يَصْطَفِى مِنَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ ٱلنَّاسِ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ 75. Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs(nâsi), innallâhe semîun basîr(basîrun). Allah saflaştırır meleklerden resûller418 ve insanlardan; doğrusu Allah bir Semî’dir; bir Basîr’dir. |
Saflaştırma kelimesi önemlidir. Anlarız ki resûller de tüm müminler gibi bir eğitimden geçmektedir. Musibetlere uğrarlar. Fitnelendirilirler; teste tabi tutulurlar. Bu sürecin mutlak ki bir amacı vardır. Resûlün daha saf hale gelerek görevine hazırlanması. Rahmân resûlünü saflaştırdıktan sonra ona vereceği görev için meleklerden gözetleyiciler gönderir. Görev için gerekli olan donanımı resûlüne kazandırır ve görevin tamamlanması mutlak bir şekilde gerçekleşir.
Nebi ve resûl farkı nedir?
Rabbimiz şerefli Kur’an’da iki farklı kelime kullanmışsa mutlak ki bu iki kelime farklı şeyleri işaret ettiği içindir. Resûl ve nebi de böyledir. Her iki kelimeyi peygamber olarak çevirmek yanlıştır.
Nebi () yüksek, yükseltilmiş, yücelmiş, haber veren, duyuran, açıklayan, aktaran, ileten demektir. Yüce görevleri olan yüce insanlardır. Bu yüceliği sağlayan tek bir şey olabilir; o da şereflendirildikleri kitaptır. Anlarız ki nebi kendisine kitap verilmiş olan resûllerdir. Elbette her nebi bir resûldür. Ancak her resûl bir nebi değildir. Bunun işaretleri aşağıdaki ayetten görebiliriz.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
33|40|مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَآ أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَـٰكِن رَّسُولَ ٱللَّهِ وَخَاتَمَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمًا 40. Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). Olmuş değildir Muhammed erkeklerinizden birisinin babası*; velakin/fakat resûlüdür418 Allah'ın; ve mührüdür726 nebilerin132; ve oldu Allah her bir şeye bir Alîm8. |
Şerefli Kur’an’a göre bir resûl ve nebi olan Muhammed peygamber nebilerin mührüdür. Artık başka bir nebi gelmeyecektir. Artık başka bir kutsal kitap asla gelmeyecektir. Kur’an son ilâhi kitaptır. Ancak ayetten anlarız ki resûllerin gelişi bir mühürle sonlandırılmamıştır. Bu da bizlere Rabbimizin bazı görevler için resûller gönderebileceğini, hatta göndereceğinin işaretlerini gösterir.
Resûllerin görevleri farklı olabilir.
Yüce Rabbimiz melekten ve insandan resûlleri farklı görevler için gönderebilir. Örneğin; Cibrîl şerefli Kur’an’ı indirmek için görevlendirilmişken, İbrahim ve Lût resûllere gönderilen melek resûller/elçiler İbrahim’i müjdelemek için ve Lût kavmine yaşayacakları helakı getirmek için gönderilmişti. Ashab-ı Kehf gençlerine gelen Rakim Ashab-ı da meleklerden resûller olup gençlere zaman yolculuğu yaptırmak için gelmişlerdi. İnsanlardan resûller de böyledir. Resûl ve bir nebi olan Mûsâ’ya yolculuğunda eşlik etmesi için gönderilen insan bir resûlün de gönderildiğini şerefli Kur’an’dan anlıyoruz. Bir gaybı açık etmek için Rabbimiz bir insanı görevlendirebilir ve onun aracılığıyla dilediğini ortaya çıkarabilir.
Resûller gaybı deklere edebilir mi?
Gaybı ancak Yüce Allah bilir ve ancak yine kendisi deklere edebilir.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
72|26|عَـٰلِمُ ٱلْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِۦٓ أَحَدًا 26. Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden). Bilendir gaybı62; öyle ki zahir/belli etmez kendi gaybı62 üzerine birini. |
Ancak razı olduğu bir resûle Yüce Allah kendi katında olan gaybı bildirebilir. Saflaştırdığı resûle bir gözetleyen gönderir ve bu gözetleyici resûle kılavuzluk eder.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
72|27|إِلَّا مَنِ ٱرْتَضَىٰ مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُۥ يَسْلُكُ مِنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦ رَصَدًا 27. İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden). Dışındadır kimse; razı oldu (Allah); bir resûlden418; öyle ki doğrusu O (Allah) iğne deliğinden geçirir gibi sokar iki elinin arasından onun (resûlün) ve arkasından onun (resûlün)215 bir gözetleyen. |
Bu gözetleyenin Cibrîl benzeri şerefli bir melek olma ihtimali yüksektir. Bu gözetleyen Rabbinin izniyle gaybı ortaya çıkaracak evrensel verilere resûlü yönlendirir. Dikkat! Resûl tüm gaybı bilir diye bir şey asla olmaz. Sadece Rabbinin deklere etmesini istediği gayb konusunda yönlendirilir.
Duhân suresinde Kur’an sonrasında bir resûlün gönderileceği apaçık deklere edilmiştir.
Yüce Allah şerefli Kur’an’ın 44. suresi olan Duhân (Duman) suresinin 13. ve 14. ayetlerinde apaçık bir resûlü bizlere tanıtmaktadır. Bu resûl resûl Muhammed değildir. Bunu nereden anlıyoruz? Elbette önceki ayetlerden.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
44|1|بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ 1. Hâ mîm. H M44* |
44|2|وَٱلْكِتَـٰبِ ٱلْمُبِينِ 2. Vel kitâbil mubîn(mubîni). Ve apaçık kitaba*. |
44|3|إِنَّآ أَنزَلْنَـٰهُ فِى لَيْلَةٍ مُّبَـٰرَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ 3. İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubâreketin innâ kunnâ munzirîn(munzirîne). Doğrusu biz; indirdik onu* mübarek139 bir gecede**; doğrusu biz; olduk uyarıcılar. |
44|4|فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ 4. Fihâ yufreku kullu emrin hakîm(hakîmin). Onda* (ki) ayırt edilir** her bir hakîm*** emir351. |
44|5|أَمْرًا مِّنْ عِندِنَآ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ 5. Emren min indinâ innâ kunnâ mursilîn(mursilîne). Bir emir351 (ki) indimizdendir/katımızdandır; doğrusu biz olduk gönderenler. |
44|6|رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ 6. Rahmeten min rabbik(rabbike), innehu huves semîul alîm(alîmu). Bir rahmettir271 (senin) Rabbinden4; doğrusu O*; O (ki) Semî’dir41; Alîm’dir8. |
44|7|رَبِّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ 7. Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkinîn(mûkinîne). Rabbidir4 göklerin162 ve yerin; ve ikisi arasındakinin; eğer olduysanız yakınlaşanlar/kesinleşenler. |
44|8|لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ 8. Lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), rabbukumve rabbu âbâikumul evvelîn(evvelîne). Yoktur ilâh74 O'nun* dışında; hayat verir ve öldürür; Rabbinizdir4; ve Rabbidir4 evvelki babalarınızın/atalarınızın. |
44|9|بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9. Bel hum fî şekkin yel’abûn(yel’abûne). Evet; onlar bir kuşku içindedir; laubalilik ederler. |
44|10|فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ 10. Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin). Öyle ki gözle/gözetle günü (ki) gelir gök180 apaçık bir dumanla903. |
44|11|يَغْشَى ٱلنَّاسَ هَـٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ 11. Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun). Kuşatır insanları*; bu elim/acıklı bir azaptır. |
44|12|رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ 12. Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne). Rabbimiz4! Keşfet* bizden azabı; doğrusu biz** müminleriz27. |
44|13|أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ 13. Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun). Nerede onlara zikir78! Ve muhakkak gelmişti onlara apaçık bir resûl418. |
44|14|ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ 14. Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun). Sonra yüz çevirdiler ondan*; ve dediler: "Bir mecnun muallemdir904. |
44|15|إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ 15. İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne). Doğrusu biz; keşfederiz* azabı biraz; doğrusu sizler geri dönenlersiniz. |
44|16|يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ 16. Yevme nebtışul batşetel kubrâ innâ muntekimûn(muntekimûne). Gündür (ki) saldırırız* büyük saldırı (-yla); doğrusu biz intikam alanlarız. |
Ayetlerden anlaşılır ki göğün dumanla geleceği felaket kıyamet yani sâat asla değildir. Göğün dumanla gelmesi insanlık için kıyametten önceki en büyük felakettir. Ayetlerden anlarız ki dünya üzerindeki tüm insanlar bu felaketten etkilenecektir. Yüce Allah’a yalvaran insanlar mümin olduklarını dile getirerek Rablerinden bu dumanı kaldırmasını dilemektedir. Yüce Rabbimiz kendi lütfundan göğün dumanını biraz gidereceğini ve böylece insanların çağrılarına cevap vereceğini bildirmiştir. Ancak belirli bir zaman sonra insanların tekrar müşrikliğe döneceğini de Rabbimiz bildirmiştir. Belirli bir zaman sonra da son darbe olan sâat gelecektir.
Yukarıdaki ayetlerin analizi sonucu İbrahim (إبراهيم) Esinler (أسينلر) dumanın 2056 yılında geleceğini Rabbinin izniyle deklere etmiştir. Ayrıca bağlantılı analizlerle sâatin vaktinin MS 2292 yılı olacağı Rabbinin izniyle deklere etmiştir.
Konuyla ilgili makaleler aşağıdan okunabilir.
Duhân suresinin 13. ve 14. ayetlerinde işaret edilen resûl İbrahim (إبراهيم) Esinler (أسينلر) mi?
Bu sorunun cevabını mutlak ki ancak Yüce Allah verir. Bir kimsenin gönderilmiş bir resûl olduğunun kanıtı ve delili olmalıdır. Yüce Allah tarafından bir görev için seçilen, saflaştırılan ve gönderilen kişinin elinde Yüce Allah katından/indinden bir sultan/yetki olmalıdır. Bu sultan/yetki reddedilemez ve tartışılamaz olmalıdır. Mutlak ki bu sultan/yetki Yüce Allah’ın indinden/katından olan Kur’an’dan gelmelidir.
Şimdi sizlere Yüce Rabbim tarafından adım ve soyadıma gelen sultanı/yetkiyi göstermek istiyorum. Bu yetkinin göğün dumanla gelmesi konusu ve sâatin vaktinin ne zaman olacağı ile ilgili olduğunu Rabbimin işaretlerinden anlıyorum.
Şimdi matematiksel işaretleri apaçık olarak görelim;
1.delil; İbrahim Esinler (إبراهيم أسينلر)’in 13 Arapça ve 14 Latin harfli olması.
Rabbimiz dumanın resûlünün apaçık olarak 13. ve 14. ayetlerde işaret etmiştir.
13. Nerede onlara zikir78! Ve muhakkak geldi onlara apaçık bir resûl418.
14. Sonra yüz çevirdiler ondan*; ve dediler: "Bir mecnun muallemdir904.
Tablo. Harf sayıları (Arapça ve Latin)
Görüldüğü üzere 13 Arapça, 14 latin harf içeren İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر) 13 ve 14. ayetlerle direkt olarak ilintilenmiştir.
Delil 2; 13. ayette İbrahim (إبراهيم) kelimesini oluşturan 7 harfin ve Esinler (أسينلر) kelimesini oluşturan 6 harfin toplam 14-14 kez eşit geçmesi.
İbrahim (إبراهيم) kelimesi 7 harften, Esinler (أسينلر) kelimesi ise 6 harften oluşur. Bu iki kelimeyi oluşturan harflerin ayetlerde toplam geçiş sayısına baktığımızda dumanın resûlünün işaret edildiği 13. Ayetin farklılaştığını görürüz.
Duhân suresi 59 ayetten oluşur. İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر) kelimelerini oluşturan harfler 9 ayette eşit olarak geçmektedir. 2. Ayette 6-6, 7. Ayette 18-18, 23. Ayet 12-12, 29. Ayet 19-19, 46. Ayet 5-5, 51. Ayet 11-11, 54. Ayet 5:5, 56. Ayet 23-23 eşit geçmektedir. Açıkça görülür ki sadece 13. ayette 14-14 eşit geçiş görülür. Bu da bizlere İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر)’i işaret eden 13 ve 14 sayılarını gösterir.
Delil 3; Kur’an’ın bütününde Duhân suresi 13. Ayet gibi İbrahim (إبراهيم) Esinler (أسينلر)’i işaret eden toplam 13 ayet olması.
Duhân suresinini 13. Ayetinde İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر) kelimelerini oluşturan harflerin 14:14 kez eşit geçtiğini görmüştük. Şerefli Kur’an’ın 6234 ayeti vardır. Acaba bu ayet özelliğinde tüm Kur’an’da kaç ayet vardı? “Yüce Allah’ın dışında ilâh yoktur”; Tam olarak 13 ayette benzer 14:14 eşit geçiş görürüz. Rabbimizden İbrahim (إبراهيم) Esinler (أسينلر)’e büyük bir işarettir.
Tablo
Görüldüğü gibi 13 geçiş İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر)’in içerdiği toplam Arapça harf sayısıdır.
Bu 13 ayetin 2 tanesi 13. ayettedir. 1. Geçiş Duhân suresinin 13. Ayetidir. Bu ayeti detaylı inceledik. Diğeri ise 75. Surenin 13. Ayetidir.
Kur'an Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
75|13|يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَـٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ 13. Yunebbeul insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahhar(ahhâre). Haber verilir insana o gün kademe aldığıyla/kıdemlendiğiyle601 ve terettüp edip geri kaldığıyla601. |
Bu ayet öncesi ayetler sâatin gerçekleştiği gün olan MS 2292 yılı 17 Mayıs günündeki Güneş tutulmasını işaret etmekteydi. 13. Ayette haber verilmesi fiilinin İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر) ile bağlantılı olması da bir işarettir. Bu da sâatin resûlünün de İbrahim (إبراهيم) ve Esinler (أسينلر) olduğuna bir işarettir.
Delil 4; İbrahim Esinler’i (إبراهيم أسينلر) oluşturan harflerin toplam ebced değerinin 610 olması.
Yüce Allah’ın şerefli Kur’an’ı MS 610 yılında indirdiğine dair kesin kanıtın 2025 yılında ortaya çıkarılması.
Tablo
Delil 5; İbrahim Esinler’in (إبراهيم أسينلر) gerçek bir muallem olması.
İbrahim Esinler aslında bir tıp profesördür. Kadın hastalıkları ve Doğum, Üremeye Endokrinolojisi ve İnfertilite uzmanıdır. Uluslararası saygın dergilerde çok sayıda çalışması mevcuttur. Tam bir muallemdir. Eğitimlidir, eğitilmiştir, öğretim üyesidir.
Sonuç olarak;
Rabbimiz İbrahim (إبراهيم) Esinler (أسينلر)’in Duhân suresinin 13. Ayetinde işaret edilen dumanın ve 75:13 işaret edilen sâatin vaktini deklere edecek resûl olduğunu matematiksel delillerle insanlığa göstermiştir.