Yüce Allah 83:14 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
5860|83|14|كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ Kellâ bel râne alâ kulûbihim mâ kânû yeksibûn. Hayır! Ancak paslandı kalplerinin üzeri; kazanır olduklarından. |
(رَانَ) rane kelimesi kökü (رين) paslanmak-pas tutmak-paslı hale gelmek (become rusty), pas ile kaplanmak (covered by rust) anlamındadır. Lane's Lexicon, page 1210 (of 3039)
Kuran’da çok sayıda müteşâbih ayetler vardır. Bu ayetlerin özelliği birden çok anlama gelmeleridir. Tüm anlamları da doğrudur. Aşağıda tıp ve biyoloji ile ilgili müteşâbih ayetlere örnekler verilmiştir.
Onun göğsünü sıkı, daraltılmış yapar. Sanki yükseliyor o göğe.
Göğüslerinde bir şeyler gizleyen insanlara gözlerin ihaneti
Herhalde sarhoş edildi gözlerimiz: Uzaya çıkan insanlarda görülen görme bozukluğu
Aynı şekilde 83:14 ayeti de müteşâbih bir ayettir. 1400 yıl önce insanlar bu ayeti kalplerin günah ile kaplanması, kalplerin pislik ile kaplanması olarak anlamışlardır. Bu anlayış şüphesiz doğrudur. Ancak 1400 yıl sonra modern bilimin ilerlemesi ile kalplerin üzerinin gerçekten paslandığı ispatlanmıştır.
Allah’ın izni ile ayeti modern bilim ışığı altında inceleyelim.
Paslanma nedir?
Paslanma kimyasal bir reaksiyondur.
Hemen hemen herkes paslanmış bir demir görmüştür. Aslında paslanmanın kimyasal adı oksitlenmedir. Sadece demir değil başka metaller de paslanır. Lityum, magnezyum ve alüminyum gibi metaller de paslanır. Paslanma bir atomun oksijen atomu ile birleşmesi ile gerçekleşir ve aslında paslanma yavaş bir yanma reaksiyonudur.
Demir atomu oksijen atomu ile birleştiğinde demir oksit oluşur ki bu da pastır. Paslanma için oksijen gereklidir. Sanılanın aksine paslanma için suya gerek yoktur. Metal ne kadar fazla oksijene maruz kalırsa paslanma miktarı o kadar fazla olur.
Paslı demirin formülü aşağıda gösterilmiştir.
Fe2O3
Peki; Yüce Allah’ın ayette bildirdiği gibi kalplerin üzerinde paslanma olur mu?
Yüce Allah’ın işaret ettiği gibi kalpler üstünde gerçek anlamda paslanma olur ve hatta bu paslanma insanların hayatını direkt olarak etkiler.
Kalp insan vücudunda 100 gram başına en çok oksijen tüketen organdır. 100 gram kalp dokusu dakikada 8–15 ml oksijen (O2) tüketir. Bu oran egzersiz yapan bir insanda 70 ml oksijene (O2) yükselir. (Frank J. Giordano, Oxygen, oxidative stress, hypoxia, and heart failure. J Clin Invest. 2005 Mar 1; 115(3): 500–508.). Bu kadar fazla oksijen tüketen bir organda oksitlenecek birçok molekül vardır. Ancak bir molekül o kadar fazla oksitlenir ki tam da ayetteki gibi bir etki yapar. Kalbin üstünü oksitler, paslar.
Kalpte gerçek anlamda bir paslanma olur. Düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) (Low-density lipoproteins (LDL)) olarak bilinen yağlar (toplumda zararlı yağ olarak bilinir) paslanır. Bu paslanmayı bazı metal iyonları (Bakır), reaktif oksijen türleri (reactive oxygen species (ROS)) ve bazı enzimler (myeloperoksidaz-myeloperoxidase) gerçekleştirirler. LDH’ye oksijen atomu verirler. LDL oksijen atomu alarak oksitlenmiş LDL ‘oxidized LDL’ halini alır. Tıbkı demir ve diğer metallerin oksitlenip paslanması gibi LDL’de oksitlenir ve paslanır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda myeloperoksidaz enziminin LDL’nin oksitlenmesinde çok önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir.
Bu paslanmış LDL kalpte ne yapar?
Paslanmış LDL kalbi besleyen damarların iç duvarının hemen altında birikir ‘subendothelial accumulation’. Özellikle myeloperoksidaz tarafından oksitlenmiş (paslanmış) LDL makrofajlar (insan akyuvarlarının bir tipi) tarafından çöpçü reseptörleri aracılığı ile yutulur. Makrofajlar o kadar fazla paslanmış LDL yutarlar ki şekilleri bozulur ve köpük hücreleri (‘foam cell’) haline gelirler. Bu köpük hücreleri tıka basa paslanmış LDL ile doludur. İşte bu köpük hücreleri kalbi besleyen damarlarda aterom plağı (paslanmış LDL'den oluşan) oluşmasına ve ateroskleroz denilen damarın tıkanması ve sertleşmesine neden olurlar. Yeterli kanlanamayan ve beslenemeyen kalp dokusu gücünü kaybeder ve kalp krizinin neden olduğu ölüm kaçınılmaz olur.
Aşağıdaki resimde paslanmış LDL'yi yutan ve köpük hücresi halini alan makrofajlar gösterilmiştir. Bu paslanmış LDL ile dolu olan köpük hücreleri aterom plağı oluşturur.
Paslanma damarın içinde oluşuyor.
Paslanmış bir demir boru ile paslanmış bir kalp damarı;
Kalplerin üstünün paslanması;
Ayette kalbin üstünün paslandığına bir işaret vardır. Kalbin içini Yüce Allah kast etmiş olsaydı ayette ‘fi’ edatını görmemiz gerekirdi. Ancak Yüce Allah ‘ala’ edatını kullanmayı tercih etmiştir. Bu edat da üstünde ‘over’ anlamı verir. Yani ayete göre kalbin üstünde paslanma olmaktadır.
Bu noktada da büyük bir işaret görmekteyiz. Paslanmış LDL ile dolan ve daralan bu atardamarlar kalbin içinde değil üzerinde yerleşmektedir. Öyle ki insan kalbi çıkarılıp bakıldığında bu damarların kalbin üstünde olduğu kas içerisine küçük dallar verdikleri görülür.
Aşağıdaki resim gerçek bir kalbin damarlarını göstermektedir.
Otopsiden alınmış kalp resimleri;
Paslanmanın bir süreç alması;
Ayetteki 'kazanıyor oldukları şeylerden' ifadesi 2 anlam içerir. Kalbin gerçek olarak paslanması düşünüldüğünde, bu paslanmanın uzun süre sağlıksız beslenme ile gerçekleştiği anlaşılır. Paslanmış LDL'nin kalp damarlarını tıkayarak kalbin üstünü paslanmış hale getirme süreci kısa bir süreç değildir. Onlarca yıl içinde gelişen bir olaydır. Bu süreçte tek suçlu olan da sağlıksız beslenen kişinin ta kendisidir. Ne ediyorsa kendine etmektedir.
Aynı şekilde din gününü yalanlayan (83:11), Yüce Allah’ın ayetlerine iman etmeyenlerin (83:13) kalpleri de (düşünceleri de) yıllar içerisinde duyarsızlaşır. Allah'ın mesajına tepkileri azalır. Allah'ın mesajını ölüm gelinceye kadar fark edemezler.
Yüce Allah’ın ayetteki katmanlı mesajı şudur;
Kötü bir beslenme ile kalbin üzeri nasıl paslanıyor ve kalbi besleyen damarlar tıkanıyor ve ölüme kadar giden sıkıntılar çıkıyorsa, din gününü yalanlayan (83:11), Yüce Allah’ın ayetlerine iman etmeyenlerin (83:13) akılları doğru çalışmaz, kazanmış oldukları şeyler nedeni ile doğru yolu bulamazlar, dünya hayatlarında huzursuz, mutsuz ve sıkıntılı bir yaşam sürerler. Öldüklerinde ise yeni oluşacak evrende (ahiret evreni) cehennemde yaşamak için tekrar diriltilirler.