Yüce Allah 16:97 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;
Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet Arapça okunuş Meal |
1996|16|97|مَنْ عَمِلَ صَٰلِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُۥ حَيَوٰةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ Men amile salihan min zekerin ev unsa ve huve mu'minun felenuhyiyennehu hayaten tayyibeh, ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni ma kanu ya'melun. Kim yaparsa düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler erkekten ya da dişiden ve o bir inanmış-iman etmiş olarak, yaşatırız onu hoş-güzel bir hayatla ve elbette öderiz onların yapıyor olduklarının ücretini en güzeliyle. |
16:97 ayetinin detaylandırılması;
# | Kelime | Anlam | Kök |
1 |
men |
kim |
|
2 |
amile |
yaparsa |
عمل |
3 |
salihen |
düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler |
صلح |
4 |
min |
||
5 |
zekerin |
erkekten |
ذكر |
6 |
ev |
yada |
|
7 |
unsa |
dişiden |
انث |
8 |
vehuve |
o |
|
9 |
mu'minun |
bir inanmış-iman etmiş olarak |
امن |
10 |
felenuhyiyennehu |
yaşatırız onu |
حيي |
11 |
hayaten |
bir hayatla |
حيي |
12 |
tayyibeten |
hoş-güzel |
طيب |
13 |
velenecziyennehum |
ve elbette öderiz |
جزي |
14 |
ecrahum |
onların ücretlerini |
اجر |
15 |
biehseni |
en güzeliyle |
حسن |
16 |
ma |
||
17 |
kanu |
olduklarının |
كون |
18 |
yea'melune |
yapıyor |
عمل |
(عَمِلَ) amile kelimesi kökü (عمل) yapmak (to do), harekete geçmek (act, operate), üretmek (produce) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 755 (of 1303)
(صَٰلِحًا) salihen kelimesi kökü (صلح) iyi olmak (to be good), doğru olmak (right), kurallara uygun-münasip (proper), kullanışlı olmak (to be usable), doğru kalmak (hold true), sıraya koymak (to put order), restore etmek (restore), ıslah etmek (make amends), onarmak-iyileştirmek (to mend, improve), düzeltmek (ameliorate), barış yapmak (to make peace) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 609 (of 1303)
(ذَكَرٍ) zekerin kelimesi kökü (ذكر) erkek (male) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 358 (of 1303)
(أُنثَىٰ) unsa kelimesi kökü (انث) kadın (female) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 38 (of 1303)
(مُؤْمِنٌ) mu'minun kelimesi kökü (امن) iman etmek-inanmak (to believe), inanıp-güvenmek (trust), güven ve emniyet sahibi olmak (have confidence) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 35 (of 1303)
(فَلَنُحْيِيَنَّهُۥ) felenuhyiyennehu ve (حَيَوٰةً) hayaten kelimelerinin kökü (حيي) yaşamak (to live), yaşam-hayat (life) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 256 (of 1303)
(طَيِّبَةً) tayyibeten kelimesi kökü (طيب) iyi olmak (to be good), güzel-hoş (nice), keyifli-zevkli-tatlı (pleasant, delightful) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 676 (of 1303)
Muhteşem bir ayet.
Kuran’da ahiret ile ilgili çok sayıda ayet vardır. Ancak 16:97 ayeti ile Yüce Allah dünya hayatı, dünya yaşamı ile ilgili tüm insanlara büyük bir mesaj vermektedir.
Yüce Allah insanlara güzel-hoş ve huzurlu bir hayat yaşamanın sırrını vermiştir. Evreni/evrenleri yaratan, evrendeki en küçük Planck zamanına ve Planck hacmine hâkim olan Yüce Allah, her şeyi bilen ve kontrol eden Yüce Allah bu sırrı bize bağışlıyor.
Yüce Allah hoş-güzel ve huzurlu bir hayatı kimlere vaat ediyor?
Düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler yapan kimselere, tek bir Allah’a ve Kuran’a inanan-iman eden (dolayısı ile hayatını sadece Kuran’a göre yaşayan) kimselere Yüce Allah hoş-güzel bir yaşam vereceğini bildiriyor.
Hoş-güzel-huzurlu bir yaşam için gerekli şartları detaylandıralım;
‘men amile salihen’ tamlaması detaylı incelendiğinde;
(صَٰلِحًا) salihen kelimesi ibadet etmek değildir. Kuran’da geçen salat etmek (evren-doğa ile uyum sağlayarak onu desteklemek, toplumsal dayanışma içinde olup Allah’ın indirdiği yasaları toplumda ayakta tutmak, uygulamak ve sürdürmek, Allah’tan destek istemek amaçlı bazı ritüelleri içeren namaz), oruç tutmak, zekât vermek, infak etmek, sadaka vermek gibi ibadetlerden başka bir şeydir. Zaten Yüce Allah bu kavramları Kuran’da ayrıca belirtmiştir. Bu eylemler zaten yapılacaktır. (صَٰلِحًا) salihen kelimesinin anlamı düşünüldüğünde Yüce Allah’ın bizden ayrıca istediği şey şunlardır;
“İyi olmak, doğru olmak, evrensel kurallara uygun-münasip davranmak, doğru kalmak, ıslah etmek, onarmak-iyileştirmek, düzeltmek, barış yapmak, evrensel akıl ile iyi ve doğru olan her şeyi ayakta tutmak, bunun için mücadele etmek, bozuk ve yanlış olan şeyleri düzeltici, onarıcı işler yapmak, insanların barış içinde yaşaması için gerekli şartların oluşması için mücadele etmek”
Kısacası;
Düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler yapmaktır.
16:97 ayetine muhatap olmak ve hoş-güzel-mutlu bir yaşam sürmek için öncelikle kendimizden başlayarak ailemizi, akrabalarımızı, çevremizi, toplumumuzu, kısacası ulaşabileceğimiz her şeyi daha iyi yapmak için mücadele etmemiz gereklidir. Daha barışçıl, daha iyi, daha güzel yapmak için uğraşmalıyız. Düzgün olmayan bir şeyi olduğu gibi bırakmamalı, düzeltinceye kadar mücadele edilmelidir. Ben etliye sütlüye karışmam’, ‘Bana ne? Ben ibadetimi yapıyorum’ ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ gibi cümleler kurmak ‘salihen’ yapan bir kişinin özelliği değildir.
Aklıma gelen iyi şeyler;
Ülkede ve dünyada yoksulluğun düzeltilmesi, adaletin sağlanması, kimseye haksızlık yapılmaması, bireysel özgürlüklerin güvence altına alınması, eğitim ve sağlık hizmetlerinden herkesin yararlandırılması, barınma hakkının sağlanması, hak ve hukukun (gerçek ve doğruların) her zaman sağlanması (kendi aleyhimize de olsa), eğitimin iyileştirilmesi, insanların eğitilmesi, eğitimsiz insanın kalmaması, canlı canlı öldürülmüş kadınların topluma kazandırılması, her ailenin temel geçim giderinin sağlanması, yalanın, hırsızlığın, çalmanın önlenmesi gibi evrensel ilkeleri toplumda hakim kılmak salihattır.
Ayette güzel-hoş ve mutlu bir hayatın verilmesi için başka bir şart daha vardır. Bu da inanmak-iman etmektir.
Neye iman edilecektir? Neye inanılacaktır?
Cevap çok nettir. Şirkten uzak bir şekilde tek bir Allah’ın varlığına, O’nun göndermiş olduğu Kuran’a, Kuran’ın mesajına iman etmek esastır. Başka hiçbir şeye değil. Tek Allah’a ve tek Kuran’a.
Detaylı inceleme Asr suresinin incelenmesinde görülebilir.
Doğrusu insan mutlak hüsran-ziyan içindedir.
Bu noktada başka bir konu gündeme gelir.
Kendilerini müslüman olarak tanımlayan milyarlarca insan neden güzel-hoş ve mutlu bir hayat yaşayamıyor?
Çünkü 16:97 ayetini ıskalıyorlar. Hem düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler yapmamışlardır hem de iman konusunda Allah'ın dosdoğru giden yolundan şaşmışlardır. Yüce Allah’ın Kuran’ından başka kitaplara inananlar ve onlar ile amel edenler 16:97 ayetine muhatap olamazlar. Çünkü Kuran haricinde dinde kaynak arayan ve bu aradıkları kaynağı uydurulmuş hadis kitaplarında, mezheplerde, şeyhlerde, tarikatlarda arayan kişiler müşriktirler. Yani Allah’a ortak koşan kimselerdir bu kişiler. Kuran yetmez diyerek dinlerini parça parça eden zümredir bu grup. İşte bu insanlar topluluğunun hoş-güzel-mutlu-huzurlu bir yaşam geçirmesi mümkün değildir.
Müslüman olduğunu iddia eden ülkelerin ve bu ülkelerde yaşayan milyarlarca insanın sefalet içinde, açlık içinde, özgürlükleri alınmış (çoğunluğu kadın), mutsuz, huzursuz yaşadığını görmekteyiz. Hristiyan ve Yahudilerin oyuncağı olmuş bu milyarlarca kişi maalesef bir türlü huzura kavuşamamaktadır.
Tek Allah’a ve din konusunda sadece Kuran’a iman eden, inanan düzeltici-barışçıl-iyileştirici işler yapan kimselere üzülmek, tasalanmak yoktur. Yüce Allah bizleri test etmek için bazı sınavlar vereceğini buyuruyor. Yüce Allah'ın dilemesi ile 16:97 ayetine muhatap olabilmiş bir kişi için bu sınavları geçmek çok kolay olacaktır. Yüce Allah’ın kendisine 16:97 ayetinde bildirdiği ve bağışladığı hoş-güzel-huzurlu hayatı yaşamaya devam edecektir.
Kadın ve erkek Allah açısından eşittir.
Ayette hem dişiye hem de erkeğe vurgu yapılması çok muhteşemdir. Yüce Allah katında kadın ve erkeğin hiçbir farkı yoktur. Birbirlerine karşı hiçbir fazlalıkları veya eksiklikleri yoktur.
İnsanların birbirlerine olan üstünlükleri;
- Yüce Allah'ın berisinden/astlarından Allah'ın yanında başka ilah edinmemeleri,
- O'na ortak koşmamaları,
- Kuran'a ne kadar teslim oldukları,
- Kuran'ın berisinden/astlarından Kuran'ın yanında kitap edinmemeleri,
- Kuran'daki emir ve yasaklara ne kadar uydukları,
- Hayatlarında ne kadar düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler yaptıkları iledir.
Ayetteki ‘elbette öderiz onların yapıyor olduklarının ücretini en güzeliyle.’ buyuran Yüce Allah’ın buyruğu kesindir. Kadın ve erkek fark etmeden Yüce Allah yapılan iyi şeylerin ecirlerini, ücretlerini, karşılığını en güzel olanla ödeyeceğini, en güzel olanla karşılığını vereceğini bildiriyor.