Kuran hadis kitaplarına iman etmek gerektiğini, onlara itaat etmek gerektiğini zerre kadar ima etmez. Hatta hadis kitaplarına iman edenlerin dinlerini parça parça ederek mezheplere böldüğünü bize bildirir (6:159). Ayrıca Kuran’ın terkedilmiş şekilde tutulacağını da bize bildirerek sadece Kuran’a sarılmamız gerektiğini buyurur (25:30).  

Ancak Kuran’ın bazı ayetlerinde resûl Muhammed peygamberimiz ile ilgili Yüce Allah’ın buyurduğu bilgilerin anlamından saptırılarak hadis kitaplarına itaat etme noktasına getirildiğini görüyoruz. Bunu yapan kişiler tabii ki ehli sünnetten kişilerdir.

Şimdi Allah’ın izni ile bu ayetleri inceleyelim;    

Yüce Allah 2:151 ve 62:2 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

158|2|151|كَمَآ أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِّنكُمْ يَتْلُوا۟ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُوا۟ تَعْلَمُونَ

Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumu l-kitâbe ve l-hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).

Nitekim gönderdik içinizden bir resul; sizlerden; okur sizlere ayetlerimizi; ve saflaştırır sizleri; ve bildirir sizlere kitabı ve hikmeti; ve bildirir sizlere asla bilmez olduğunuzu.

5177|62|2|هُوَ ٱلَّذِى بَعَثَ فِى ٱلْأُمِّيِّۦنَ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُوا۟ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا۟ مِن قَبْلُ لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ

Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumu l-kitâbe ve l-hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).

O ki gönderdi ümmiler içinde bir resul; onlardan; okur onlara ayetlerini O’nun (Allah’ın); ve saflaştırır onları; ve bildirir onlara kitabı ve hikmeti; ve eğer olmuş olsaydılar bile önceden mutlak bir dalalet içinde; apaçık.

 

Bu 2 ayeti Muhammed peygamberimizin insanlara Kuran yanında, Kuran'dan başka bir de sünnetini bıraktığına delil olarak göstererek hadis kitaplarını ve dolayısı ile mezhepleri dinde kaynak yapmaya çalışanlar şunları düşünsün;

Ayetler de geçen ‘kitabe ve l-hikmete’, ‘kitap ve hikmet2 ayrı şey değildir. Arapçada 'وَ' ‘ve’ ‘vav’ bağlacı her zaman Türkçedeki ‘ve’ anlamına gelmez. ‘l-hikmete’’ kelimesi bir önceki kelime olan kitap kelimesinin bir özelliğidir. ‘kitabe ve l-hikmete’ hikmet içeren kitap demektir. Peygamberimize bir kitap, bir de hikmet denilen başka bir şey verilmiş değildir. Tek bir kitap verilmiştir.  O da Kuran’dır. Korunmuş ve Levh-i mahfuzdadır.  İçerdiği hikmet ile evrenin/evrenlerin yok olmasına kadar da insanlara bir yol gösterici, bir rahmet olacaktır.

kitabe ve l-hikmete’-‘kitap ve hikmet’ ile ilgili bu noktada bu kadar bilgi vermek yeterlidir. Daha detaylı bilgi almak için lütfen aşağıdaki makaleyi okuyunuz.

Hikmetli kitap, hikmet iceren kitap: Kuran

Ayetleri incelemeye devam edelim;

 

Muhammed peygamberimiz neyi okumuştur?

Ayetler dikkatli okunduğunda Muhammed peygamberimizin neyi okuduğu net bir şekilde görülür. Yüce Allah’ın ayetlerini okumaktadır Muhammed peygamberimiz. Yani Kuran’ı okumaktadır. Kuran’ı öğretmektedir. Ayrıca insanları da Kuran sayesinde, Kuran ile arındırmaktadır. Onları şirkten uzaklaştırmaktadır. O dönemde Mekke'de yaşayan insanlar Allah'sız ateistler değildirler. Kendilerine göre son derece dindardılar. Ancak müşriktiler. Allah'a şirk koşarak iman ediyorlardır. Allah'ın astlarından ilahlar edinmişlerdi. Allah'la birlikte başka şeylere yönelmişlerdi (43:9, 29:61, 31:25). Günümüzde yeryüzündeki insanların çoğu maalesef Mekkeli müşrikler gibi bu şirk hastalığına yakalanmıştır. Yahudiler, Hristiyanlar, Budistler, kendilerine müslümanım diyen çoğunluğun Mekkeli müşriklerden bir farkı yoktur. Zaten bu nedenle Kuran'da en önemli konu şirk konusudur.   

Muhammed peygamberimiz Kuran’dan başka bir şey okumamıştır. Delil aşağıdaki ayette açıkça görülür. 

Yüce Allah 13:30 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1735|13|30|كَذَٰلِكَ أَرْسَلْنَٰكَ فِىٓ أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَآ أُمَمٌ لِّتَتْلُوَا۟ عَلَيْهِمُ ٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِٱلرَّحْمَٰنِ قُلْ هُوَ رَبِّى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ

Kezalike erselnake fi ummetin kad halet min kabliha umemun litetluve aleyhimu llezi evhayna ileyke ve hum yekfurune bir rahman, kul huve rabbi la ilahe illa hu, aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metab.

Böylece seni gönderdik kendilerinden önce elbette geçmiş milletler bulunan bir millet içine, okuyasın diye onlara sana vahyettiğimiz şeyi, oysa onlar nankörlük ederler Rahman'a, de ki O benim Rabbimdir, yoktur tanrı O'ndan başka, O'na dayandım ve yalnız O'nadır dönüşüm.

 

Bu ayetten açıkça anlaşılır ki Muhammed peygamber sadece kendisine vahyedilen Kuran'ı okumuştur. Bu ayetin detaylı incelenmesi aşağıdaki makalede yapılmıştır. Lütfen okuyunuz.

Peygamberimize dinin kaynağı olarak sadece Kuran vahyedilmiştir. Ayetteki ‘okuyasın diye onlara sana vahyettiğimiz şeyi’ Kuran’dan başkası değildir.

Bütün bunlar düşünüldüğünde Muhammed peygamberimize kendisine vahyedilen Kuran’dan başka dinde kaynak indirilmediği ortadadır. Muhammed peygamberimiz de Kuran’la insanları arındırmaktadır. Daha önce bilmedikleri tevhit inancını (şirksiz bir şekilde tek Allah’a tapınmayı) aşılamakta, onlara Kuran’ı öğretmektedir.

Aynen şu anda sadece Kuran diyen insanlar gibi. Sadece Kuran diyen insanlar dinde Kuran haricinde kaynak aramaz. Sadece Kuran’ı okur, anlamaya çalışır, öğrenmeye çalışır. Çünkü bilir ki Kuran tüm insanlara bir müjde, bir rahmettir. Muhammed peygamberimiz günümüzde yaşamış olsaydı bize Kuran’ı öğretecekti. Kuran’ı anlatacaktı. Kuran’dan başka dinde bir kaynak önermeyecekti.

 

Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret edenler) ve Ensar’dan (Hicret edenlere sahip çıkan Medineliler) kimseler ile ilgili ayetin ehli sünnetin temel kaynağı olan hadisler ile ilişkilendirilmesi.

Yüce Allah 9:100 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1335|9|100|وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلْأَوَّلُونَ مِنَ ٱلْمُهَٰجِرِينَ وَٱلْأَنصَارِ وَٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُم بِإِحْسَٰنٍ رَّضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى تَحْتَهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ

Ves sabikunel evvelune minel muhacirine vel ensari vellezinettebeuhum bi ıhsanin radıyallahu anhum ve radu anhu ve eadde lehum cennatin tecri tahtehel enharu halidine fiha ebeda, zalikel fevzul azim.

Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret edenler) ve Ensar’dan (Hicret edenlere sahip çıkan Medineliler), öne geçenlerden ve iyilikte onları izleyenlerden Allah razı olmuştur. Onlar da O’ndan razı olmuştur. Onlara, içinde aralıksız ve sürekli kalacakları, içinden ırmaklar akan Cennetler hazırlamıştır. İşte büyük başarı budur.

 

Açıkça görülür ki bu ayetin ehli sünnetin temel kaynağı olan hadislerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu iddiayı düşünenler sanırım şu şekilde düşünmüşler;

Kuran’da Muhacir ve Ensar’dan kimselerin ilk önderlerinden ve iyilikte onlara uyanlarından Allah razı olduğuna göre Muhacir ve Ensar’dan rivayet edilen hadisler güvenilirdir, dinde kaynak olarak alınabilir. Çünkü onlar Allah’ın razı olduğu kişilerdir. Hadislere itaat edersek Ensar ve Muhacir’den kimselere (Sahabelere) de itaat etmiş oluruz. Allah da onlardan razı olduğuna göre bizden de razı olur.

Bu düşünme yöntemi de inanılmaz mantık hatası içerir. Bu ayette Yüce Allah Muhacir ve Ensar’dan bazı kimselerden razı olduğunu buyurmuştur. Onların yaptıkları güzel işleri ve iyiliklerden razı olmuştur Yüce Allah. Bu ayetten sadece bu anlaşılır. Yüce Allah Kuran’ın hiçbir yerinde Ensar veya Muhacir’den kimselere uyun anlamına gelen en ufak bir imada bulunmamıştır.  

Mezheplerin ana kaynağı olan hadislerin Muhacir ve Ensar’dan kimselere kadar dayandırılması da zaten kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu konu ile ilgili detaylı açıklama aşağıda yapılmıştır. Ensar ve Muhacirlerden kimseler Yüce Allah’ın rızasını hadislere uyarak kazanmadılar. Kuran’a uyarak kazandılar. Zaten onların yaşadığı dönemde hadis kitapları yoktu. Onlar sadece resûle ve dolayısı ile Kuran'a uydular.  

Hadisler konusu daha detaylı olarak aşağıdaki makaleden okunabilir.

Allah üstüne yalan uyduran-iftira eden kimselerin durumu: Kuran haricindeki hadislerle imam eden kişilerin durumu

 

Resûlün (Muhammed peygamberin) Kuran dışında helal-haram koyma yetkisi olduğuna delil gösterilen ayet:

Yüce Allah 7:157 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1111|7|157|ٱلَّذِينَ يَتَّبِعُونَ ٱلرَّسُولَ ٱلنَّبِىَّ ٱلْأُمِّىَّ ٱلَّذِى يَجِدُونَهُۥ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ وَٱلْإِنجِيلِ يَأْمُرُهُم بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَىٰهُمْ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ ٱلْخَبَٰٓئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَٱلْأَغْلَٰلَ ٱلَّتِى كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِهِۦ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلنُّورَ ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ مَعَهُۥٓ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ

Ellezine yettebiuner resulen nebiyyel ummiyyellezi yecidunehu mektuben indehum fit tevrati vel incili ye'muruhum bil ma'rufi ve yenhahum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibati ve yuharrimu aleyhimul habaise ve yedau anhum ısrahum vel aglalelleti kanet aleyhim, fellezine amenu bihi ve azzeruhu ve nasaruhu vettebeun nurellezi unzile meahu ulaike humul muflihun.

Onlar ki tabi olurlar o resûle, o ümmi (Mekkeli) nebiye; ki onlar onu yazılı bulurlar yanlarındaki Tevrat ve İncil içinde, o onlara emreder marufu (iyiliği-yararlı olanı) ve onları meneder münkerden (kötülükten, zararlılardan); ve o helal kılar onlara güzel şeyleri ve o haram kılar onlara çirkin şeyleri; ve kaldırıp atar onlardan üzerlerinde olan ağırlıklarını ve prangalarını, artık kimseler ki ona inanan ve ona saygı gösteren ve ona yardım eden ve tabi olan nura -ki onunla beraber indirildi- işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

 

Bu ayeti Muhammed peygamberimizin kendisine indirilen Kuran haricinde haram ve helal koyma yetkisi olduğuna delil olarak göstermektedirler. Ancak ayet iyi okunduğunda resûlün Yüce Allah’ın vahyini (Kuran’ı) okuması ile haram ve helalin oluştuğu ortadadır. Kuran hikmet içeren bir kitaptır. Yüce Allah Kuran ile tüm insanlara helal işleri ve haram işleri belirlemiştir. Örneğin şirk koşma yani Yüce Allah’ın astlarından olan bir şeye Allah ile birlikte yalvarma kesinlikle yasaklanmıştır. Kuran ile iyi şeyler emredilmiş, kötü şeyler ise yasaklanmıştır. Örneğin zina, haksız yere adam öldürme, yalancılık, yapmayacağı şeyleri söyleme, hırsızlık, başkalarının hakkını haksız olarak yeme, yetimlerin hakkını haksız olarak yeme, adaletsiz olmak, şeytanın adımlarını izlemek gibi davranışlar yasaklanmıştır. İyi şeyler olarak; doğru sözlü olmak, her zaman gerçeği söylemek ve haklının yanında olmak, sabretmek (metanetle direnmek), anne-babaya iyi davranmak ve yardım etmek, yakınlık sahibi olanlara yardım etmek, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine infak etmek (harcamak), zekât, sâlat, güzel sözler söylemek gibi davranışlar emredilmiştir Kuran’da.

Resûlün görevi zaten Yüce Allah tarafından kendisine indirilen Kuran’ı okumaktır. Bu okuma ile resûl de iyiliği emretmiş, kötülüğü yasaklamış olur.

7:157 ayetinin öncesi ayetler incelendiğinde kendilerine kitap verilenlerin (Yahudi ve Hristiyanlar) işaret edildiği görülür. Kendilerine verilen Tevrat ve İncil’e uymak yerine bu kimseler kendilerine Yüce Allah emretmese de birçok haram oluşturmuşlardır. Dinlerini zorlaştırmışlardır. Uydurdukları haramlar nedeni ile ağırlıklar içinde, prangalar içinde kıvranmaktadırlar. İşte resûl Kuran ile onların üzerinde olan ağırlıkları ve onların üzerindeki prangaları kaldırıp atmıştır. Tabii ki bunu Kuran’la yapmıştır

Ayette ‘kimseler ki ona inanan ve ona saygı gösteren ve ona yardım eden’ buyurulmaktadır. Açıkça anlarız ki resûle inanılacaktır, ona saygı gösterilecektir ve ona destek olunacaktır. Zaten Kuran’ın Allah katından geldiğine inanan bir kişinin Muhammed peygamberimize inanmaması, ona saygı göstermemesi mümkün değildir.

Kuran’ın din adına helal ve haram, güzel ve çirkin şeylerin belirlenmesinde tek kaynak olmasına bir başka delil de ayetteki ‘nur’ a işarettir.

Yaydığı ışık ile yol gösteren, dosdoğru yolu gösteren bu nur hiç şüphesiz Kuran’ın ta kendisidir.

Ayette ‘tabi olan nura -ki onunla beraber indirildi- işte onlar kurtuluşa erenlerdir.’ buyrulmaktadır. Muhammed peygamber ile indirilen -ona indirilen- Kuran’a tabi olmak kurtuluşun olmazsa olmaz şartıdır.

 

Resûlün haram-helal kılma yetkisi yoktur. 

Resûlün haram kılma yetkisinin olmadığına, resûlün kendisine vahyedilen Kuran'a uymak zorunda olduğuna en büyük delil 6:145 ayetidir. 

Yüce Allah 6:145 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

934|6|145|قُل لَّآ أَجِدُ فِى مَآ أُوحِىَ إِلَىَّ مُحَرَّمًا عَلَىٰ طَاعِمٍ يَطْعَمُهُۥٓ إِلَّآ أَن يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَّسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنزِيرٍ فَإِنَّهُۥ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ ٱللَّهِ بِهِۦ فَمَنِ ٱضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Kul la ecidu fi ma uhiye ileyye muharremen ala taimin yat'amuhu illa en yekune meyteten ev demen mesfuhan ev lahme hinzirin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillahi bih, fe menidturra gayre bagın ve la adin fe inne rabbeke gafurun rahim.

De ki: ‘Bulamıyorum bana vahyedilmiş şey içinde bir haramlık bir yemek yiyen kimse üzerine; ancak hariçtir olması leş yahut akıtılmış kan yahut domuz eti -ki şüphesiz pistir- yahut bir sapkınlık olarak Allah'tan başkasına adanan; ama kim çaresiz kalırsa (yiyebilir) saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın, çünkü Rabbin bağışlayandır, bol merhametlidir.

 

Şu ayetin muhteşemliğine bir bakın. Resûlün haram-helal koyma yetkisinin olmadığına en iyi delildir. Ayetten açıkça anlarız ki bir şey resûle vahyedilen şeyler içinde (Kuran) haram olarak geçmiyorsa kimse onu haram kılamaz. Resûl de dahil. Hadislere tabi olan kimseler, mezheplere tabi olan kimseler 6:145 ayetini anlayarak okusalar nasıl bir çıkmazda olduklarını hemen anlayacaklardır. 

Kuran’ın Yüce Allah’ın emrettiği tüm helal ve haramları içerdiğinin başka bir delili;

Yüce Allah 16:118 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2017|16|118|وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُوا۟ حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِن قَبْلُ وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Ve alellezine hadu harremna ma kasasna aleyke min kabl, ve ma zalemnahum ve lakin kanu enfusehum yazlimun.

Ve Yahudi kimselere bundan önce haram kılmıştık anlattıklarımızı sana, değildik onlara zulmediyor fakat onlar kendilerine zulm ediyorlardı.

 

16:118 ayetinde büyük bir işaret vardır. Haram kılınacak şeylerin Muhammed peygamberimize anlatıldığı vurgulanmaktadır. Haram kılınan şeylerin ve Muhammed peygambere anlatılan şeylerin daha önceden Yahudilere de haram kılındığını öğreniyoruz ayetten. Bu noktada önemli soru şudur?

Muhammed peygamberimize anlatılan (‘قَصَصْنَا’ ‘kasasna’) nedir?

Cevabı yine Kuran veriyor?

(‘قَصَصْنَا’ ‘kasasna’) kelimesi Kuran’da 16:118 ayetinde geçtiği gibi bir de 40:78 ayetinde geçer. Bu ayet peygamberimize anlatılanın ((‘قَصَصْنَا’ ‘kasasna’)) ne olduğuna ışık tutar.

Yüce Allah 40:78 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4209|40|78|وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِىَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ فَإِذَا جَآءَ أَمْرُ ٱللَّهِ قُضِىَ بِٱلْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ ٱلْمُبْطِلُونَ

Ve lekad erselna rusulen min kablike minhum men kasasna aleyke ve minhum men lem naksus aleyk, ve ma kane li resulin en ye'tiye bi ayetin illa bi iznillah, fe iza cae emrullahi kudıye bil hakkı ve hasire hunalikel mubtılun.

Ant olsun ki, senden önce de birçok resûl gönderdik. Onlardan bir kısmını sana anlattık, bir kısmını ise anlatmadık. Hiçbir resûl, Allah’ın izni olmaksızın bir ayet getiremez. Allah’ın buyruğu geldiği zaman hak yerini bulur. Batıldan yana olanlar hüsrana uğrarlar.

 

40:78 ayeti Muhammed peygamberimize anlatılan şeylerin Kuran olduğunu açıkça ispatlar. Çünkü Kuran’da çok sayıda resûl isimleriyle birlikte zikredilmiş, başlarından geçen olaylar Muhammed peygamberimize anlatılmıştır.  Vahiy yolu ile Kuran’a girmiştir. Yüce Allah’ın insanlara birçok resûl gönderdiği ancak peygamberimize anlatılmadığı anlaşılır. Diğer bir deyiş ile Kuran’da anlatılan resûllerden başka resûller de gönderilmiştir.

40:78 ayetinde çok ince bir işaret de vardır. ‘Hiçbir resûl, Allah’ın izni olmaksızın bir ayet getiremez.buyrularak resûllerin mutlak şekilde Allah’a tabi oldukları bildirilmiştir.

 

Bütün olarak düşünüldüğünde;

Mekkeli Muhammed resûlün, Mekkeli Muhammed nebinin Kuran haricinde helal ya da haram koyma yetkisi yoktur. Bir şey Allah tarafından haram kılınmışsa Kuran’da yer alır. Dini açıdan kötü ve iyi şeyleri sadece Yüce Allah belirler. Resûl aracılığı ile insanlara iletir. Allah’a itaat etmek ile resûle itaat etmek aynı şeydir. Çünkü resûl sadece Allah’a itaat eder, sadece Allah’tan gelen vahye itaat eder. Yani sadece Kuran’a itaat eder.

Haşa! Kuran’da sayfa mı bitmiş veya Yüce Allah haram ve helalleri, iyi ve kötülükleri söylemeyi unutmuş mu Kuran’a yerleştirmeyi! Ya da evrenin/evrenlerin düzeninin bozulacağı ve yok olacağı güne kadar başka hiçbir kitap gelmeyeceğine göre tüm insanlar için rahmet olacak ve Allah katından geldiği kesin olan bir kitaba emirleri koymaktansa bizleri zan içeren hadis kitaplarına mı muhtaç etmiş?

Haşa! 5:3 ayetinde 'Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim/ikmal ettim ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam'ı seçtim/ beğendim.' derken bize tam olarak gerçeği söylemiyor muydu? Haşa! 5:3 ayetindeki tamamlanan Kuran değil de neydi? 

 

Ehli sünnetin yaptığı en büyük hata nedir?

Resûle itaat etmeyi, resûle inanmayı, resûle tabi olmayı onun sünneti olarak düşündükleri, içlerinde sayısız hata, yanlış ve çelişkiler olan, Kuran’a apaçık ters olan hükümler içeren, uydurmalar içeren, doğruluğu kesin olarak asla ispat edilemeyen, Allah’a ve resûlüne karşı yalanlar ve iftiralar içeren hadisleri resûle itaat olarak görmeleridir. Yapılan en büyük hata budur.

Detaylı inceleme aşağıdaki makaleden okunabilir. 

‘Allah'a itaat edin ve resûle itaat edin’: resûl Allah’a tâbidir. Allah resûle tâbi değildir.

Ehli sünnet içinde iyi niyetli birçok insan vardır. Belki de hadislerle ilgili yeterli araştırma yapmadıkları için hadislere iman etmektedirler. Bu insanların çoğu hadisleri Muhammed peygamberimizin kendisi hayatta iken yazdırdığını düşünmektedir. Bir olay olur olmaz sıcağı sıcağına bizzat Muhammed peygamberimiz tarafından yazdırıldığını düşünmektedirler.  Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayalım! Ben de bu şekilde düşünüyordum. Riyazüs Salihin 8 ciltini de okudum. O sıralar tıp fakültesi 3. sınıf öğrencisiydim. Ancak aklıma yatmayan o kadar fazla şey oluyordu ki anlatamam.

Binlerce çelişki, hem de birbiriyle çelişen hadisler. Kuran’a 180 derece ters yüzlerce hüküm. Ancak hadisler ile ilgili yeterli bilgim olmadığından aklıma tam yatmasa da bu kitaplara iman ediyordum. Ta ki hadislerin peygamberimiz tarafından yazdırılmadığını, onun vefatından yaklaşık 230 yıl sonra oradan buradan toplandığını öğrendiğim güne kadar. Ayrıca peygamberimiz buyurdu ki diye başlayan cümlelerin 6 nesil geçerek nakledildiğini yani dedesinin dedesinden duydum diyerek nakledildiğini anladığımda hadislere imanımı sorgulamaya başladım.

İçimde de büyük bir heyecan da hissettim. Çünkü bu çelişkili hadisler ile evrenin/evrenlerin yaratıcısı olan Yüce Allah ve onun resûlü ile hiçbir bağ yoktu. Daha sonra Kuran’ı birçok mealden Türkçe olarak okumaya başladım. Hatta bir tıp kitabı okur gibi altını çize çize okudum. Gördüm ki Yüce Allah kullarına anlamayacakları bir şey indirmemiş. Herkesin faydalanabileceği bir kitap indirmiş. Bir insan Kuran’ın 1 satırını bile anlasa ve onu hayatına geçirse bu bile büyük bir kazançtır.

Bu noktada Dr. Sonia Cihangir’e ait olan bir benzetmeyi size aktarmak isterim; Kuran’ı bir denize veya okyanusa benzetmek mümkündür. Bazı kişiler uzaktan bakarlar faydalanırlar, bazı kimseler ayaklarını denize sokar faydalanırlar, bazıları kıyıda yüzerler faydalanırlar, bazıları da diplere dalar ve oradan inciler çıkarırlar. Kerim Kuran işte böyle bir şey. Tüm insanlara bir rahmet. Yeterki insanlar denizi görmek için etrafına baksın. Gerisi gelecektir.

Hadisler ise denizi görmeye engel çok ama çok yüksek ve çok sayıda sıra dağlar gibidir. Hadislere itaat eden bir kişinin Kuran’ı anlaması mümkün değildir. Çünkü Kuran’ı göremez. Ne zaman Kuran’ı görmek için denize doğru baksa karşısına çok sayıda dağlar gibi hadisler dikiliverir.

 

Hadislerin güvenilirliği ile ilgili kısa bir bilgilendirme;

Hadisleri toplayan kişilerin hadisleri kitaplarına koyarken sözde çok dikkatli oldukları bildirilmektedir. Yani çok ince eleyip sık dokudukları bildirilmiştir. Her hadisin bir rivayet silsilesini içeren (ravi isimleri zinciri) bir künyesi, bir senedi vardır.

Örnek bir sened:

(İmam Buhari dedi ki): Bize hadisi Müsedded rivayet etti ve dedi ki: Bize hadisi Yahya rivayet etti, o da Şube’den, o da Katede’den, o da Enes (r.a) dan, o da Nebi (s.a.v) den duydu.  

Görüldüğü gibi en iyi sened bile çok sayıda ravi zinciri ile geliyor. Gelmek zorunda çünkü yaklaşık 230 yıl sonra toplanmış. İşte tam olarak bu nedenle hadislerde bir tutarlılık görülmez. Aynı kitap içinde birbiri ile çelişen onlarca hadis vardır. Bir olay bir rivayette başka şekilde, başka bir rivayette başka şekilde gelir. Hatta peygamberimizin veda hutbesi olarak bilinen olayını bile doğru ve çelişkisiz aktarmak mümkün olmamıştır.

Çünkü 230 yıl içinde insanların hafızalarına güvenmek mümkün değildir. Yazılı olarak gelen bir şey yoktur ortada. Babamdan-dedemden ya da hocamdan duydum diyerek ravi olunur. Hadisleri zan olarak tarif etmek doğru bir yaklaşımdır. Çünkü kesin oldukları asla ispatlanamaz ve bilinemez.  

Sonsuz bir ahiret hayatının söz konusu olduğu bir sınavda, insanın kesin olarak doğruluğu ispat edilemeyen, çelişkiler ile dolu olan hadis kitaplarına göre hayatını şekillendirmesi nasıl olabilir?

 

Şu asla unutulmamalıdır;

Resûle itaat hadis kitaplarına itaat asla değildir.

Hatta hadis kitaplarına itaat etmek resûle direkt olarak savaş açmaktır. Ya da Muhammed peygamberimizi sırtından hançerle bıçaklamakla aynıdır. Yalan yanlış rivayetlerle, hatta kasıtlı olarak uydurulan yalanlarla Allah’a, resûle ve sahabelere direkt olarak iftira edilmektedir bu hadis kitaplarında.

Peygamberimizin Ayşe henüz 6 yaşındayken onunla evlendiğini, Ayşe 9 yaşına geldiğinde gerdeğe girdiğini, 9 yaşında bir kız çocuğu ile cinsel ilişkiye girdiğini, diğer bir deyiş ile Muhammed peygamberin bir pedofili (bir sübyancı, çocuklar ile cinsel ilişkiye girebilen bir sapık) olduğunu söyleyen bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır. İyice araştırmalıdır. Bu kesinlikle peygamberimize bir iftiradır.

Peygamberimizin savaşta esir alınan kadınlara sahabelerin tecavüz etmesine izin verdiğini söyleyen bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır.

Peygamberimizin insanların gözlerini oydurarak kör ettiğini ve onları çölde ölüme terk ettiğini söyleyen bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır.

Peygamberimizin tıbben zararlı olduğu kesinlikle kanıtlanan (ki binlerce masum kız hayatını kaybetmekte veya cinsel açıdan sakat kalmaktadır) kadınların sünnet edilmesini tavsiye ettiğini söyleyen, 'kadınlar için fazilettir' dediğini söyleyen bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır.  

Peygamberimizin deve sidiği içmenin şifalı olduğunu söylediğini bildiren bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır.

Peygamberimizin namaz kıldığı esnada önünden geçen bir çocuğa beddua ederek onu kötürüm yaptığını söyleyen bir hadise itaat eden bir kişi artık neye itaat ettiğini iyice anlamalıdır.   

Daha neler var neler!

Detaylı okuma Emre Dorman'ın 'Allah’a Öğretilen Din' ktabınından yapılabilir. 

Resûl Muhammed peygamberimizi sevdiğini, ona saygı duyduğunu söyleyen her insan öncelikle ravi yolu ile (duydum-duydum tekniği) gelen bu zan hadislere karşı durmak zorundadır.

Hadisleri inkâr eden ve sadece Kuran diyen insanlar resûl Muhammed peygamberi inanın ehli sünnete tabi kişilerden daha çok seviyor ve sayıyordur. Çünkü sevgi sadece dilde olmaz. Hareket gerektirir. Mücadele gerektirir. Resûle atılmış olan hurafe ve iftiralar temizlenmek zorundadır.

Kuran bu konuda ne diyor?

Hadis konusu basit bir konu değildir. Hadis kitaplarına itaat etmek, dolayısı ile mezheplere itaat etmek açıkça şirktir. Kuran’ın yanına onun astlarından kitaplar edinmektir.

Bu nedenle herkes aklını başına almalıdır. Ahiretini düşünmeli ve Yüce Allah’a şirksiz bir şekilde yönelmenin yolu olan sadece Kuran’a sarılmalıdır.

Yüce Allah 45:6 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4477|45|6|تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِٱلْحَقِّ فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَ ٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ يُؤْمِنُونَ

Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk, fe bi eyyi hadisin ba'dallahi ve ayatihi yu'minun.

İşte bunlar ayetleridir Allah'ın, onları okuyoruz sana gerçek ile; öyleyse Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanacaklar?

 

SubhanAllah. Ne muhteşem bir ayet. Geleceği gören Yüce Allah’tan muhteşem bir işaret. Bir tarafta Yüce Allah ve O’nun ayetleri (Kuran’ı), diğer tarafta hadisler. İkisi bir arada olamaz. Mutlaka seçim yapılmalıdır. Aklı olan ve onu kullanan herkesin Allah’ı ve O’nun ayetlerini seçmesi gereklidir. Allah’ım hepimizi dosdoğru giden yoluna ulaştırsın. Artık dileyen Rabbine giden bir yol tutsun.  

Daha detaylı inceleme için Çalışmalar kısmındaki 'Sadece Kuran' başlığı altındaki makaleler okunabilir.

En doğrusunu Allah bilir.