Kuran’da çok eşli evlilik (poligami-polijini)

Kuran’ın indiği dönemde çok eşli evlilikler (poligami) toplumda normal olarak görülüyordu. O toplumda bir erkeğin birden çok kadınla evli olması (polijini) toplumun izin verdiği bir uygulamaydı. Kuran’ın indiği dönemde erkeklerin çok sayıda eşi mevcuttu. Bu toplum içinde yaşayan nebi Muhammed’in de çok eşli bir hayatı vardı. Kuran’da çok eşli olan bu kimselerin ve Muhammed peygamberin bizzat kendisinin eşleri ile ilgili ayetler mevcuttur. Ancak bu durum Yüce Allah’ın çok eşli evlilikleri emrettiği veya önerdiği anlamına asla gelmez. Hatta Kuran'da çok eşli evlilik lehine tek bir kelime bulunamaz. Aksine çok eşli evliliklerin adaletsizliğe neden olduğu için günaha sokabilen bir şey olduğu bile bildirilir.   

Şu soru akla gelir; Yüce Allah çok eşli evlilikleri neden yasaklamadı?

Cevap; Yüce Allah çok eşli evlilikleri yasaklamamıştır. Kuran’da kadınlarınızı boşayın, teke indirin emri yoktur. Bunun nedeni halihazırda yapılmış olan çok eşli evliliklerin tek eşli evliliğe döndüğünde birçok kadın ve çocuğun mağdur olacak olmasındandır. Kuran Yüce Allah katındandır ve insanlara asla mutsuzluk, huzursuzluk vermez. Kuran’da kadınlarınızı boşayın, teke indirin emri olmuş olsaydı o dönem toplumunda inanılmaz acılara neden olurdu. Kuran’ın böyle bir emir vermesi de yine en çok kadınları ve çocukları olumsuz etkileyecekti. Kadınlarınızı teke indirin dediğinde ne olacaktı? İman etmiş erkekler yıllarca beraber yaşadıkları, muhtemelen çocuklu kadınları boşamak zorunda kalacaktı. Bu kadınların geçimlerini kim sağlayacaktı? Bu kadınların evleri bile yokken nerede yaşayacaklardı? Sokağa mı atılacaklardı çocukları ile birlikte?

Ancak Yüce Allah çok eşli evliliğin adaletsiz bir şey olduğunu, insanı günaha sokabilecek bir şey olduğunu işaret ederek dolaylı olarak tek eşli evliliği önermiştir.    

Yüce Allah aşağıdaki 4:129 âyetinde şu şekilde buyurmuştur. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

622|4|129|وَلَن تَسْتَطِيعُوٓا۟ أَن تَعْدِلُوا۟ بَيْنَ ٱلنِّسَآءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَمِيلُوا۟ كُلَّ ٱلْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَٱلْمُعَلَّقَةِ وَإِن تُصْلِحُوا۟ وَتَتَّقُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

Ve len testatîû en ta’dilû beynen nisâi ve lev harastum fe lâ temîlû kullel meyli fe tezerûhâ kel muallakah. Ve in tuslihû ve tettekû fe innallâhe kâne gafûran rahîmâ.

Ve asla güç yetiremezsiniz adaletli davranmaya kadınlar arasında, arzu edip uğraşmış olsanız bile; öyleyse meyletmeyin tüm meyletmeyle; o durumda bırakırsınız onu askıda kalmış gibi; eğer arayı düzeltir ve takvalı olursanız (sakınırsanız), o durumda şüphesiz Allah olmuştur bağışlayan, bol merhametli.

 

Yüce Allah ‘لَن’ ‘len’ edatını kullandığında bu edatın işaret ettiği fiilin asla ve asla gerçekleşemeyeceğini gösterir. Mutlaktır ki kadınlar arasında adaletli davranmak erkeklerin hiçbiri için mümkün değildir. Geçmişte yaşamış, şu an yaşayan ve kıyametin kopacağı güne kadar yaşayacak olan tüm erkekler için bu ayet geçerlidir.

Kuran 4:129 ayetinde bu durumun kadınlar arasında adaletsizlik yarattığını işaret ediyor. Ancak Yüce Allah'ın Kuran’ın indiği dönemdeki mevcut olan çok eşli evliliklerin devam edebileceğine hükmettiğini anlıyoruz. Fayda-zarar oranının Yüce Allah tarafından dikkate alındığı ortadadır. Mevcut durumu bozmamış Yüce Allah. Ancak halihazırda adaletsizliğe neden olmuş olan çok eşli evliliklerde erkeklere bazı uyarılar yapmıştır. Bir eşe veya eşlere sürekli olarak meyledilmemesini, bir eşin terkedilmiş gibi, sanki evli değilmiş gibi yapayalnız şekilde bırakılmaması gerektiğini vurgulamıştır. Tam bir adalet olamasa da kadınlar ile ilişkilerin iyi tutulmasını ve onlara takvalı davranılmasını emretmiştir. Yüce Allah’a takvalı olunduğu gibi kadınlara da takvalı olunmalıdır. Rahim sahiplerine takvalı olunması emri 4:1 ayetinde verilmektedir. Kadınlara takvalı olmak onların saygı göstermek, haklarını gasp etmekten sakınmaktır.

Detaylı bilgi almak için lütfen aşağıdaki makaleyi okuyunuz.

Ey insanlar! Rahim sahipleri olan kadınlara takvalı olun: Onların haklarına saygısızlık etmekten sakının.

4:129 ayetinde halihazırda çok eşli bir evlilik yapmış olan erkeklerin kadınlar hakkında arzu edip çabalasalar da ortaya çıkacak olan kaçınılmaz adaletsizliklerini Yüce Allah’ın bağışlayacağına bir işaret var. Yeter ki kadınlara takvalı davransınlar.

4:129 ayeti orada duruyorken Yüce Allah yeni evlenecek olan erkeklere altından asla kalkamayacakları çok eşli evliliği neden önersin yada emretsin? Zaten emretmemiştir ve önermemiştir. Yüce Allah yarattığını bilmez mi? Onun gücünü bilmez mi? Adaletsizlik varlığı iki tarafı da olumsuz etkiler. Adaletsiz davranan da adaletsiz davranılan da zarar görür. Yüce Allah bile bile bir erkeğe hem erkek için hem de kadınlar için adaletsiz olacağı baştan belli olan, mutsuzluklar/huzursuzluklar içeren bu yolu neden emretsin?

Kuran’ın bazı ayetleri üzerinde detaylı durulmadığından, yada hadisler ışığında okunmaya çalışıldığından yada toplumun çoğunun işine geldiğinden yanlış olarak anlaşılabilmektedir. Bu duruma en iyi örnek 4:3 ayetidir. Çok eşli evlilik ile ilgili anlamı saptırılan bu ayet Nisa suresinin 3. ayetidir. 4:3 ayetini yanlış anlayanlar Kuran’da Yüce Allah’ın çok eşliliği önerdiğini hatta emrettiğini iddia etmektedirler. Ancak durum onların düşündüğü gibi değildir. Ayette aşağıda göreceğiniz gibi ana konu kesinlikle erkeklerin kaç kadınla evlenebileceği değil, kızlı-erkekli yetimlerin haklarının nasıl daha iyi korunabileceğidir.

Ayete yanlış anlam verilmesi erkeklere Yüce Allah’ın aynı anda 4’e kadar, bazı görüşlere göre sınırsız kadınla aynı anda evlenebilme emri verdiği, önerdiği gibi yanlış inanışa neden olmuştur. Oysa ayet anlam bütünlüğü içinde ve yine Kuran’a göre okunduğunda bu ayetten çok farklı bir emir ortaya çıkmaktadır.

Yüce Allah aşağıdaki 4:3 âyetinde şu şekilde buyurmuştur. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

496|4|3|وَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تُقْسِطُوا۟ فِى ٱلْيَتَٰمَىٰ فَٱنكِحُوا۟ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ ٱلنِّسَآءِ مَثْنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تَعْدِلُوا۟ فَوَٰحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰٓ أَلَّا تَعُولُوا۟

Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâa, fe in hıftum ellâ ta’dilû fe vâhideten ev mâ meleket eymânukum. Zâlike ednâ ellâ teûlû.

Ve eğer korktuysanız ki hakkaniyetli olmamanız hakkında yetimlere öyleyse nikâhlayın (evlendirin) -neyse iyi olan sizlere (iyi olan nikâhla)- kadınlardan ikişer ve üçer ve dörder; o durumda eğer korktuysanız ki adaletli olmazsınız, o durumda bir tek veya neyse sahip olunan yeminlerinizle (sözleşmeyle); bu daha uygundur ki eziyet etmezsiniz-sıkıntı vermezsiniz.

 

Ayeti iyi anlamak için kelime kelime verelim;

4:3 ayetinin detaylandırılması;

# Kelime Anlam Kök

1

ve in

ve eğer

 

2

hiftum

korktuysanız

خوف

3

ella

ki

 

4

tuksitu

hakkaniyetli olmamanız

قسط

5

fi

hakkında

 

6

l-yetama

yetimlere

يتم

7

fenkihu

öyleyse nikâhlayın (evlendirin)

نكح

8

ma

neyse

 

9

tabe

iyi olan

طيب

10

lekum

sizlere

 

11

mine

-dan

 

12

n-nisa'i

kadınlar-

نسو

13

mesna

ikişer

ثني

14

vesulase

ve üçer

ثلث

15

verubaa

ve dörder

ربع

16

fein

o durumda eğer

 

17

hiftum

korktuysanız

خوف

18

Ella

ki

 

19

tea'dilu

adaletli olmazsınız

عدل

20

fevahideten

o durumda bir tek

وحد

21

ev

veya

 

22

ma

neyse

 

23

meleket

sahip olunan

ملك

24

eymanukum

yeminlerinizle

يمن

25

zalike

bu

 

26

edna

daha uygundur

دنو

27

ella

ki

 

28

teulu

eziyet etmezsiniz-sıkıntı vermezsiniz

عول

 

Not: Bu makaleyi okuyan bazı kimselerden ayeti tam anlayamadıkları yönünde geri bildirim aldığım için ayeti detaylı incelemeden önce benim anladığım anlamı size vereyim. Aşağıdaki bir çeviri değildir. 4:3 ayetinin benim anladığım mesajıdır. Ayetin bu mesajına nasıl ulaştığımı detaylı olarak açıklayacağım.

4:3 ayetinden anlaşılan;

"Himayeniz altında olan yetimlerin mallarını onlara hakkaniyetli olamayarak kendi mallarınız gibi yemekten koktuysanız, himayenize almış olduğunuz bu yetim ailelerin kadınlarını -kendinizin de beğeneceği-onaylayacağı bir nikâh ile- toplu nikâhlar şeklinde (ikişer-üçer-dörder ve daha fazlası) (belediye nikâhı gibi) evlendirin. Bu toplu nikâhlarda adaletli olamayacağınızı düşünürseniz o durumda tek tek nikâh ile evlendirin (belediye nikâhı gibi toplu nikâh yerine). Veya bunlar yerine bir sözleşme ile bu yetim ailenin hakkını koruyun. Bunu yapmanız (bu ayette bildirilenleri) daha uygundur size ki yetim kalmış ailelere eziyet etmemiş olursunuz-sıkıntı vermemiş olursunuz."

Not: Kadınlar bekar-dul erkekler ile evlendirilecek. Tek erkek tek kadın ile evlendirilecek. Aksi halde 4:129'da bildirilen adaletsiz bir evlenme şekli olur.    

 

Şimdi bu ayeti Yüce Allah’ın izni ile incelemeye başlayalım;

Not: Arapçada eşyalar ve kelimeler dişil (müennes) veya eril (müzekker) olur. İngilizcedeki ‘she’ ve ‘he’ gibi. Zamirler de işaret ettiği şeye göre dişil ve eril olur (‘her’, ‘his’ gibi).

neyse iyi olan sizlere’, ‘tâbe lekum’, ‘مَا طَابَ لَكُم’ geçişinde ‘iyi olan’, ‘tâbe’, ‘طَابَ ’ fiili tekil ve eril olarak gelmiştir. Klasik çevirilerde bu geçişi ‘kadınlardan sizlere güzel geleni, sizlere güzel olanı’ yada ‘hoşunuza gideni’ diye çevirmektedirler. Bu çeviri yanlıştır. ‘tâbe’, ‘طَابَ ’ fiili tekil ve eril geldiği için iyi olan şey tekil ve eril olmalıdır. Kadınlardan iyi olanlar (çoğul) işaret edilseydi fiil çoğul ve dişil gelmeliydi. Kadınlardan iyi olan (tekil) işaret edilseydi fiil tekil ve dişil gelmeliydi. Demek ki burada ‘tâbe’ fiili ile işaret edilen tekil ve eril şey başka bir şeydir. Ne olduğunu anlamak çok kolay. Bu kelimenin hemen öncesinde ‘فَٱنكِحُوا۟ ’, ‘fenkihû’ ‘öyleyse nikâhlayın’ fiilinde nikâha işaret vardır. Nikâh kelimesi isim olarak Kuran’da 2:235, 2:237, 4:6, 24:33, 24:60 ayetlerinde geçer ve bu kelime erildir. Bu nedenle ‘iyi olan’, ‘tâbe’, ‘طَابَ ’ fiili ile işaret edilen şey nikâhtır.

Emir şudur; kızlı-erkekli yetimlerin anneleri olan kadınlardan nikâhlayın (evlendirin). Ancak bu nikâh ‘sizlere iyi olan’ bir nikâh olacak. Kadınlar nikâhlanırken (evlendirilirken) kimlerle nikâhlandırıldığı iyi araştırılacak. Sadece nikâhlayıp kurtulmak için yapılmayacak. Nikâhlanacak olan kadınların da onayının alınması kuşkusuz gereklidir ki aksi halde iyi bir nikâh olamaz. Kısacası; her yönüyle iyi bir nikâh hedeflenmelidir. Kendimiz için bir eş seçerken nelere dikkat ediyorsak aynı şekilde evlendirilecek olan kadınlar içinde de aynı özeni göstermemiz ve iyi bir nikâh hedeflememiz gereklidir.

Ayetteki en önemli kelime olan ‘fenkihû’, ‘öyleyse nikâhlayın’  kelimesinin incelenmesi;

Bu kelime bir fiildir. Başında ‘fe’ ‘فَ’ edatı vardır. Bu edat ‘öyleyse’ anlamı verir kelimeye. Bu edatı ayırdığımızda kelime ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’ olur. Bu kelime (‘نكح’) kökünden türemiş bir fiildir. Türkçemize de geçmiş bir kelimedir. Nikâhlamak anlamındadır. Bir kadın ve bir erkeğin karı koca olmalarının topluma ilanıdır. Toplumdan topluma farklı ritüelleri olmakla birlikte asıl önemli olan şeyin bu birlikteliğin toplum tarafından bilinmesidir ve taraflara bazı sorumluluklar yüklemesidir. Bu bilinirlik hem kadını, hem de erkeği korur. Doğacak çocukların genetik yapısını garantiye alır. Nikâhlanma ile birlikte bir yaşam başlar. Maddi manevi paylaşımlar gerçekleşir.

Arapça kökenli ve Türkçeye de geçmiş olan bu kelime pasif ve aktif olmak üzere iki anlama da gelir. Yani ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’, ‘nikâhlayın’ kelimesi hem kendinize nikâhlayın (kendiniz evlenin) hem de başkalarını nikâhların (başkalarını evlendirin) anlamına gelir. Türkçede de bu şekildedir. Nikâhlayın denildiğinde kendimiz mi evleneceğiz veya başkasını mı evlendireceğiz anlaşılamaz.

Bu kelimenin hangi manada kullanıldığı ayet içindeki Yüce Allah’ın işaretinden ve yine Kuran’dan anlaşılabilir.

Bu nedenle ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’, ‘nikâhlayın’ kelimesinin başına ve sonuna ek almış olan 3 geçiş yerini detaylı inceleyelim.

Bu kelime 4:3 ayeti haricinde 24:32 ve 4:25 ayetlerinde de geçer. 24:32 ayetinde başına ‘ve’, ‘vav’ ‘وَ’ bağlacı almış olup (وَأَنكِحُوا۟) ‘ve enkihû’ şeklindedir. Arapçada yazım kuralı gereği ‘vav’ harfi kendisinden sonra gelen ‘elif’ harfi ile birleşmez. 24:32 ayetinde bunu görüyoruz. ‘fe’ harfi ise kendisinden sonra gelen ‘elif’ harfi ile birleşir. Bunu 4:3 ayetinde görüyoruz. Kısacası her iki kelime aynıdır.

24:32 ayetinin incelemesine geçmeden önce aşağıda eski Kuran mushaflarında 4:3 ayeti ve 24:32 ayetindeki ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’ kelimesinin yazılışlarına bakalım. 

Üstteki Kuran mushafı 'Paris, Bibliothèque nationale de France Arabe 399', alttaki Kuran mushafı 'Rampur Raza Library No. 1, Korankodex (ʿAlī b. Abī Ṭālib zugeschrieben)' 

kuran ve cok eslilik bir cok kadinla nikahlanma poligami ve kuran kuran tek esliligi oneriyor nisa 3 ayeti cok eslilik

 

Görüldüğü gibi 4:3 ayeti ile 24:32 ayetinde geçen kelimeler aynıdır. Şimdi Yüce Allah’ın izni ile 24:32 ayetini inceleyelim.

Yüce Allah aşağıdaki 24:32 âyetinde şu şekilde buyurmuştur. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

2821|24|32|وَأَنكِحُوا۟ ٱلْأَيَٰمَىٰ مِنكُمْ وَٱلصَّٰلِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَآئِكُمْ إِن يَكُونُوا۟ فُقَرَآءَ يُغْنِهِمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌ

Ve enkihû l-eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih, vallâhu vâsiun alîm.

Ve nikâhlayın (evlendirin) bekârları-dulları içinizden; ve uygunları erkek kölelerinizden ve kadın kölelerinizden; eğer iseler yoksullar-muhtaçlar zengin eder onları-yeterli eder onları Allah lütfundan ve Allah genişletendir, bilendir.

 

24:32 ayetinin detaylandırılması;

# Kelime Anlam Kök

1

ve enkihu

ve nikâhlayın (evlendirin)

نكح

2

l-eyama

bekârları-dulları

ايم

3

minkum

içinizden

 

4

ve ssalihine

ve uygunları

صلح

5

min

-den

 

6

ibadikum

erkek köleleriniz-

عبد

7

ve imaikum

ve kadın köleleriniz

امو

8

in

eğer

 

9

yekunu

iseler

كون

10

fukara'e

yoksullar-muhtaçlar

فقر

11

yugnihimu

zengin eder onları-yeterli eder onları

غني

12

llahu

Allah

 

13

min

-ndan

 

14

fedlihi

lütfu-

فضل

15

vallahu

ve Allah

 

16

vasiun

genişletendir

وسع

17

alimun

bilendir

علم

 

24:32 ayetindeki ‘وَأَنكِحُوا۟ ’, ‘Ve enkihû’ kelimesi ‘ve nikâhlayın’ anlamındadır. Kim kimle nikâhlanacak? Bunu cevabını ayet veriyor. Açıkça görülmektedir ki bu kelime kendiniz nikâhlanın/evlenin değil, başkalarını nikâhlayın/evlendirin anlamındadır. Ayetin devamından anlıyoruz ki bu kelimeye ‘kendiniz evlenin’ anlamı asla verilemez. Çünkü işin içinde erkek köleler de var. Bir erkek bir erkek köleyi kendine nikâhlayamayacağı için bu ayetteki ‘ve nikâhlayın’ kelimesini istisnasız olarak herkes ‘ve evlendirin’ olarak anlamıştır. Kesinlikle doğrudur. Demek ki kelimenin anlamı ayet ile uyumlu ise ‘evlendirin’ anlamındadır. ‘evlenin’ anlamında değildir.

24:32 ayetindeki kölelik ile ilgili kısa bir bilgi;

Kuran’ın indiği dönemde çok eşlilik gibi kölelik de yaygındı. Bu köleler erkek veya kadın-kız olabiliyordu. Kuran’da köleliği özendiren tek bir ayet bile yoktur. Yüce Allah’ın köleliği tıpkı çok eşlilik gibi zamana yayarak, dolaylı olarak ortadan kaldırmayı hedeflediğini düşünüyorum. O dönemde Yüce Allah köleliği tek bir ayet ile yasaklasa bu kez çok sayıda köle yaşadığı evden sokağa atılacaktı. Geçimlerini sağlayacak bir gelirleri olmayan bu insanlar sokaklarda ve barınaksız şekilde kalacaktı. Oysa Kuran asla mutsuzluk ve sıkıntı vermez. Kuran köleliği tamamen bitirecek yöntemleri tüm insanlara bildiriyor. İşte 24:32 ayeti bu yöntemlerden bir tanesini bize gösteriyor. Uygun olan erkek ve kadın kölelerin evlendirilmesini emrediyor. ‘uygun’ kelimesi çok önemli. Evlenmeye müsait olan anlamındadır. Emir tüm toplumadır. Yardımlarla evlendirilen, gerçek anlamda bir evleri olan ve bir aileye sahip olan köleler tabii ki özgürlüklerine de kavuşmuş olacaklardır. Hem de gerçek özgürlüğe. Bu makalede detaylı incelenmese de köleliğin ortadan zamanla kalkması için kölelerin karşılıksız olarak özgür bırakılması mümin olanlara emredilmişti. Mümin olan bir kişinin köle edinmesi söz konusu bile olamaz.

Konumuza tekrar dönelim;

4:3 ve 24:32 ayetlerinde ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’, ‘nikâhlayın-evlendirin’ kelimesinin aynen geçtiğini gördük. Şimdi sıra 4:25 ayetinde;

Yüce Allah aşağıdaki 4:25 âyetinde şu şekilde buyurmuştur. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

518|4|25|وَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنكُمْ طَوْلًا أَن يَنكِحَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ فَمِن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُم مِّن فَتَيَٰتِكُمُ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَٰنِكُم بَعْضُكُم مِّنۢ بَعْضٍ فَٱنكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَءَاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِٱلْمَعْرُوفِ مُحْصَنَٰتٍ غَيْرَ مُسَٰفِحَٰتٍ وَلَا مُتَّخِذَٰتِ أَخْدَانٍ فَإِذَآ أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَٰحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى ٱلْمُحْصَنَٰتِ مِنَ ٱلْعَذَابِ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِىَ ٱلْعَنَتَ مِنكُمْ وَأَن تَصْبِرُوا۟ خَيْرٌ لَّكُمْ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât. Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d, fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân, fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb. Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm.

Ve uzun süre güç yetiremeyen kimse içinizden nikâhlanmaya inanmışlar olan korunan kadınlarla; o durumda yeminlerinizle sahip olunandan (sözleşme altında olan), inanmışlar olan genç kadınlarınızdan; ve Allah bilir imanınızı; hepiniz birbirinizdensiniz;  öyle ise nikâhlayın onları izniyle ailelerinin/akrabalarının/sorumlularının ve verin onlara ücretlerini (mehirlerini) örfe uygun olanla -korunan kadınlar, evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmayanlar ve dostlar edinmeyenler iseler-; öyle ki evlenmiş iken o durumda eğer işlerlerse bir fuhuş o durumda onlara korunmuş kadınlar üzerine azaptan neyse yarısı; bu içinizden günah işlemekten-sıkıntıya girmekten korkan kimse içindir; ve ki sabretmeniz daha iyidir sizlere; ve Allah bağışlayandır, bol merhametlidir.

 

4:25 ayetinde 4:3 ayetinde geçen ‘فَٱنكِحُوا۟ ’, ‘fenkihû’ kelimesinin sonuna zamir aldığını ve ‘fenkihûhunne’ ‘فَٱنكِحُوهُنَّ ’ olduğunu görüyoruz. Bu zamir çoğul ve dişil bir zamirdir. Kelimeye ‘nikâhlayın onları’ anlamı veriyor. Ayetin devamından ‘âtûhunne ucûrehunne’ ‘verin onlara ücretlerini (mehirlerini)’ buyrularak bu nikâhlanmanın başkalarını evlendirme değil kendisi için evlenme olduğunu ayetten anlıyoruz.

Bu da biz şunu gösteriyor; 4:3, 24:32 ve 4:25 ayetinde geçen ‘ٱنكِحُوا۟’ ‘enkihû’, ‘nikâhlayın’ kelimesinin ‘evlenin’ veya ‘evlendirin’ anlamının hangisinin işaret edildiği ayetin içeriğine göre anlaşılır. Yüce Allah Kuran’da her iki anlamı 24:32 ve 4:25 ayetlerinde bize göstererek bize doğru yolu işaret ediyor.

Bize düşen görev 4:3 ayetini çok iyi incelemek ve sadece Kuran’a göre anlam vermek.

Şimdi Yüce Allah’ın izni ile bunu yapalım;  

4:3 ayetinin içeriğine baktığımızda 'فَٱنكِحُوا۟', 'fenkihû' kelimesine 24:32 ayetindeki gibi ‘öyleyse evlendirin’ anlamının verilmesi ayetin kendisi ile çelişmez. Kelimeye ‘kendiniz ile nikâhlayın’, ‘evlenin’ anlamı verildiğinde 4:3 ayetinde çelişki olur.

Şöyle ki;

Bunu anlamak için 4:3 ayetinden bir önceki ayeti incelemek gereklidir;

Yüce Allah aşağıdaki 4:2 âyetinde şu şekilde buyurmuştur. 

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

495|4|2|وَءَاتُوا۟ ٱلْيَتَٰمَىٰٓ أَمْوَٰلَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا۟ ٱلْخَبِيثَ بِٱلطَّيِّبِ وَلَا تَأْكُلُوٓا۟ أَمْوَٰلَهُمْ إِلَىٰٓ أَمْوَٰلِكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ حُوبًا كَبِيرًا

Ve âtûl yetâmâ emvâlehum ve lâ tetebeddelûl habîse bit tayyîb, ve lâ te’kulû emvâlehum ilâ emvâlikum. İnnehu kâne hûben.

Ve verin yetimlere mallarını; değiştirmeyin kötüyü iyiyle; yemeyin mallarını mallarınızla; doğrusu o olmuştur büyük bir günah.

 

4:2 ayetinden Kuran’ın indiği dönemde yaşayan Arapların kızlı-erkekli yetimleri anneleri ile birlikte sahiplendiklerini anlıyoruz. Yetimler kız ve erkek çocukları olabilir. Bunların ölen babalarından kalmış olan malları olabilir. Bu çocukların ve annelerinin sahiplenilmesi Arap toplumunda yaygın olmalı. Ancak bazı kişilerin bu çocuklara düşen malları kendi malları gibi harcadıkları, yedikleri ve tükettikleri anlaşılıyor. Yüce Allah bunun büyük bir günah olduğunu bildiriyor. Bu ayetin inmesi sonrası kızlı-erkekli yetim çocuklara ve onların annelerine himayelik yapan iman etmiş kimseler korkmuş olmalı. Acaba biz de yetimlerin mallarına ister istemez haksızlık yapıyor muyuz diye.

Bunun üzerine 4:3 ayeti geliyor. ‘Ve eğer korktuysanız ki hakkaniyetli olmamanız hakkında yetimlere’ buyrularak iman etmiş kimselere bir yol gösteriyor.

Klasik meallere göre yol şu; kadınlardan (kızlı-erkekli yetimlerin anneleri olan kadınlardan) ikişer, üçer, dörder (hatta daha fazla) evleneceğiz, adaletli olamamaktan korkarsak tek bir kadın ile evleneceğiz, yada elimizin altındaki cariye ile evleneceğiz. Şu sorular akla gelir? Zaten bakımını üstlendiğimiz kızlı-erkekli yetimlerin anneleri ile çoklu evlenmek yani onlar ile cinsel ilişkiye de girilebilen bir yol açmak yetimlerin haklarını nasıl düzeltecek? Cariyelerin yetimlerle ne alakası var? Yetimler ve onlara haksızlık yapılmasından korkulması ile cariyelerle evlenmenin ne alakası var?

İşte bu mantıksızlıklar ayete yanlış anlam verildiği içindir.

Ayete doğru anlam verildiğinde taşlar yerine oturur.

Yüce Allah 4:3’de himayeleri altında olan kızlı-erkekli yetimlere hakkaniyetli davranamamaktan korkan kimselere onların anneleri olan kadınları ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı, yedili, sekizli….. yani çoklu şekilde üleştirip-gruplaştırıp başka bekâr-dul erkekler ile evlendirilmelerini emretmektedir. Kuran toplumdaki bekâr-dul erkeklerin ve kadınların evlendirilmesini istemektedir (24:32). Bu toplu nikâhlar iyi-uygun olmalıdır. Evlendirilecek olan erkek ve kadın birbirine uygun olmalı, birbirleri ile evlenmeye razı olmalıdırlar. Yoksa bu iyi bir nikâh olmaz. Sanki kendimize evlenmek için bir eş seçiyor gibi özenli olmalıyız.

‘mesnâ ve sulâse ve rubâa’, ‘ikişer ve üçer ve dörder ’ vezini;

Arapçada bu vezin üleştirme-bölüştürme veznidir. Dört ile sınırlı değildir. Gruplar halinde, üleştirerek toplu şekilde evlendirin anlamı vardır.

Tek tek yapılan nikâh;

Çoklu evlendirmelerde adaletli olamamak, çoklu evlendirmelerde iyi bir nikâh olamayacağı konusunda şüpheye düşüldüğünde bu evlendirme işlemi tek tek yapılacaktır.

Evlendirmenin faydaları;
Yüce Rabbimiz kızlı-erkekli yetimlerin anneleri olan kadınları bekâr-dul erkekler ile evlendirmeyi önermekte. Bu şekilde olan evlilikler kızlı-erkekli yetimleri ve onların annelerini himayeleri altına almış olan mümin kimselerin yükünü azaltacaktır. Ayrıca bekâr-dul olan erkeklerin aile sahibi olmalarını da sağlayacaktır. Toplumda huzur hakim olacaktır.

Evlendirme yerine başka bir alternatif yöntem öneriliyor;

4:3 ayetinde geçen ‘mâ meleket eymânukum’ birçok çeviride ‘elinizin altındaki cariyeler ile yetinin’ olarak yanlış çevrilmektedir. Doğru çeviri ‘yeminleriniz ile sahip olunan şey’ demektir. Diğer bir deyiş ile sözleşme ile karara bağlanılan haktır.

Kızlı-erkekli yetimlerin anneleri olan kadınlar evlenmek istemiyor olabilir. Ancak çocuklarının ve kendilerinin barınak ve beslenme ihtiyacı karşılanmalıdır.  Bu durumda emir şudur; onları sözleşme yaparak daha uygun kimselerin himayelerine geçirin. Bu sözleşmenin içeriğinin belirlenmesini ve sözleşmeye uyulup uyulmadığının denetimi mümkünse kamu yönetiminin yapması daha uygundur. 

Ayetin sonu bize işaret veriyor; ‘bu daha uygundur ki eziyet etmezsiniz-sıkıntı vermezsiniz.’

4:3 ayetinin sonunda kullanılan ‘teûlû’ kelimesi eziyet etmek-sıkıntı vermek demektir. Başında ‘’ olduğu için olumsuzluk katar. ‘Zâlike’ kelimesi ‘bu’ demektir. Açıkça görülür ki 4:3 ayeti muhatap olan kimselerin başkalarına eziyet etmemesi-sıkıntı vermemesi içindir. 4:3 ayetinde Yüce Allah’ın gösterdiği 3 yola (toplu evlendirme, tek tek evlendirme ve sözleşme yapmak) uyan insanlar sıkıntı vermez-eziyet etmez. Bu kelimesi tüm ayeti kapsar. Aksi takdirde Yüce Allah’ın insanlara eziyet veren-sıkıntı veren bir şeyi önce önerdiği, sonra ‘yok onu yapmayın sıkıntı vermeyen şunu yapın’ buyurması gibi olur. Haşa! ’Bu’ kelimesi ayetteki Yüce Allah’ın gösterdiği 3 yolu işaret eder. Bu 3 yoldan hangisini yaparsanız yapın sıkıntı vermezsiniz, eziyet etmezsiniz buyurulmaktadır. Bu da bize ayette toplu şekilde kendimiz ile evlenmeyi değil evlendirmeyi yapmamız gerektiğini işaret eder. Eğer kendimiz evlenirsek mutlaka adaletsiz davranacağız ve kadınlara mutlaka eziyet edeceğiz-sıkıntı vereceğiz. Ancak başka bekâr-dul erkekler ile evlendirirsek hiçbir kadına eziyet ve sıkıntı vermemiş oluruz.

 

4:4 ayetindeki ‘sadukâtihinne’, ‘sadakalarını’ kelimesinin yanlış olarak 'mehir' anlamında çevrilmesinin hatalı bir anlama yol açması;  

Yüce Allah aşağıdaki 4:4 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

497|4|4|وَءَاتُوا۟ ٱلنِّسَآءَ صَدُقَٰتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَىْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيٓـًٔا مَّرِيٓـًٔا

Ve âtûn nisâe sadukâtihinne nıhleten. Fe in tıbne lekum an şey’in minhu nefsen fe kulûhu henîen merîâ.

Ve verin kadınlara sadakalarını/haklarını/çeyizlerini gönüllü bir sunuşla; öyle ki eğer istekli olarak bırakırlarsa kendileri sizlere ondan bir şey; o durumda yiyin onu afiyetle, zevkle/keyifle.

 

(صَدُقَٰتِهِنَّ) sadukâtihinne kelimesi kökü  (صدق) hakikat-doğru (truth), içtenlik (sincerety), tam-eksiksiz-tüm (complete), hatasız-mükemmel (unerring), kanunlarla belirlenen vergi (sadaka) (alms prescribled by law), çeyiz (dowry) anlamındadır. Steingass, page 577 (of 1241)

(نِحْلَةًnıhleten kelimesi kökü (نحل) kelimesi kökü sunmak-takdim etmek-armağan-hediye (present), hediye-ihsan (gift), bağış-karşılık beklemeden vermek (donation) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 1112 (of 1303)

Bu ayetin klasik çevirisinde çok büyük bir hata yapılmaktadır. Ayette geçen ‘sadukâtihinne’, ‘sadakalarını’ kelimesi ‘mehir’ olarak çevrilmektedir. Mehir (kadını aldığı başlık parası) evlilik öncesi koca adayının kadına vermiş olduğu bir mal, bir paradır. Bu kelime böyle çevrilince bir önceki ayet olan 4:3 ayetinin anlamı; ‘yetimlerin anneleri olan kadınlar ile ikişerli, üçerli, dörderli ve daha fazlası olacak şekilde evlenin ve mehirlerini verin’ gibi olur. Ancak bu çeviri kesinlikle yanlıştır. Kuran’da kadınlara erkeklerin evlilik öncesi vermesi gereken para/mal (mehir) ‘faradatan’ isim kelimesi ile (2:236, 2:237, 4:24) ve (أُجُورَهُنَّ) ‘ucurahunne’ kelimesi ile işaret edilmiştir (4:24, 4:25, 5:5, 33:50, 60:10). (أُجُورَهُنَّ) ‘ucurahunne’ kelimesinin kökü (اجر) olup bir şeyin karşılığı için olan ödeme anlamındadır. Türkçeye ücret olarak geçmiştir. Bu kelime 4:24, 4:25, 5:5, 33:50 ve 60:10) ayetlerinde bir kadının bir erkek ile evlenmesine karşılık kadına verilen mal/para yani mehir olarak isimlendirilebilir.

4:4 ayetinde kullanılan ‘sadukâtihinne’, ‘sadakalarını’ kelimesinin kök anlamı olan ‘SDQ’, ‘SaDaQa’, (صدق) kelimesi Kuran’ın hiçbir yerinde mehir olarak kullanılmamıştır. Bu kelimenin sözlük anlamları dikkate alındığında anlamının ‘hakları’, ‘emanetleri’, ‘çevizleri’ olduğu görülür. Anlaşılır ki bu mal/para/eşya neyse zaten kadınındır.  

Yetimlerin anneleri olan kadınların onlara bakmakla yükümlü olan kimselerin himayesine girmeden önce bazı malları, bazı eşyaları olabilir. Himaye altında oldukları dönemde de bazı eşyalar ve mallar edinmiş de olabilirler. İşte Yüce Allah bu kadınların başka bekar erkekler ile evlendirilirken bu haklarının kadınlara eksiksiz şekilde verilmesini emrediyor. Hatta kadınların haklarını verirken gönüllü bir sunuşla, gönüllü bir verişle vermek gerekmektedir.

 

4:3 ayetinde evlendirilecek olan kimseler yetimlerin kendileri değil onların anneleridir;

Bazı kimseler 4:3 ayetinde geçen ‘nisâi’, ‘kadınlar’ kelimesinin direkt olarak yetimleri işaret ettiğini iddia etmektedir. Şaka gibi. Bu kimselerin yetimler ile evlenmeyi kafayı takmış kimseler olduğu anlaşılıyor. Durum onların iddia ettiği gibi değildir. İddiaları kesinlikle yanlıştır. Yüce Allah Kuran’da yetimleri ‘yetâmâ’ kelimesi ile işaret etmektedir. Ayrıca ayette ‘yetimlerin kadınlarından’ geçişi yok. Sadece ‘kadınlardan’ geçişi var.

Yetimler ergenliğini tamamlamamış, kendilerine bakmakla yükümlü olan ebeveynini (Kuran’ın indiği dönemde baba) kaybetmiş kızlı erkekli çocuklardır. Bunlar çocuklardır. Altını çiziyorum. Çocuklardır bunlar.

4:6 ayetinde de anlıyoruz ki bu yetimler nikaha ulaştıkları zaman yani ergenlik çağını tamamladıklarında bu yetimlere malları geri verilecektir. Yüce Allah 4:6 ayetinde bu yetimler ile evlenin buyurmuyor. Ya da evlendirin buyurmuyor. Mallarını geri verin buyuruyor.

Kuran olgunluk çağının başına gelmemiş (kararlarını beynin prefrontal korteksini kullanarak almaya başlamamış) kız ve erkeklerin nikahlanması yasaklıyor.

Örnek olması için veriyorum;

Örnek 1; diyelim ki 5 yaşında bir kız ve 7 yaşında bir oğlan çocuğunun anne ve babası öldü. Yetim kaldılar. Bu çocukları himaye eden erkek şu yetim kız büyüsün de şu kızla evleneyim demeyecek. Bu çocukları himaye eden kadın da şu yetim oğlan büyüsünde onunla evleneyim demeyecek. Ayetler bunu söylemiyor.

4:6 ayetine göre bu yetimler denenecek. Ergenliğe ulaştıkları yani evlenebilir olduklarında (kızlı, erkekli) malları geri verilecek. Mallarını geri aldıktan sonra diledikleri kişi ile evlenebilirler. Özgürdürler. Kızlar başla erkekler ile, erkekler de başka kızlar ile evlenebilir. Ayet bunu söylüyor.

Örnek 2; diyelim ki 5 yaşında bir kız ve 7 yaşında bir oğlan çocuğunun babası öldü. Annesi sağ. Ancak bu kadın kendi ayakları üzerinde duramıyor. Kendi işini görebiliyorsa, ailesine bakabiliyor ise illa ki başka bir erkeğin himayesine girmesine gerek yok. Ancak Kuran’ın indiği dönemde kadınlar özgür değildi. Kendi ailelerine kazanç sağlayamıyorlardır. Bu nedenle o dönemde bu kadınların ve yetim çocukların onları himaye eden bir aileye verilmesi söz konusuydu. Diyelim ki bu 2 yetim ve anneleri olan kadın onları himaye eden bir ailenin yanına verildi. 4:3 ayetine göre; yetimlerin annesi olan kadın isterse başka bir erkek ile evlendirilecek. Malları da verilecek. Böylece kadın bir kocaya sahip olacak. Böylece aileye gelir gelecek. 2 yetim çocuk da onların yanında büyüyecek.

5 yaşındaki yetim kız büyüsünde onunla evleneyim mantığı sapkın bir mantıktır ve Kuran’ın mesajı ile çelişir. 4:3 ayetindeki evlendirilecek olanlar yetimler değil, onların anneleri olan kadınlardır.

 

Sonuç olarak;

Kuran’ın indiği dönemde çok eşlilik (poligami) mevcuttu. Bu çok eşlilik bir erkeğin çok sayıda kadın ile evlenmesi (polijini) şeklindeydi. Yüce Allah mevcut olan çok eşlilikleri eşlerinizi teke indirin gibi bir emirle kaldırmamıştır. Eğer böyle bir emir olsaydı birçok çocuk, kadın ve erkek mağdur olacaktı. Bu nedenle böyle bir emrin verilmediğini düşünüyorum. Ancak Yüce Allah 4:129 ayetinde hiçbir erkeğin kadınlar arasında adaletli davranamayacağını bildirerek doğru olanın tek eşlilik olduğunu işaret etmiştir. Tersten okuduğumuzda; çok eşliliğin adaletsizlikler getireceğini bildirmektedir. Yüce Allah adaletli olmayı emrettiğine göre demek ki çok eşli evlilikten uzak durmakta fayda vardır. Çok eşli evlilikler ne kadar arzulayıp uğraşılsa da hem erkeği hem kadını günaha sokabilir (adaletli davranmak imkansız olduğu için). Bu nedenle aklı olan erkek ve kadın Kuran’ı dinler ve tek eşli bir evlilik yapar.

Çok tartışılan ayet ile ilgili; 4:3 ayeti doğru olarak anlaşıldığında bu ayetin erkeklere çok kadınla evlenme emri vermediği çok rahatlıkla görülür. 4:3 ayeti yetimlerin haklarını korumak için indirilmiş bir ayettir. Kızlı erkekli yetimlerin anneleri olan kadınlar gruplar şeklinde başka bekâr-dul erkekler ile evlendirilecektir. Ya da tek tek evlendirilecektir. Evlendirme mümkün olamıyor ise bir sözleşme yapılacak ve bu sözleşme ile bu kızlı-erkekli yetimler ve anneleri bir ailenin yanına yerleştirilecektir.   

Kuran çok eşli evlilikten uzak durulması gerektiğini (adaletsizliğe neden olacağı için) buyuruyor. Kişiler ve toplumlar Yüce Allah'ın bu hükmünü dikkate alarak çok eşlilik konusunda karar vermelidir. Benim kişisel görüşüm çok eşli evliliğin yasaklanması Kuran'a uygundur. 

 

Eleştiriler ve sorular;

1-Bazı kişiler 4:3 ayetini tam olarak anlamadıklarını dile getirdi. Ben de bir örnek üzerinden cevap verdim. Verdiğim cevap mailini yazıyorum.

Örnek;

Savaşta babaları ölmüş, ortada kalmış yetim aileler var. 3-4 yaşlarında kızlı-erkekli, bir de kadın (anneleri). Çok sayıda aile ortada kalmış. Arap geleneği olarak bu aileler sahipleniliyor. Malları varsa onu da sahiplenen adam yönetiyor. 4:2 ‘den anlıyoruz ki bazı kimseler yetimlerin mallarını kendi malları gibi yiyorlar. Yüce Allah 4:2’yi indirince yetim aile veya aileleri sahiplenmiş olan müminler korkuya kapılıyorlar. 4:2'de işaret edilen büyük günaha girme riskleri nedeni ile . Böylece 4:3 iniyor.

Not: Savaşa katılmış ancak ölmemiş bekâr ve dul adamlar da toplumda yaşıyor.

‘eğer korktuysanız ki hakkaniyetli olmamanız hakkında yetimlere’ bir önceki 4:2 ile birlikte okunmalı. Yani yetimlerin mallarını yanlışlıkla yeriz diye korkarsanız diyor.

Onları gruplar halinde toplu nikâhlarla bekar-dul erkekler ile evlendirin buyuruyor. Belediyelerin toplu nikah yaptığını hiç görmedin mi? Bir erkeğe 5 kadın mı verilecek? Hayır. Gruplar halinde nikâhlandırma yapılacak. Bir erkeğe bir kadın. Bu kadınlar aileleri ile birlikte bekar-dul erkeklere tek tek verilecek ancak nikâhlanmaları gruplar şekilde yapılacak. Belediyelerin yaptığı toplu nikahlar gibi. Ancak bu toplu nikahlar aceleye geliyorsa, adaletli olamadığınızı düşünüyorsanız bu kadınları belediye nikahı gibi değil, tek tek nikahla nikahlayın buyuruyor. Kadın evlenmek istemeyebilir. Bu durumda sözleşme ile himaye altında bir aileye gidecek. Yada sen sözleşme ile bakacaksın.

Bunu yaparsan eziyet-sıkıntı vermemiş olursun.

Adamlar zaten yetimleri himayelerine almış. Mallarını da yiyor. Bir de anneleri ile yatağa mı girsin? Yeni çözecek? Yetimin hakkını nasıl çözecek. Ancak bu kadınlar bekar-dul erkekler ile tek eşli evilik yaparlarsa kendileri de mutlu olur, evlendikleri erkekler de mutlu olur. Kadınların yükü topluma dağıtılmış olur.  

Bir de cariye işi var. Sözleşmeyi cariye olarak anlarsan ki klasik anlayış o. Cariye ile evlenince himayene aldığının yetim aileye daha mı adaletli olacaksın. Mallarını yememeye mi başlayacaksın? Yada korkun mu azalacak?

‘Bu’ kelimesini tüm ayete vermez isen en yakın olan cariye ile evlenmeye vermek zorunda kalırsın. Yetimlere adaletli olmanız, eziyet etmemeniz-sıkıntı vermemeniz için size en iyi olan şey cariye ile evlenmek. Aman ne güzel yorum!

       

En doğrusunu Allah bilir.